Önemli eserleri okurla buluşturan bir yayınevinin kendi kitaplarının korsanını ürettiği haberleri ve bir başka büyük yayınevinin çevirmenlerine yönelik telif indirimi teklifi, sektörde olumsuz bir havanın yayılmasına sebep oldu
26 Aralık 2019 13:00
2019’u yayıncılık ve kitaplar açısından değerlendirmek için yayıncılık dünyasında neler yaşandığını alt alta sıralayarak başlayabiliriz:
2019’un ilk günü Türkiye’de Sabahattin Ali eserlerinin marketler dahil her yerde satılmaya başladığı gün oldu. Herkes bu günü bekliyormuş gibiydi; büyüklü küçüklü tüm yayınevleri (hatta yayınevi olmayanlar bile) ardı ardına kitaplar yayımladı. Kimileri yeni kapaklar yaptı, kimileri var olan kapaklardaki fotoğrafları kullandı, etrafı rengârenk kitaplar kapladı ancak ne yazık ki, Sabahattin Ali okumalarına katkı sunan çok az sayıda nitelikli yeni basım yapılabildi. Takip edebildiğim yayınlar arasında Meryem Selva İnce’nin hazırladığı ve Everest Yayınları tarafından yayımlanan, eserlerin kronolojik olarak nasıl alımladığını gösteren eleştirel basımları, en özenli ve külliyata katkı sağlayan kitaplar oldu.
2019 başlarında yaşadığımız bu durum, yakın gelecekte telif süresi dolacak çok önemli başka edebiyatçılarla da devam edecek. Orhan Veli, Sait Faik gibi Türkçenin önemli yazarların da benzer bir anlayışın kurbanı olacağını tahmin etmek zor değil.
2018’de başlayan ve yayıncıları oldukça zorlayan ekonomik kriz, bu yıl da gündemden düşmedi ne yazık ki, kimi yayınevleri yayın programlarını daraltıp daha az kitap yayımlamayı tercih etti. Ancak yine de kurgudışı alanda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de kitap çeşitliliğinde bir artış olduğu gözlemlendi. Okurların da bu türe ilgisinin arttığı 2019’un son günlerinde OKUYAY Platformu tarafından açıklanan Türkiye Okuma Kültürü Araştırması’nda belirgin bir biçimde ortaya çıktı.
Ekonomik krizi bir nebze de olsa hafifletmeye çalışan önemli bir katkı, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ısrarlı takibiyle gerçekleşen KDV muafiyetiyle gerçekleşti. Uzun zamandır gündemde olan bu yasal düzenleme, yayıncılar açısından tam bir çözüm olmasa da etiket fiyatlarının bir ölçüde düşmesini sağladı.
Yıl içinde yayıncılık adına iki büyük olumsuzluk yaşandı. Önemli eserleri okurla buluşturan bir yayınevinin kendi kitaplarının korsanını ürettiği haberleri ve bir başka büyük yayınevinin çevirmenlerine yönelik telif indirimi teklifi, gelişmekte olan ve özellikle yayın emekçilerinin haklarını yavaş da olsa kazanmaya başladığı sektörde olumsuz bir havanın yayılmasına sebep oldu. Okurlar, eser sahipleri, çevirmenler konunun takipçisi olarak bir farkındalık yarattıysa da sonuçları hakkında ümit verici gelişmeler ne yazık ki yaşanmadı. Ekonomik kriz yayın emekçilerinin omuzlarına binen bir yük olmaya devam etti.
Krizin yarattığı olumsuz havayı dağıtmak, özellikle de dağıtım ağlarındaki tekelleşmeyi kırmak için yola çıkan YAYKOOP yeni bir oluşum olarak dikkat çekici bir gelişme olarak yayıncılık dünyasına adım attı. Yılın son günlerinde bir de kitapçı açan kooperatif yerel yönetimlerle düzenlediği fuarlarla okurlarla buluşmak için çaba gösterdi.
Yıl boyunca Türkiye’nin pek çok şehrinde yerel yönetimler kendi olanaklarıyla düzenledikleri fuarlarla okurlarla kitapları buluşturmak için önemli bir çaba gösterdiler. Artan ve çeşitlenen fuarlar, kriz ortamında yayıncılar için küçük de olsa bir katkı sağladığı gibi, okuma kültürünün yaygınlaşmasına da katkıda bulunmaya devam etti. Ancak bu tür fuarlarda yerel yönetimlerin kimi yazarları son dakika iptalleriyle programlardan çıkardıkları, yıl boyunca sosyal medyada paylaşılan haberler arasında yer aldı.
Fuarlar açısından da bereketli bir yıl olmakla birlikte sektörün en büyük fuarı olarak bilinen TÜYAP İstanbul fuarı yayıncılarda hayal kırıklığı yarattı. Pek çok yayıncı beklediği sayıda okurla buluşamadı. Bu yıl TÜYAP İstanbul sonrasında sektörde en çok konuşulan konulardan biri de şehirde alternatif kitap fuarları ya da şenlikleri yapmanın gerekliliği oldu.
Türkiye yayıncılığı yasaklar açısından da zor bir yıl geçirdi. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin her yıl hazırladığı Yayımlama Özgürlüğü Raporu, 2019’da da kitapların ve yayınevlerinin başına gelenleri anlatması açısından ibretlik örneklerle dolu.
