Salgın ve karantina günleri boyunca dergiler basılamadı, dağıtılamadı... Pandeminin dergilere ve dergi yayıncılığına etkilerini dergi yayıncılarına sorduk...
15 Mayıs 2020 16:48
Pandemi döneminde yayıncılık dosyasının dergiler bölümü için 32 dergiye 6 soru gönderdik, sorularımız şunlardı:
Soruşturmanın bu üçüncü bölümünde 12 dergiden aldığımız cevapları yayınlıyoruz.
Bu süreçte sorularımızı cevaplayan dergi çalışanlarına çok teşekkür ederiz:
Altyazı Dergisi editörleri Berke Göl, Ali Deniz Şensöz, Birikim Dergisi Yayın Koordinatörü Tanıl Bora, Cogito Dergisi editörü Şeyda Öztürk, Istanbul Life Dergisi genel yayın yönetmeni Çınar Oskay, İyi Kitap Dergisi editörü Safter Korkmaz, Notos Dergisi Genel Koordinatörü Dilek Emir, ONS Dergi genel yayın yönetmeni Mesut Varlık, Ot Dergisi ekibi, Psychologies Dergisi genel yayın yönetmeni uzman psikolog Deniz Çakmakkaya, Sanat Dünyamız Dergisi editörü Fisun Yalçınkaya, Sözcükler Dergisi sahibi ve yazı işleri sorumlusu Turgay Fişekçi, Yeni E Dergisi yazı işleri Müdürü Hakkı Özdal.
Altyazı: Berke Göl: Türkiye’de ilk resmî korona virüs vakasının açıklandığı 11 Mart’tan itibaren Altyazı ekibi olarak evlerden çalışmaya başladık. Altyazı Sinema Derneği ofisindeki tüm gösterimleri, seminerleri ve diğer etkinlikleri hemen iptal ettik. İlk günlerde kendi aramızda bir dizi videolu toplantı düzenleyip derginin bu sürece nasıl uyum sağlayabileceğini, finansal olarak bizi bekleyen sorunlara karşı alabileceğimiz önlemleri, içerik üretimi açısından nasıl bir dönüşüm geçirmemiz gerektiğini konuştuk. Birkaç haftadır eğitmenlerimiz sinema seminerlerini Zoom üzerinden gerçekleştiriyor. Bu konuda katılımcıların genel olarak gayet memnun olduğunu söyleyebiliriz. Yazı işlerine gelince; biraz esneterek de olsa, günlük mesai saatlerine mümkün mertebe sadık kalarak çalışıyoruz ve her zaman yaptığımız şekilde sinema gündemini takip etmeyi sürdürüyoruz; tabii gündemin kendisi tamamen değişmiş durumda. Altyazı’nın sinemada ifade özgürlüğüne odaklanan eki Fasikül de sürecin ilk haftalarında, çalışmaya devam eden dizi setlerini, bu konuda yapılan iş durdurma çağrılarını haberleştirmeye odaklandı. Şimdi de pandeminin gerek Türkiye’de gerek dünyada sinema ve televizyon sektörlerini nasıl etkilediği, önümüzdeki aylarda nasıl değişimlere yol açacağı üzerine araştırma ve röportajlar yapıyor.
Birikim: Küçük bir büromuz vardı, istisnai haller dışında kapalı tutuyoruz. Dergicilik faaliyetinde zaten mecra olarak internetin ağırlığı artmıştı, salgın bunu pekiştirdi.
Cogito: Cogito’nun çekirdek ekibi editör ve yayın kurulundan oluşuyor, salgından önce de ekseriyetle e-posta aracılığıyla yürütüyorduk işleri, dolayısıyla içerik oluşturma aşamasında herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Ben de bir aydır evden çalışıyorum, yayınevi kapandı, ofisteki masadan evdeki çalışma masasına geçtim. Ama tabii henüz işin çok başındayız, bizim yaz sayısının yayına hazırlanma dönemine denk geldi bu günler, sayfa tasarımı ve matbaa aşamalarında teknik ekiple ilk kez uzaktan çalışacağız.
Istanbul Life: Evden çalışma sistemine geçtik. Kimsenin ofise gitmesi gerekmiyor. Skype, zoom üzerinden günlük toplantılar yapılıyor. Dergi matbaaya evden geçiliyor.
Çınar Oskay / Istanbul Life
İyi Kitap: Sosyal mesafenin korunması ve virüsün bulaşma yollarının sınırlandırılması en temel önceliğimiz oldu. Bu çerçevede iki önemli karar aldık: İlki, dergiyi bulaşma tehlikesi süresince sadece elektronik olarak yayımlamak; ikincisi dergi çalışmasını ofislerden evlere taşımak. Bir anlamda dergiyi tamamen tecrit etmiş olduk. Böylece derginin grafik tasarım, baskı hazırlık, matbaa, dağıtım ve benzeri süreçlerinde yer alan aktörlerin yanı sıra okurumuzun (derginin fiziki dağıtım koşulları/mekânları nedeniyle) maruz kalacağı bulaşma riskini ortadan kaldırmış olduk. Nisan sayımız bu şekilde, yani evden çalışarak ve sadece elektronik olarak yayımlandı. Pandemi tehdidi devam ettiği sürece bu şekilde çalışmaya devam edeceğiz.
Notos: Evden çalışmaya başladık. Halen de böyle çalışmayı sürdürüyoruz.
ONS: ONS zaten home-office düzeninde hazırlanan bir dergi olduğu için, o açıdan değişen pek bir şey olmadı. Sadece hazırlayan/lar evden çıkamadan ofis işlerini yürütmeye devam ediyor artık, o kadar.
Ot: Herkes gibi ofis çalışmasına son verdik. Online olarak haftalık toplantılarımızı gerçekleştiriyoruz. Yazarlarımız ve çizerlerimiz ile iletişimi telefonla gerçekleştiriyoruz. Röportajlar doğal olarak e-mail üzerinden ilerliyor. Dergi el değmeden otomatik olarak poşetleniyor, bu sayede dergiye ilk temas eden derginin okuru olsun istiyoruz.
