Antik Mısır’da hakikatin rengidir. Yaşamdır, yeniden doğumdur, berekettir. Oysa Antik Yunan’da pek de yer bulamamıştır kendine. Homeros’un ne göğü ne denizi mavidir zira...
03 Ağustos 2017 14:27
“Gecenin insanı serseme çeviren bu harikulade mavisinin kokusunu duyuyor musun?”
Wolfgang Borchert1
“Etrafımdaki her şey mavi olacak ve bu mavi dünyanın orta yerindeki kalbim, saf ve özgür, usulca atacak…” Isak Dinesen2
“Kanatlandırdım sevincimi/ Kaybolmak için göğün mavisinde”3 dizesi kazınır bir mezar taşına. Raymond Carver, denizin taşları maviye boyadığını yazar Flaubert’den esinlenerek kaleme aldığı “Mavi Taşlar” şiirinde. “Değdiği her şeyi değiştiren mavimsi bir ışıktan söz ettiler,”4 alıntısıyla başlar Şavkar Altınel’in Mavi Defter’i. Rebecca Solnit, “Dünyanın kıyılarında ve derinliklerinde mavi” olduğunu söyler ve, “Söz konusu mavi, kaybolan ışıktır aslında,” diye ekler. Bize dünyanın bütün güzelliğini bu ışığın sunduğunu; güzelliğin büyük kısmının işte bu mavide olduğunu anlatır.
Yerin, göğün; pek çok duygunun rengidir mavi. Kederi ve hayal kırıklığını kapsasa da, Oxford İngilizce Sözlük’e bakılırsa, müstehcen olandır aynı zamanda. Goethe’ye göre mavinin birbiriyle çelişen uyarıcı ve yatıştırıcı yönleri vardır ve belki asıl cazibesi de tam buradadır. Peşinden çeker mavi bizi.
Antik Mısır’da hakikatin rengidir. Yaşamdır, yeniden doğumdur, berekettir. Oysa Antik Yunan’da pek de yer bulamamıştır kendine. Homeros’un ne göğü ne denizi mavidir zira. Gökyüzü yıldızlı, geniş, büyük, derin, demirden, bakırdandır; şarap ya da menekşe rengidir ama hiçbir şekilde mavi değildir. Şiirlerinde mavi için bir sözcük yoktur Homeros’un. Yunancadaki koyu maviye karşılık gelen “kuaneos” sözcüğü Homeros’un nazarında yalnızca koyu renktir. Deniz yahut gök değildir bu sözcüğü yakıştırdığı yerler de; Zeus’un saçları, Hektor’un kaşlarıdır. Gözlerin maviye kör olduğu bir dönemdir belki de.5 18. yüzyılda, tam olarak 1789’daysa, göğü sadece mavi olarak tanımlamakla yetinmeyen, ne kadar mavi olduğunu, renginin yoğunluğunu görmek isteyen birileri çıkacaktır. İsviçreli fizikçi Horace Bénédict de Saussure ile Alman doğa bilimci Alexander von Humboldt bunun için “Siyanometre” adında bir cihaz icat edecektir.
Homeros’un aksine bin mavi vardır kaleme aldıklarını Antik Yunan’la, Yunan mitolojisiyle besleyen şair, yazar, akademisyen ve çevirmen Anne Carson’ın eserlerinde. Bin mavi rüzgâr eser kendisi de mavi olan Float adlı kitabının “L.A.” bölümünde. “Bütün her şey dönüp dolaşıp mavi bir haziran mehtabına gelir,” Kocanın Güzelliği’nde. “Mavinin sıcağında” yatar Herkül, Kırmızı’nın Otobiyografisi’nde.
Temeli Keats’in “Güzellik hakikattir” sözüne dayanan Kocanın Güzelliği biten bir evliliğin hikâyesidir özünde. Kırılmış insanların, hırpalanmış hayatların metinleridir Carson’ın aktardığı. Kırmızının Otobiyografisi, Antik Yunan’ın en büyük şairlerinden birinin, MÖ 650 yılında doğan, Stesikhoros’un Antik Yunan efsanesi karakterlerinden olan Geryon’a dair yazdığı uzun lirik şiirinin yeniden yazımıdır bir nevi. “Kırmızı Yer” anlamına gelen Erytheia Adası’nda yaşar Geryon; kanatlı, kırmızı bir canavardır. “Sakin sakin büyülü kırmızı koyunlarına çobanlık ederken günün birinde kahraman Herkül denizden gelir ve koyunları almak için onu öldürür.”6 Carson aşka bulayarak, tersine çevirerek anlatır Stesikhoros’un anlattıklarını. Geryon’un Herkül’e duyduğu aşktır eserin esası. “Karın mavileştiği saatlerde” sessizce gecenin kendisine doğru sürüklenmesini seyreden uyumsuz, dışlanmış, kalbi kırılmış bir gencin öyküsü.