Raporda toplatma, dağıtımı engelleme kararlarıyla birlikte yazar ve yayınevlerinin yargılandıkları davalara yer verilirken hapishanelerde kitaba erişim hakkının sınırlanmasına ilişkin hak ihlallerinin sürdüğü vurgulandı. Yılın son günleri ise, dünyada çok satanlar arasında yer alan çocuk ve ilk gençlik kitaplarına getirilen yasaklarla sansürcü zihniyetin ulaştığı noktayı gösteriyordu: Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu; 27 Eylül 2019 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan kararlarla, yeterli gerekçe göstermeden, Elisabeth Brami’nin Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi ve Kız Çocuk Hakları Bildirgesi (Yapı Kredi Yayınları); Francesca Cavallo ile Elena Favilli’nin Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler (Hep Kitap) kitaplarında yer alan bazı yazıların “18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte olduğuna” karar verdi. Yasaklanan bu üç kitabın da cinsiyetçi yaklaşımları eleştiren ve özellikle erkek egemen söylemin yerine yeni bir dil ve anlayış inşa etmeye çalışan eserler olması, yasakların nedenlerini bir çırpıda anlamamızı sağlayacak nitelikteydi.
Her ne kadar 2018’in sonunda yapılan 6. Ulusal Yayın Kongresi’nde çalışmaların hızlandırıldığı dile getirilmiş olsa da sektör temsilcilerinin uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve meclisten geçmesi için takipçi olduğu Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’yla ilgili kimi değişiklik çalışmaları yapıldıysa da kanun bu yıl da meclisten geçmedi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, yayıncılar için umut verici bir gelişme ise yılın son günlerinde kamuoyuyla paylaşıldı: Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Sivil Toplum Sektörünün Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kazandığı hibeyle kurduğu OKUYAY Platformu’nun KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’ne yaptırdığı ve uzun zamandır yenilenmediği için önemli bir ihtiyaç haline gelen Okuma Kültürü Araştırması’nda Türkiye’de geçtiğimiz on yıl içinde kitap okuduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 30’dan yüzde 64’e yükseldiği belirtilirken, kitapla doğrudan temas edenlerin sayısında belirgin bir artış olduğu tespit edildi. Araştırma Türkiye’de gençlerin okuma oranının arttığını belirlerken kadınların erkeklere göre daha çok okuduğunu da ortaya koydu. Araştırmanın tamamına OKUYAY Platformu’nun web sitesinden ulaşmak mümkün.
Sesli kitaba ilginin arttığını da söylemeden geçmemek gerek. Bununla birlikte okuma ve kitapla ilgili çok sayıda podcast’in yayına başlaması ve dinleyen sayısının artması da sevindiriciydi. Yayınevleri hazırladıkları çalışmaları bu yolla duyurmayı da tercih etmeye başladı. “Trendeki Yabancı”, “Son Okuma”, “Edebiyat Kılavuzu”, “Kitap”, “Kaşık ve Diğer Gerekli Şeyler” akla gelen ilk podcastler.
Ödüllere gelince... Ahmet Altan’ın hapishanede yazdığı ve Türkiye’de henüz yayımlanmayan kitabı Dünyayı Bir Daha Görmeyeceğim Fransa’da André Malraux Ödülü’nü, Almanya’da ise Scholl Kardeşler Ödülü'nü kazandı. Bu ödüller özgürlüğüne hâlâ kavuşamayan Altan’ın şahsında Türkiye’de düşünce suçu nedeniyle hapiste olan pek çok kişi için moral oldu.
Yılın son günlerinde ise hayli büyük tartışmaya sebep olan Nobel Edebiyat Ödülü Türkiye gündemini meşgul etti.
Son olarak, kişisel olarak beni sevindiren kitaplar hakkında birkaç not:
Okumaktan büyük keyif aldığım grafik romanın Türkiye’de yükselişte olduğunu görmek mutluluk vericiydi. Özellikle Baobab Yayınları’ndan çıkan Fabien Toulme’nin Beklediğim Sen Değildin ve Frederik Peeters’in Mavi Haplar; Desen Yayınları’ndan Una’nın Aramızda ve Barroux’un Ateş Hattı kitapları heyecan vericiydi.
Valeria Luiselli’nin Siren Yayınları tarafından yayımlanan yeni romanı Kayıp Çocuk Arşivi, Can Yayınları’ndan Sophie Mackintosh’un Su Kürü ve Sally Rooney’in Normal İnsanlar, Timaş Yayınları’ndan Jessie Greengrass’ın Bakış’ı, Domingo Yayınları’ndan Tara Westover’ın Talebe’si, April Yayınları’ndan Han Kang’ın Çocuk Geliyor, Metis Yayınları’ndan Carlos Fonseca’nın Hayvan Müzesi, Aras Yayınları’ndan Zaven Biberyan’ın Karıncaların Günbatımı bu yıl okuduğum en iyi romanlar arasındaydı. Bu yazıyı hazırladığım gün okumaya başladığım, Amélie Nothomb’un Turkuaz Yayınları tarafından yayımlanan Acıyla Çarp Kalbim romanı da yazara olan hayranlığım nedeniyle henüz bitmeden bu listede yerini aldı.
Türkiye’de kurgudışı kitapların yükselişte olduğunu söylemiştim, okuma listemde her zaman yer alan deneme, inceleme, mektup ve anı kitapları açısından da benim için verimli bir yıl oldu. 2019’u Tuncay Birkan’ın Metis Yayınları’ndan çıkan Dünya İle Devlet Arasında Türk Muharriri ile karşılamıştım, Yalçın Armağan’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan İmgenin İcadı adlı ufuk açıcı çalışmasıyla kapatıyorum. Bütün bunlarla birlikte 2019 benim için karşılaştırmalı edebiyatın kurucu metni olan Auerbach’ın Mimesis’inin İthaki Yayınları tarafından çevrilerek Türkçeye kazandırıldığı bir yıl olarak hatırda kalacak.