Marías’ın ardından: “Anlatmak her zaman bir armağandı"

"Hiç görüp yaşamadıklarımız, hiç bilmediklerimiz kadar yaşadıklarımızın içinde saklı anlamları da sunan bir edebiyat Javier Marías’ınki. 'O nihayetsiz olanlarla olmayanlar', olmuş ve olabilecek olanlarla dolu bir edebiyat."

20 Eylül 2022 15:08

Javier Marías için “Kolay değil yazmak en sevdiğim yazarlardan biri üstüne”[1] cümlesini kurmuştum bundan yıllar önce, şimdi ölümünün ardından yazmak çok daha zor. Basitleştirip sadeleştiriyor ölüm cümleleri(mi), suskunlaştırıyor.

“Bilmek istemezdim ama artık biliyorum” diye başlar Beyaz Kalp,[2] bilmek istemezdim ben de 11 Eylül’de tüm ihtimalleri de alıp götürerek hayatımızdan çıktığını, “zamanın öte tarafına, karanlık sırtına doğru” gittiğini. Bilmek istemezdim bir daha yeni bir şey yazamayacağını. Bilmek istemezdim Ben Ölümlüyken’in [Cuando fui mortal] yazarının gerçekten ölümlü olduğunu ve yarınki yüzünü bir daha kimsenin göremeyeceğini. Oysa hayatla ölüm arasındaki mesafenin kısalığını en iyi anlatanlardan biriydi Marías, hep yanı başındaydı, hemen her sayfasındaydı ölüm. Yazmayı bir dinlenme mekânı, gerçek dünyadan uzaklaşıp dinlenilebilecek bir an, bir yer, bir alan olarak gördüğünü söylemişti bir konuşmasında; artık yazıda-yazarak dinlenemeyeceğini bilmek istemezdim. Robert Louis Stevenson’ın edebi faaliyet tanımını benimsemiş, “evde, bir çocuk gibi, kâğıtla oynuyor olabilirim” demiş, bazı şeyleri ancak yazarken düşünebildiğini dile getirmişti; oyunun bittiğini, düşüncelerinin son bulduğunu bilmek istemezdim ama artık biliyorum. Bununla birlikte Yarın Savaşta Beni Düşün’de yer alan “Her bir bireyden geriye ne kadar da az şey kalır kar kadar kaygan nafile zamanın içinde; ne kadar da az iz bırakılır” cümlesine inat ondan geriye çok şey kaldığını, izinin (en azından bende) silinmeyeceğini de biliyorum. Ölümünün benim için “duyulmaz bir fısıltı, geçici ve hafif bir ateş, üzerinde durulmayan ve hemen kapanacak bir çizik” olmadığını da biliyorum.

1995’te Uluslararası Rómulo Gallegos ödül töreninde ödülünü teslim alırken, “Biz insanların mayasını olduklarımız kadar olmadıklarımız; kanıtlanabilir, sayılabilir, hatırlanabilir olanlar kadar asılsız, belirsiz ve bulanık olanlar da oluşturur; belki olanlarla eşit oranda olabilecek olanlardır özümüzü oluşturan” demiş, edebiyatını temel olarak bunun üzerine kurmuştu. “Roman bize sadece bir şeyler anlatmakla kalmaz, bir hikâyeye, birtakım olaylara yahut düşüncelere iştirak etme ve bu şekilde yaşananları anlama olanağı bahşeder” diye de eklemişti. Onun romanlarını tanımlamak için bundan daha uygun sözcükler bulabileceğimi zannetmiyorum.

Hiç görüp yaşamadıklarımız, hiç bilmediklerimiz kadar yaşadıklarımızın içinde saklı anlamları da sunan bir edebiyat Javier Marías’ınki. “O nihayetsiz olanlarla olmayanlar”, olmuş ve olabilecek olanlarla dolu bir edebiyat. Dünyayla diyaloğunu ihanetle, savaşla, geçmişle, özlemle, kişisel, tarihî, ulusal kayıplarla, hafızayla, yalanlarla, hep bir hesaplaşmayla örülü, uzun, upuzun cümleler üzerinden kuran bir edebiyat. “Kaskatı kesilmemize neden olan korkularımızı, geride bıraktıklarımızı ve bizi geride bırakanları, heder ettiklerimizi, noksanlarımızı, tamamlanmamış arzularımızı, bir kenara bıraktıklarımızı, seçmediklerimizi, başaramadıklarımızı, yanlış yahut ilgisiz hasretlerimizi” içinde barındıran dünyayı sadece anlatma değil, aynı zamanda daha iyi anlama çabasıydı belki onunki. Belki kaybedilenleri hayatta tutma biçimi.

“Anlatmak her zaman bir armağandı[r]” derken haklıydı Javier Marías, bir armağandı onun tutkuyla, coşkuyla, neredeyse soluk almadan, nokta bile koymadan anlattıkları.

Ben henüz bana verilen haberi idrak etmeye, en sevdiğim yazarlardan biriyle zihnimde vedalaşmaya çalışırken, [“Elveda sana kahkaha, elveda sana kin. Ne ben sizi göreceğim bir daha ne de siz beni. Elveda sana heyecan, elveda size anılar”] öldüğünün ertesi günü kapım çaldı ve Yarın Savaşta Beni Düşün çıktı gelen zarftan.

Buradayım ben, diyordu belki de, ben buradayım:

“Yaşam eşsiz ve kırılgan.”

 

 NOTLAR:


[1] Seda Ersavcı, “Javier Marías: Saplantılı bir adamın romanı”, K24

[2] Javier Marías, Beyaz Kalp, çev. Bülent Kale, İstanbul, YKY, 2016.