Psychologies Psychologies dergisinin yayımcısı olan Group Medya şirketinin tüm çalışanları 17 Mart’tan itibaren evden çalışma modeline geçti. Psychologies’in Nisan ve Mayıs sayılarını evden çalışarak çıkardık. Şimdi Haziran sayısına da bu şekilde hazırlanmaya başladık. Bizim için de uzaktan çalışmak yeni bir deneyim oldu ama hızlı adapte olduk.
Deniz Çakmakkaya / Psychologies
Sanat Dünyamız: Sanat Dünyamız’ın Mayıs Haziran sayısı pandemi önlemleri kapsamında, evden çalışarak hazırlandı, söyleşi ve görüşmeler de çevrimiçi gerçekleşti. Evde de herkesin aldığı benzer önlemleri almaya çalıştık.
Sözcükler: Ne yazık ki, Mayıs-Haziran sayımızı çıkması gereken 1 Mayıs'ta çıkaramayacağız. Çıkarsak bile ne dağıtabilme ne de satış olanakları var. Bu nedenle Temmuz - Ağustos sayısıyla birleştirerek 1 Temmuz'da tek bir sayı çıkarmayı planladık. Dergi çalışanları olarak yazarlarımızla e-posta ve telefonla haberleşiyoruz.
Yeni E: Uluslararası gelişmelerden sorunun kapımızda, hatta ‘içeride’ olduğunu biliyorduk. İlk vakanın resmi makamlarca da kabul edildiği gün itibariyle evden çalışma düzenine geçtik. Ekibin tamamı evde, derginin editöryal hazırlığını da mizanpajını da online iletişimle evlerden yapıyoruz.
Altyazı: Berke Göl: Öncelikle şunu akılda tutmak gerek: Sağlık çalışanları her gün hayatını riske atarken, milyonlar fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda, marketlerde sürekli virüs tehdidi altında çalışmak zorundayken evden çalışabilmek her halükârda bir lüks. Fakat fiziksel olarak bir arada olmamak aramızdaki iletişimi, iş paylaşımını, koordinasyonu olumsuz etkiliyor tabii ki. Yine de, zamanla bu duruma kısmen alıştığımızı söyleyebilirim. Finansal olarak önümüzdeki en önemli sorun, matbu dergi satışının tamamen durmuş olması. Mart-Nisan sayımız önceki sayılara göre çok düşük bir satış geliri getirecek. Aynı şekilde reklam gelirlerinde de düşüş olacak. Önümüzdeki bir iki ayda da durumda ciddi bir değişiklik olması çok zor görünüyor, bu yüzden Mayıs-Haziran sayımızı dijital olarak yayınlama kararı aldık. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Altyazı Fasikül: Özgür Sinema ekini de içerecek bu dijital edisyonu indirimli bir fiyattan satışa sunmayı planlıyoruz. Daha uzun vadede olacaklara dair bir şey söylemek için ise henüz çok erken, zira her şey belirsiz... Dergi dışında, dediğim gibi sinema seminerlerinin video konferans yöntemiyle devam etmesi hayati bir katkı sağlıyor bütçemize.
Berke Göl / Altyazı
Birikim: Evden çalışma imkânına sahip olmayanlara yük olmamak için, zaten derginin bulunabileceği kitapçıların genellikle kapalı olmasını ve okurların da dışarı çıkma kısıtlarını da gözeterek, Nisan sayısını basmadık, sadece online olarak yayımladık. Bundan sonrasını öngöremiyoruz, gidişata bakacağız.
Cogito: Şimdilik salt mekânsal bir değişimden ve zorunlu mesafeden başka bir etkisi yok gibi görünüyor. Görünürde böyle yani. Ama dediğim gibi, henüz çok erken nihai bir şeyler söylemek için. Şu anda, bu dönemin ne zaman biteceğine, bir sonu olup olmayacağına dair tam bir belirsizlik hüküm sürüyor, ayrıca yayıncılar herhangi bir destek almadan kendi başına çözümler üretmek zorunda bırakıldığından bu belirsizliğe birçok kaygı da eşlik ediyor; süreç bir noktada eskisi gibi işlemeye devam edecekmiş gibi yaparak bastırıyoruz kaygılarımızı ve çalışmaya devam ediyoruz, dergiyi hazırlıyoruz. Pratik düzeyindeki etkiler, sorunlar, geçici çözümler bunlar. İçerik düzeyinde ise değişen pek bir şey yok, zaten uzun zamandır krizde olan bir dünyanın meselelerini konu ediniyorduk, şimdi, bu yepyeni, benzersiz olayın düşünce dünyasında yol açtığı ya da zorunlu kıldığı dönüşümlere daha çok odaklanacağız.
Istanbul Life: Şehir hayatının durması Istanbul Life’ın reklam gelirini olumsuz etkiledi. Çoğu restoran, otel, kültür sanat kurumu reklam bütçesini dondurdu. Satış rakamları hâlâ birkaç ay öncesine göre iyi olsa da reklamdaki azalma sıkıntı yaratıyor. Dijital projelerle üstesinden gelmeye çalışacağız. Şehir dergileri tüm dünyada zor durumda. Yayının hitap ettiği sektör önemli. Örneğin Yacht Türkiye dergisi reklam anlamında çok etkilenmedi. Dramatik bir düşüş yok.