Carson’ın 2013 yılında yayımlanan eseri Red Doc’u Kırmızının Otobiyografisi’nin devamı olarak okumak mümkündür ya da şöyle söylemek daha doğru olur: Bir uzantısıdır Red Doc Kırmızının Otobiyografsi’nin. Ne ki tarihsel bir devamlılık söz konusu değildir. Bir bağ vardır yine de. İki insanı bir arada tutan bir bağdır bu. Ancak yazıda ve yazıyla mümkün olan bir bağ. Geryon sadece G’dir artık. Savaş yorgunudur Herkül, G’ye yeni adıyla (Sad But Great) dönmüştür. “Sanki bir tüp boya sıkılmışçasına, dört bir yana yayılan mavinin” aksine kırmızıdır hüznün rengi Anne Carson eserlerinde. G’nin dudaklarından dökülen keder çığlığının rengi kırmızıdır.
2010 yılında yayımlanan Nox ise başka bir mavinin izini taşır. Nox, Carson’ın ölen ağabeyi Michael’ın ardından yazdığı bir ağıttır; kitap şekline sokulmuş bir mezar taşı yazısı. Hikâyelerin bir başına yaşamadığının kanıtlarından biridir belki de. 1978 senesinde, hapse girmektense evden kaçmıştır bu ağabey. Uyumsuz, toplumdan dışlanmış bir gencin hikâyesidir onun hikâyesi de. (Carson Kırmızının Otobiyografisi’ni kaleme aldığında ağabeyi hayattadır hâlâ.) Evi terk ettikten sonra sadece tek bir mektup yollamıştır ailesine. Nadiren telefonda konuşmuştur Anne ile. Yokluğunda önce babası, ardından da ondan “hayatımın ışığı” diye bahseden annesi ölmüştür. Fotoğraflardan, defterlerden koparılmış sayfalardan, alıntılardan oluşan, analitik ve lirik olan arasında mekik dokuyan ve temeli Romalı şair Catullus’un bir şiirine, şiirinin kelime kelime incelenmesine ve çevirisine dayanan bu mezar taşı eserin mavisi Michael’ın gözlerinin, küllerinin döküldüğü denizin mavisidir. Anlatıcı olanları anlatmakla yükümlüdür sadece, inanmakla değil.
1995 yılında yayımlanan eseri Plainwater’da insanları bir arada tutanın ne olduğunu anlatmaktansa birbirlerini nasıl yaraladıklarını anlatmanın daha kolay olduğunu söyleyen Anne Carson, hem bir duygu yazarıdır hem de değil. Zikzaklar çizdiği metinlerinde hakikatle birleştirdiği acıyı aktarır. Onun yapıtlarında yükü taşıyan da yükü kaldıran da sözcüklerdir. Belki tüm yazılanlar yoksunluğu sözcüklerle giderme isteğidir.
Red Doc’un G’sinin elinden düşürmediği, Sovyet Edebiyatı’nın absürt ve avangart yazar, şair ve oyun yazarı Daniil Kharms için aklın rengidir mavi. Yoksunluk, açlık ve sefalet yüklü bir hayattır onunki.
Hayatı sürgünde, hapiste ve akıl hastanesinde geçen, 2 Şubat 1942’de hücresinde, bir başına, açlıktan ölen, sanrıya akıl sağlığı, gerçekliğeyse delilik bahşeden bu adamın asıl adı Daniil Yuvachev’dir; 17 yaşında Kharms soyadını vermiştir kendisine. Kharms, İngilizcedeki “harm” ve “charm” kelimelerinin yanı sıra hayranı olduğu Sherlock Holmes’tan (Rusçada Kholms) gelir.7
Kharms’ın kimi yazıları daha başlamadan, daha yazılmadan sona ermiş gibi bir his verir insana. Bir olayı anlatmaktansa dilin kendisi bir olaya dönüşür onun yazdıklarında. Bir nevi karalama defteri olan Mavi Not Defteri bunun en yalın, en çarpıcı örneklerini sunar okuruna. Mavi Not Defteri’nde yazı kendi gaipliğine yol alır. Gelgelelim her zaman yapılabilecek tek şeydir yazmak. Her gün yerin üzerinde öldüğünü yazmak. Kendi yolunda yürüdüğünü yazmak. Geri dönmek için çok geç olduğunu yazmak. Yazacak hiçbir şey yoksa, “Bugün yazacak hiçbir şey yok” diye yazmak. Açlığa, zayıflığa, bıkkınlığa, sakinleşmeye ve korkuya karşı yazmak.
Budur Kharms’ın mavisi: Yazmak.
Maviyi farklı ışıklarda görür bu yazarların her biri.
“Ertesi sabah çekip çıkarttığında pantolon cebinden, taşlar hâlâ mavi.”8