İyi Kitap: İyi Kitap, özel bir alana seslenen bir yayın. Çocuk ve gençlik edebiyatını dert edinen bir dergi. Bu nedenle, doğaldır ki genel edebiyat okuru kitlesinin yanı sıra, yöneldiği özel bir okur grubu var. Çocuk ve gençlerin okuma süreçlerine katkı sunan yetişkinler; yani ebeveynler, öğretmenler, kütüphaneciler, akademisyenler, çocuk ve gençlik yayıncıları bu grubu oluşturuyor. Pandeminin ilk olumsuz etkisi, sanırım bu okur grubuna ulaşımda yaşadığımız/yaşayacağımız sıkıntılar oldu. Okul ve kütüphaneler başta olmak üzere, okur talepleriyle oluşturduğumuz hedefli ve yaygın bir dağıtım ağımız var. Pandemi nedeniyle bu dağıtım ağını kullanamıyoruz. Şu an tüm etkinliğimiz İnternet sitemizle ve sosyal medya araçlarıyla sınırlı. İtiraf etmeliyim ki bu alanda istediğimiz durumda değiliz. Öğrenmemiz ve kendimizi geliştirmemiz gereken bir mecra, elektronik yayıncılık. Aslında büyük olanaklar da sunuyor bize; okur için dergiye hızlı ve sınırsız erişim, yorumlar yoluyla canlı tartışmalar ve karşılıklı etkileşim; yayıncı için masaüstü yayıncılığın sınırlarını aşan esnek biçimler üretebilme şansı ve daha birçok şey... Karantina sürecinde, bu alandaki zayıflığımızı aşmak ve sunduğu olanakları daha iyi değerlendirebilmek için çalışacağız.
Notos: On dört yıldır yayımladığımız Notos’un, periyodunda gecikmiş tek bir sayısı bile yoktu. İlk kez Nisan-Mayıs sayısını basılı yayımlayamadık. Bunu kabul etmek bizim için zor oldu. Şimdilik e-dergi olarak okurlara sunduk. Basılı olarak da mutlaka piyasaya çıkacak ama şu an zamanını kestirmek olanaklı değil. Yaşadığımız bu olağanüstü durumun üstesinden nasıl geleceğimizi şöyle açıklayayım: Her zamanki gibi. Okurlarımıza güvenerek ve edebiyat dergisi yayıncılığından fazla bir şey beklemeyerek. Çünkü bir edebiyat dergisi yayımlamak hiç kolay olmadı, olmayacak.
Dilek Emir / Notos
Ons: Kitapçıların kapandığı, dağıtımcıların düzensizleştiği, kâğıt bulmanın zorlaştığı... bir dönemde maalesef rutin yayın takvimini aksatmak durumunda kalacağız. Şu anda basılı bir yayını piyasaya çıkarmaya, sürmeye çalışmanın pek de bir anlamı yok. O nedenle Eylül ayında geri dönmek üzere, yayına ara verdiğimizi söyleyebilirim. Üstesinden nasıl geleceğimizi ise zaman gösterecek anlaşılan, henüz ne kadar uzayacak bir süreçten bahsettiğimizi kestirebilmek pek de mümkün görünmüyor. Ancak bu süreç yayıncılığımızın ne kadar bıçak sırtında yürüdüğünü, herhangi bir olumsuzluğa ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kere daha görmemizi sağlamış oldu.
Ot: Tüm Türkiye’de 6000 noktaya dağıtılırken artık %50 oranında düştü dağıtım noktası. Bu bağlamda baskı adedi ve tirajlar revize edildi. Mali yükü oldukça yüksek bu dönemin. Telifler, maaşlar ve diğer giderler devam ediyorken satışlar % 300 oranında düşecek öngörüsü var. Tüm dezavantajlara rağmen dergi çıkmaya devam edecek. İhtiyatı elden bırakmadan okurumuza ulaşmayı bir görev olarak görüyoruz.
Psychologies: Psychologies dergisi olarak daha iyi bir yaşam için insanların arayışlarına eşlik etmeyi, hayatlarının farklı dönemlerindeki ve alanlarındaki sorularına yanıt vermeyi, yeni pencereler açmayı amaçlıyoruz. Yayın hayatımıza başladığımızdan beri okuyucularımızla açık ve samimi bir ilişki kurduk. Bu süreçte de iletişimimiz aynı şekilde devam etti. İçinde bulunduğumuz dönemi daha iyi anlamaya, sağlıklı bir şekilde geçirmeye yönelik birçok içerik hazırladık. Farklı platformlardan yayınlar yaptık. İçeriklerimizin hem bilgilendirici hem de güncel oluşu diğer yayınlara oranla bu süreci daha etkin geçirmemizi sağladı. İnsana dair olan temel konulara duyarlılığın artmasıyla basılı ve dijital sayılarımıza, sosyal medya hesaplarımıza ilgi de arttı. Yeni okuyucularla buluşma şansı yakaladık. Geçmiş sayılarımız dijital ortamda yeniden okunmaya başlandı. Ancak yayıncılığın en önemli kalemlerinden biri olan dağıtım ayağında doğal olarak bazı kısıtlamalar oldu. Ulaşımdaki zorluklar ve imkânsızlıklar Nisan ve Mayıs sayılarımızın satış noktalarına her zamanki hızımızda varmasını engelledi. Sağlık önlemleri çerçevesinde abonelerimize dergi teslimatı yapmadık. Bu noktada da aboneliklerimizin süresini uzattık.
Sanat Dünyamız: Sanat Dünyamız, zaman zaman farklı sanat dallarına yer vermekle birlikte, ağırlıklı olarak güncel sanatı takip eden, sergilerin, müze, galeri ve sanat kurumlarında gerçekleşen etkinliklerin eleştirildiği, yorumlandığı, tartışıldığı bir yayın. Bu süreç, sanatçıları, müzeleri, galerileri ve sanat dünyasının tüm aktörlerini nasıl etkiliyorsa, dergi de elbette bu sürecin takipçisi olacak ve yansımalarına yer verecek. Şu an henüz anlamaya çalışma, ilk tepkileri verme aşamasındayız. Takip ediyoruz ve perspektif geliştirmeye yarayacak şekilde okumalar yapmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz hafta gündemdeki araştırmalar ziyaretçisi olmayan müzelerin ne gibi ekonomik zorluklarla mücadele ettiğine ve onları nelerin beklediğine dairdi. Bir önceki hafta ise çevrimiçi faaliyetlerin yapısı tartışılıyordu. Bu hepimizin henüz çok başında olduğu bir süreç, aklımızdaki sorulara mutlaka hemen ve kesin yanıtlar bulmak peşinde değil, bakış açımızı zenginleştirmek peşindeyiz.
Sözcükler: Sözcükler'in dergisine çok bağlı bir okuru var. Bu nedenle şu anda bir belirsizlik dönemi olduğu halde, abonesi bitenler duraksamaksızın yeniliyorlar. Telefon edip ihtiyaçlarımızı soran okurlarımız da oluyor. Hepsi sağ olsunlar...
Yeni E: Nisan sayımızı kâğıda basamadık. PDF olarak yayınladık ve ücretsiz olarak tüm topluma açtık. Bu elbette sürdürülebilir bir durum değil bizim için. Ancak pek çok okurumuzun da bizimle dayanışma içinde davrandığını görüyoruz.
Altyazı: Ali Deniz Şensöz: Matbu yayınların en önemli satış kanalı olan zincir kitabevlerinin kapalı olması, ekonomisini döndürmekte zaten zorlanan yayınevlerini oldukça sıkıntılı bir duruma sokmuş durumda. Diğer yandan dağıtımın tekelleşmiş olması alternatif üretmeyi de zorlaştırıyor. Kargo çalışanlarının iş yükünün arttığı ve bu yüzden büyük risk altında olduğu bir dönemde, yayınları kargo yoluyla okuyucuya ulaştırmaya çalışmanın etiği üzerine de düşünmek gerekiyor. Salgının yaratacağı ekonomik daralma her krizde olduğu gibi ilk önce kültür sanat dünyasını etkileyecek. Kâğıt tedariğinde yurtdışına bağımlı olduğumuz için döviz kurlarındaki hızlı artış baskı maliyetlerini iyice arttırmış durumda. Matbu yayıncılığın bir geleceği olacaksa, hızla yerel kâğıt üretimine geçmemiz ve alternatif dağıtım kanalları yaratmamız gerekiyor.
Birikim: Öngörü ufkumuzun sınırlı olduğunu yineleyelim. Daralma olacağı kesin, sıkıntı çekileceği kesin. Yapılması gerekenleri, olacakları görmemize ve istişareye bağlı olarak belirleyebileceğiz. Temel gereklilik olarak söyleyebileceğim şu: gayret ve niyetimiz, öyle veya böyle devam etmektir!
Tanıl Bora / Birikim
Cogito: Bütün işkollarında olduğu gibi yayıncılıkta da küçük işletmeler, butik yayınevleri, kitabevleri ağır yara alacak. Kitap üretimi oldukça yavaşlayacak, bu da hem yazarları, çevirmenleri hem yayınevi kadrolarını orta vadede kötü etkileyecek. Görüyoruz ki çok uzun bir süre böyle yaşamaya hazırlamamız gerekiyor kendimizi. Bugün 2022’den önce eskiye dönmenin pek olası olmadığı açıklandı. Kültürel faaliyetler durdu, sinema salonları, tiyatrolar, konserler, uzun süre alışık olduğumuz şekilde kültürel etkinlik olmayacak. Bu alanlarda çalışan emekçilerin hali ne olacak? Öte yandan, kırılganların iyice kırılganlaştığı bu ara-dönemde ve sonrasında sadece büyük ve sağlam kurumların ayakta kaldığı daha da yekpâre bir kültürel tabloyla mı karşılaşacağız? Bir yandan düşünceyi, düşünce üretimini de derinden sarsan bir dönüm noktası, bir durma dönemi, bundan sonraki her düşünsel üretimi ve faaliyeti de sınayarak belirleyecek bir kriz bu. Bu bitse, iklim felaketi kapıda. Ve felaketlerde bütün yaşamın piyasanın işleyişine tabi kılındığı bu salgınla iyice aşikâr oldu. Bu ve sonraki felaketler çağında piyasa karşısında insanı koruyup destekleyecek, yaşamdan yana, eşitlikçi bir yaklaşım talep etmeliyiz.
Istanbul Life: İnsanlar kâğıtla, ambalajla fiziksel temas kurmakta ve alışveriş için dışarı çıkmakta uzun süre çekingen davranacak muhtemelen. Bu durum daha çok dijitalleşmeyi mecburi kılıyor. İnsanları dijital içeriğe para vermeye ikna etmek gerekecek. Türkiye’de bu alışkanlık oturmuş değil. İçeriğin formunu, tonunu da daha çekici hale getirmek şart.
İyi Kitap: Okurun, kitaba/dergiye erişim ve okuma alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kaldığı bir süreçten geçiyoruz. Karantinanın ve ekonomik daralmanın, okurun, kitap satın alma isteğini azaltacağını düşünmek yanlış olmaz. Karantina koşullarının, sadece satın alma yoluyla değil başka biçimlerle de (kütüphaneler, okullar, okuma grupları vb.) kitaba fiziki erişimi engellediğini düşündüğümüzde, alışkanlık değişiminin boyutunu kavramak mümkün olabilir. Pandemi tehdidi uzadıkça, gerek internet siteleri üzerinden kitap/dergi satın alma eğilimi gerekse e-kitaplara/e-dergilere erişim çabası artacaktır diye düşünüyorum. Bahsettiğim değişim süreci ister istemez yayıncılığımızı olumsuz etkileyecek. Dahası pandeminin yarattığı fiziki tecrit, üretim/dağıtım koşullarının zorluğu ve maliyetlerdeki artış, zaten yayıncıları yeni kitap basmaktan alıkoyan etmenler durumunda. Yani şu durumda, maliyetler yükselirken hem basılan kitap sayısı azalmakta hem de satış rakamları düşmekte. Bu noktada, elektronik yayıncılık üzerine yoğunlaşmak rahatlatıcı tedbirlerden biri olabilir.
Notos: Bütün sektörlerde ciddi bir yıkım yaşanacağını düşünüyorum. Küçüklü büyüklü bütün kitapçıların ve yayıncıların işi zor. Yayıncılık her zaman çok zor bir sektördü, belki zorluklara şerbetli oluşumuzun olumlu ve küçük bir etkisi olabilir. Ama yetecek mi, emin değilim. Yayıncılar Birliği çok yerinde bir müdahaleyle yayıncılığın desteklenecek sektörler içinde yer almasını sağladı. Desteklerden biz de yararlanmayı düşünüyoruz. Basılı kitap yayımlamaya ara verdik ama kitap hazırlamayı sürdürüyoruz. Koşullar uygun olduğunda peşi sıra basılacaklar. Bir yandan e-dergi ve e-kitap yayımlamaya devam ediyoruz. Yayıncılık tarafından bunların dışında yapabileceğimiz tek şey dayanma gücümüzü sürekli tazelemek ve serinkanlı olmak... Büyük çerçevede, daha önce yapıldığı gibi küçük işletmelerin Kosgeb üstünden faizsiz krediyle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Şu âna kadar duyurulan destekler çok yetersiz görünüyor. Bu bir tsunami ve çoğu sektör çalı çırpıdan barikat kurmuş gibi.
ONS: Anlaşılan o ki home-office düzeni daha fazla başvurulan bir çalışma yolu haline gelecek. Bu süreçte editörlerin, çevirmenlerin, grafikerlerin/tasarımcıların daha fazla hak kaybına uğrama riski ciddi bir sorun bence. Daha fazla kemer sıkmaya çalışırken, yayınevlerinin önce çalışanlardan işe başlayacağını kestirmek çok da zor değil. Halihazırda yaşamaya başladığımız ve giderek derinleşecek olan ekonomik kriz ve yeni yapılanma içerisinde yayıncılığımızın nasıl yeniden şekilleneceğini hep birlikte göreceğiz elbette. Sesli kitap ve e-kitapların bundan sonra daha fazla revaçta olacağını da tahmin edebiliriz; ancak bu artışın basılı yayınlara galebe çalacağını zannetmiyorum. Bundan sonra kitapçı ve dağıtımcıların ve elbette yayınevlerinin yeni bir yol haritası çıkarması şart oldu artık.
Mesut Varlık / ONS
Ot: Yayıncılığımız oldukça kırılgan bir noktadaydı. Son üç yılda artan döviz maliyetleri kâğıtta büyük artışa neden oldu. Buna karşın okurun alım gücü ciddi anlamda düştü. Bu negatif korelasyonun etkisini geçtiğimiz yıllarda ciddi anlamda hissettik. Bunun dışında dergicilik frekansı aylık bir medya olarak da görüldüğünden ifade özgürlüğünün kısıtlarının çevresinden dolanmak ve yeni imkânlar aramakla meşguldük. Yeni atılımları yapacakken bu pandemi ile karşılaşmak bizi biraz duraksattı. Pandemi etkisi olarak satışların dramatik düşmesi ve üretilen işlere yansıyan genel bir karamsarlık, sıkışmışlık hissini artacak. Pozitif etki olarak sesli kitap olanakları artacak. %50 oranında dinlemelerin arttığı düşünülüyor. Bunula beraber e-kitap alanında da bir gelişme olacaktır. Kâğıt maliyetlerini de düşününce bu alanlar daha da gelişecek.
Psychologies: Bu dönemde hem dergilerin satışlarında hem de online platformlardaki dergi indirme oranlarında %35-40 oranlarında artış oldu. Elbette şu an hepimiz pandemi öncesindeki alışkanlıklarımızı sorguladığımız bir dönemdeyiz. Evlerimizden çıktığımızda yeni bir dünyaya çıkacağız. Bu sürede kendine dair yeni keşifler yapan, önceliklerini gözden geçiren, daha anlamlı bir hayata yönelme ihtiyacı hisseden bireylerin talepleri önümüzdeki dönemde yayınların içeriklerine yansıyacaktır. Aynı şekilde markalar da bu süreçten bir şeyler öğrenerek, yayınlarla yaptıkları işbirliklerinde insana ve yaşadığımız dünyaya değer katan projeler geliştirmeye özen göstereceklerdir diye umuyorum. Diğer taraftan pandemiyle beraber ekonomik küçülme kaçınılmaz olacak. Yayıncılığın dövize bağlı kalemlerindeki artış, reklam gelirlerindeki ve okuyucunun satın alma gücündeki azalma ayakta durmayı zorlaştırabilir. Ancak yaptıkları işlerin omurgasını temel duyarlılıklar üzerine kurabilenler için talep devam edecektir.
Sanat Dünyamız: Her bakımdan dünyaya ve kendimize daha nazik daha dikkatli yaklaşmak zorunda olduğumuz bir süreçteyiz. Bu süreçte sanatın bulduğu çözümleri izlemek ve sanatçıların davet ettikleri noktalara kulaklarımızı kabartmak iyi bir kılavuz olabilir.Pandemi süreci bizi, küresel anlamda ekolojik duyarlılığın arttığı, sınıfsal farklara dair farkındalığın yükseldiği, halk sağlığı üzerine yeniden düşünüldüğü ve ekonomik yapıları temelden sorguladığımız bir sürece çağırıyor. Dijital çalışmaların yükseleceğini, ekoloji temelli yazının ve yerleşik yapıları sorgulayan eserlerin artacağını öngörmek zor değil. Sanat alanında ise görünürlük meselesi tümüyle anlamını değiştiriyor, sanatçıların dijital ortamda atölyelerini ve eserlerini, hızla, aracı bir kuruma ihtiyaç duymadan paylaştıkları bir gündemdeyiz şu anda. Bu gidişat, yeni alanlar yaratmaya da devam edecek gibi geliyor.
Sözcükler: Uzun süreli bir elektrik kesintisi gibi. İster istemez her şey duruyor. Yeniden çalışmaya başladığımızda hep birlikte göreceğiz, neler oluyor. Dergiler için Kültür Bakanlığı'nın abonelikleri yaşamsal önemde. Biz dursak bile onların çalışması, ocaktan bu yana çıkmış sayıların alımlarını bir an önce gerçekleştirmeleri gerek.
Yeni E: Olumsuz sonuçları derhal ortaya çıkmaya başladı. Yayınevleri kitap basamıyor, dergiler yayınlanamıyor. Orta ve uzun vadede nelere yol açar, tabloyu tam olarak kestirmek zor. Elektronik yayıncılık zaten güçlenmekteydi, özellikle dergicilik alanında bu etki artacaktır kanaatimce. Yapılması gerekenler, her şeyden önce kolektif bir akılla, alanın emekçilerinin katıldığı taramalarla belirlenmeli. Benim ilk aklıma gelen, elektronik yayıncılığın görece daha demokratik olanaklarını tekelci şirketlere, bankalara, işte bilumum kapitalistlere kaptırmadan güçlendirmek. Bunun için birinci öncelik de okurla sistemli ve okuru da koruyan bir dayanışma ağı kurmak. Yayıncıların da, okurların da maliyetlerini azaltacak yollar bulmak için daha fazla olanak ortaya çıkabilir.
Altyazı: Ali Deniz Şensöz: Yukarıda bahsettiğim gibi, bu süreçte döviz kuru artmaya devam ettikçe özellikle küçük yayınevleri baskı maliyetlerini karşılayamayacakları bir noktaya gelecek. Zaten kısıtlı olan dağıtım kanallarının çok büyük bir kısmına ulaşılamıyor olması karşısında da yapabileceğimiz pek bir şey yok.
Ali Deniz Şensöz / Altyazı
Birikim: Dağıtım "sistemi" epeydir dergilerin bulunmasını zorlaştıracak yönde işliyor, satış noktaları azalıyor. Azmaksa, bu azabilir!
Cogito: Bu salgın sadece yayıncılık alanında değil, yaşamın bütün alanlarında problemleri ve çelişkileri iyice keskinleştirerek su yüzüne çıkardı. Dünya çapında ve her ülke içinde. Şimdi mesele bu çelişkiler karşısında nasıl bir tutum takınacağımızda.
Istanbul Life: Bu tür krizlerde öncelikle faturanın çalışanların sırtına yüklenmesinden korkarım. Medyada daha da büyük kan kaybı yaşanabilir.
İyi Kitap: Ben, genel anlamda yayıncılığımızın, pandemi öncesinde de bir krizin içinde olduğunu düşünüyorum. Bu krizin bir ayağı ekonomideyse diğer ayağı yayıncılığın ilke, içerik ve biçimlerine dair, siyasal iktidarın gücü ve yönlendirici etkisiyle oluşan baskıcı atmosferdi. Pandemi süreci ve sonrası, korkarım, kriz her iki boyutuyla da derinleşecek. Bu konuda olması gerekenlerin başında, devletin sağlaması gereken ekonomik destekler geliyor. Bir yandan da gölgesini yayıncıların üzerinden çekip, özgür yayıncılık ortamının gereklerini sağlamalı devlet. Ama önceki pratiklerimizden biliyoruz ki, bunlara pek bel bağlamamak gerekiyor. Bence, yayıncılar arası dayanışma ön plana çıkmalı önümüzdeki günlerde. Pandemi öncesi, böyle bir dayanışmayı örmek adına girişimler başlatılmıştı. Önümüzdeki dönem bu dayanışmanın, hem ekonomik zorlukların aşılması hem de siyasal baskı atmosferinin kırılması adına güçlü bir şekilde inşa edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Notos: Yayıncılığın en büyük problemlerinden biri Türkiye’de bir sabit fiyat yasasının olmamasıydı. Bu yüzden yıkıcı indirimlerle kitap satmak zorunda kalan yayıncılar varlıklarını sürdürmekte zorlanıyorlardı. Öte yandan küçük kitapçılar da internet satıcılarıyla ve büyük zincir mağazalarla rekabet edemiyorlar ve kapanmaya doğru sürükleniyorlardı. Bu olağanüstü dönemden sonra zincir mağazaların aynı tutumda olduğunu göreceğiz ama küçük kitapçıların sayısı belki de azalacak. Dolayısıyla büyükler büyüyecek (onlar da ayakta kalabilirlerse), küçükler neredeyse yok olacak. Yayıncılık gibi toplum kültürüyle doğrudan ilişkili bir sektörde tam serbest bir piyasa ekonomisi olamaz, olmamalı. Almanya, Hollanda gibi ülkelerde çok uzun yıllardır uygulanan sabit fiyat yasası için, şimdi artık bu dönemden sonra, daha çok çalışmalıyız.
ONS: Öncelikle editör-çevirmen-grafiker/tasarımcıların haklarında kayıplar yaşanacağının altını bir kez daha çizmiş olayım. Bunun haricinde, genel yayıncılık sorunlarımızın olduğu gibi devam edeceğini tahmin ederim, o açılardan herhangi bir ders çıkarılacağını beklemiyorum doğrusu. Umarım yanılırım...
Psychologies: Yayınlar uzun bir süredir sadece basılı işleriyle değil, etkinlikler ve organizasyonlarla da var olmaya çalışıyorlardı. Bugünlerde basılı yayınlarla işbirliği içinde olan birçok sektör küçülmeye gidiyor. Son yıllarda giderek daralan reklam ve işbirlikleri de buna bağlı olarak küçülecek gibi görünüyor.
Sanat Dünyamız: En başta ekonomik sorunlar ve eşitsizliklerin yükseleceğini hatta çoktan yükseldiğini görüyoruz. Temel sorunlar bu eksende olacak sanıyorum.
Sözcükler: Umarım borçların ödenmemesi gibi bir sonuca yol açmaz. Böyle bir şey olursa büyük yıkım olur.
Yeni E: Kolaya kaçmak için söylemiyorum, ama hepsini... Maliyet sorunlarını, dağıtım sorunlarını…
Altyazı: Ali Deniz Şensöz: Tek çözüm bu gibi görünüyor. Biz de dergiyi elektronik ortamda yayınlamak için altyapı çalışmalarına başladık. Sözümüzü söyleyecek alanımızı koruyabilmek ve bizim için hayati olan satış gelirini kaybetmemek için e-dergi formatında yayınlayacağız Altyazı’yı.
Birikim: Zaten kısa vadede buna yöneldiğimizi söylemiştik, Fakat sadece elektronik olarak yayımlanması "güzel" bir çözüm değil. Birçok okur hâlâ kâğıt dergi (ve kitap) okumayı tercih ediyor. Elektronik erişimi külfetli bulanlar veya imkânları buna elvermeyenler var. Elektronik mecranın payı artabilir ama basılı derginin hayatta kalmasını isteriz. Gelenek diye bir şey var, ayrıca.
Cogito: Yayıncılığın sonrasında alacağı şekle bağlı bu tamamen. Belli ki elektronik yayıncılık ağırlık kazanacak. Avrupa ve Amerika’da e-kitap satışları çok artmış diye okumuştum ama bu artış okurların yayınevlerine zor dönemde destek çıkma arzusunun bir sonucu olabilir, dolayısıyla anlık, geçici bir jest de olabilir deniyor. Bizde elektronik yayıncılığın payı çok küçük, nasıl gelişecek, büyüyecek mi, büyürse kitap satışının esas belirleyicilerinden olan dağıtım sisteminin, kâğıt fiyatlarının etkisini azaltması ne gibi sonuçlara yol açacak, göreceğiz.
Istanbul Life: Kriz uzun sürerse, dergiciliğin geleneksel iş modeli çökebilir. Bu durumda iki husus kritik olacak. İlki, okuyucuyu dijital içeriğe para vermeye ikna etmek. İkincisi reklam vereni dijitale ısındırmak. Çoğu hâlâ sayfa ilanını dijitale taşımakta çekingen davranıyor. Aslında dijitalde daha çok insana ulaşmaları ve daha efektif projeler üretmeleri mümkün.
İyi Kitap: Elektronik yayıncılık, çeşitli biçimleriyle uzunca bir süredir gündemde olan bir konu. Pandemi sürecinde ortaya çıkan tablo, tartışmayı daha somut bir alana taşıdı. Elektronik yayıncılık, evet, bugün yaşanan sorunların çözümüne katkı sunacak yollardan biri olabilir. Öte yandan, bu bir dönüşüm süreci, zamana yayılması kaçınılmaz. Bu tercihe pandemiden çok önce yönelen ve sadece elektronik yayıncılıkla yaşamını sürdüren dergiler var aslında. Onlar bize göre daha şanslılar elbette. Pandemiden bağımsız, geçtiğimiz yıllarda elektronik yayıncılığa dair dile getirilen öngörülerde, 2040'lı yıllarda matbu gazetelerin artık olmayacağı söyleniyordu. Bu ne kadar gerçekleşir bilinmez ama gelişmenin o yönde olduğu açık.
Notos: Evet tabii ama bu döneme kadar e-kitap ve e-dergilere sınırlı olan ilginin nasıl gelişeceğini göreceğiz. Basılı kitap ve dergiyle baş edebilmesi zor gibi görünüyor bana.
ONS: Bence Türkçe elektronik yayın mecraları henüz yeterince çeşitli ve doyurucu içeriğe sahip değil. Pek de okur-odaklı oldukları söylenemez, birkaç istisna haricinde elbette. O açıdan elektronik yayıncılık konusunda henüz almamız gereken ciddi mesafe olduğunu, bunun da online yayın mecralarının ilan gelirlerinin artmasından başka bir yolunun olmadığını düşünüyorum. Ancak kastınız, normal şartlarda basılı çıkan dergilerin bu dönemde PDF olarak açık erişime sunulması ise, ben bunun doğru ve geçerli bir yol olduğunu düşünmüyorum. Basılı yayıncılığın ne anlama geldiğini henüz kavrayamamış olmamızın bunda etkisi olabilir.
Ot: Elektronik ortamda Turkcell Dergilik platformu piyasayı domine ediyor. Ancak dergi içerik üretiminin maliyetlerini çok azını karşılayabiliyor. 55 farklı insanın üretime katkı verdiğini hesaba katarsanız bu medyum yeterli değil. Bununla beraber dijital abonelik modeli var ancak o da okurun tercih ettiği bir metod değil. Ama yine mecburi bir dönüşüm olacak.
Psychologies: Türkiye’de artmakta olan okur yazar sayısına oranla elektronik yayınlara ilgi daha az oluyordu. Ancak bu dönem dijital yayıncılığın da yükselişe geçtiği bir dönem oldu. Birçok okur belki ilk kez dijital platformlar üzerinden dergi okumaya başladı. Fiziksel mesafenin korunduğu bu dönemde kültür hayatının devam etmesi için birçok çalışma dijital ortamda devam etti. Bunların hepsi yeni deneyimlere vesile oluyor. Hem basılı hem de elektronik yayınlar için okuyucu sayısının birbirini besleyerek artması elbette tek başına dergiciliğin içinde bulunduğu sorunları çözmese de yardımcı olacaktır.
Sanat Dünyamız: Bunu deneyen yayınlar var ve elbette, ilk akla gelen çarelerden biri ama uzun vadede nasıl sonuçlar doğuracağını kestirmek güç.
Fisun Yalçınkaya / Sanat Dünyamız
Sözcükler: Elektronik yayıncılık kanalları tek başına dergilerin derdine derman olabilecek bir kurumsallaşmaya ulaşmadı henüz.
Yeni E: Yukarıda da değindiğim gibi, bu şimdilik geçici bir çözüm, bir ‘direnç’ biçimi. Ancak uzun vadede bunun mali altyapısını oluşturmak gerekecek her şeyden önce. Henüz çözüm diyemem ama bir çözüm potansiyeli var burada.
Hakkı Özdal / Yeni E
Altyazı: Berke Göl: Altyazı olarak web sitemizi ve sosyal medya hesaplarımızı zaten eskisine göre çok daha aktif bir biçimde kullanıyoruz son yıllarda. Matbu derginin ulaştığı okur sayısından çok daha fazlasına sosyal medya hesaplarımız üzerinden ulaşıyoruz. Bu bakımdan okurlarımızla kurduğumuz iletişimde büyük bir sorun yaşamadığımızı söyleyebilirim bu süreçte. Sinema salonlarının kapanması ve film festivallerinin hepsinin belirsiz bir geleceğe ertelenmesi, okurlarımız gibi bizim de sinema gündemimizi büsbütün değiştirdi tabii ki. Bu nedenle dijital platformlarda yayınlanan film ve dizilere daha fazla odaklanmış durumdayız. Web sitemizde daha fazla yazı ve söyleşi yayınlamaya başladık, ayrıca matbu derginin on sekiz yıllık arşivinden çıkardığımız kimi yazıları da paylaşıyoruz takipçilerimizle. Bunun dışında ‘A’dan Z’ye: Bir Kelime On Film’ başlıklı günlük bir seri başlattık, büyük bir keyifle her gün belirli bir tema çerçevesinde film listeleri hazırlıyoruz. Karantina günlerinde bizim için her biri birer izleme listesi niteliğinde, umarım okurlarımız açısından da böyle bir işlevleri oluyordur. Bu salgının sosyal ve ekonomik etkilerini uzun vadede daha net görmeye başlayacağız sanırım. Yayıncılık alanında da taşların yerinden oynayacağını tahmin etmek zor değil ama öngörmesi zor bir süreç bizi bekliyor, dolayısıyla yeni iletişim biçimleri, yeni buluşma mecraları oluşturmak için de zamana ihtiyacımız olacak.
Birikim: Elbette yine ağırlıkla internet üzerinden. Dergiye yazı akışının bariz biçimde arttığını söyleyelim bu vesileyle. Gezi protestoları dönemine benzetilebilecek bir yazı artışı var. O zaman daha çok umutla, hevesle yazılan izlenim ve analizler yazılıyordu. Şimdi, daha çok kaygıyla yazılıyor... Ama neticede merak, anlama-açıklama ve tefekkür gayretinde, ve bunu paylaşma arayışında bir artış olduğu kesin.
Cogito: Her zamanki gibi, e-posta, sosyal medya.
Istanbul Life: İçeriği tamamen korona virüse ayırıyoruz. Sosyal medyada okuyucularımızla daha yoğun ve sıcak bir temas kurmaya çalışıyoruz. Daha radikal dijital fikirlerimiz var. Her şey hızlı değişiyor. Duruma göre karar alacağız.
İyi Kitap: Geçmişte olduğu gibi karantina döneminde de okurla temel iletişimimiz, e-posta ve sosyal medya araçları üzerinden gerçekleşiyor. Pandemi öncesi sınırlı da olsa alan temaslarımız (fuarlar, etkinlikler vb. yoluyla) vardı elbette ama içinden geçtiğimiz dönem, bunlar söz konusu değil. Öte yandan dergi, okura yaygın erişim olanaklarını yitirdiği için etkileşimimizde düşüş olduğunu söyleyebilirim.
Notos: Başka herkes gibi sosyal medya hesaplarımızı kullanıyoruz. Kitaplarımızdan kısa bölümleri ve öyküleri bütün sosyal medya hesaplarımızda “Evde Kal Okumaları” adı altında paylaşmayı sürdürüyoruz. Notos’un, dosya konusu k. İskender olan son sayısı e-dergi olarak şu an birçok kanaldan satışa sunuldu.
ONS: Eylül’e kadar yayınımıza ara vermek zorunda kaldığımız için, okurlarımızla iletişim açısından aramızda bir miktar mesafe açılacak sanırım. Ancak bunu, uzun zamandır yapmayı geciktirdiğimiz bazı online girişimleri gerçekleştirmenin bir fırsatı gibi görmekten yanayız. Online erişim ve online yeni yayın yolları üzerine çalışmalarımız sürüyor, çok yakında bu konuda okurlarımızın karşısına çıkacağız. Okurlarımız #evdeONSuzkalma'yacak! Bizi takip etmeye devam edin:)
Ot: Sosyal medya üzerinden konuşuyoruz. Derginin böyle bir ortamda çıkmasından dolayı mutlular.
Psychologies: COVID-19 süreci insanların birçok bilinmezle karşılaştığı bir dönem. Psychologies ilk günden itibaren sosyal medya hesapları üzerinden okuyucularının ve takipçilerinin yaşantılarına ortak oldu, ihtiyaçlarına ve sorularına cevap veren bilgilendirici içerikler üretti. Dergimizde kalemleriyle yer alan birçok uzman canlı yayınlarda paylaşımlarda bulundu. Dolayısıyla bu dönem okuyucularımızla çok daha yakın ve hızlı iletişime geçtiğimiz bir dönem oldu. Bugüne kadar Psychologies insanların temel varoluşsal ihtiyaçlarına yönelik yayıncılığıyla okurlarının dünyalarında sahici bir yer bulmuştu. Bu süreçte de aslında kendimize dönme ve yaşantımızı sorgulama ihtiyacı hissettik, güvenilir sandığımız birçok temel sarsıldı. Yeni sorular ve arayışlar içine girdik. O yüzden Psychologies dergisinin içerikleri okurlarının yaşamına dokunmaya devam etti.
Sanat Dünyamız: Okurlarımızla sosyal medya bu süreçteki en yoğun iletişim şeklimiz elbette. Yapı Kredi Yayınları ve Sanat Dünyamız’ın sosyal medya hesapları, aynı zamanda e-mailler aracılığıyla iletişimimiz sürüyor. Ayrıca Sanat Dünyamız Mayıs-Haziran sayısını pandemi sebebiyle çevrimiçi ücretsiz olarak okurlara açtık.
Sözcükler: Evdeyiz ama arayan soran eksik olmuyor. Dostluk böyle günler için...
Yeni E: Okurlarla ilişkimizi zaten genellikle elektronik posta ve sosyal medya aracılığıyla kuruyorduk. Bu çok değişmedi. Ama çok önemli bir detay var. Bizim cezaevlerinde çok sayıda okurumuz var. Onlarla mektuplaşmamızın, dergimizi onlara ulaştırmanın yolu kalmadı. Türkiye’de okur-yazarlığa eğilimli ne kadar çok insanın ‘türlü yollarla’ hapse atıldığı düşünülürse, bu sadece bizim yaşadığımız bir sorun değil elbette. Konunun bizi en çok endişelendiren ve üzen yanlarından biri, hatta birincisi bu…
•