Aranıyor: İnsan Hakları...

K24’ün de medya sponsorları arasında olduğu Literatürk Edebiyat Festivali’nin bu yılki teması İnsan Hakları. Festival boyunca Türkiye’de azınlık olmaktan Roboskî’ye, kadın haklarından ifade özgürlüğüne dair birçok konu gündeme gelecek...

23 Ekim- 7 Kasım 2015 tarihleri arasında Almanya’nın Essen bölgesinde 11. kez gerçekleşecek olan Literatürk Edebiyat Festivali'nin bu yılki teması İnsan Hakları. K24'ün de Türkiye medya sponsorları arasında yer aldığı festival boyunca gerçekleştirilecek olan etkinliklerde İnsan Hakları teması etrafında Almanya ve Türkiye’den katılacak olan konuklarla -her zamankinden daha fazla olmak üzere- yaşamımızın ve birlikte yaşamın temellerine ışık tutulacak.

Festival kapsamında gerçekleşecek etkinlik, söyleşi ve okumalarda 2015 Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Selmin Çalışkan, yazar Sibel Hürtaş, yazar Doğan Akhanlı, köşe yazarı Hayko Bağdat, yazar Tuna Kiremitçi, gazeteci- yazar Sibel Oral, gazeteci-yazar Ece Temelkuran, yazar, editör ve çevirmen Tanıl Bora, gazeteci ve yazar Can Dündar ile Deniz Gezmiş’in kardeşi Hamdi Gezmiş festival süresince insanı, insan haklarında arayacaklar. Festival kapsamında ayrıca Çarşı Grubu ve Dortmund Ultra temsilcileri de futbol, siyaset ve toplum ilişkisini irdeleyecek. Literatürk Festivali Başkanı ve Genel Koordinatörü D. Semra Önder festivalin 11 yıllık oluşma sürecini ve amaçlarını K24'e anlattı.

2005 yılından beri Literatürk Festivali devam ediyor. En baştan başlayalım, öncelikle yola çıkarken kafanızda neler vardı? Neden bir festival?

Yaşadığımız Ruhr havzasında arkadaşım Filiz Doğan ile birlikte her katıldığımız okumadan, söyleşiden sonra Türk edebiyatına, Türk yazarlarına ya da sanatçılara yeterince yer verilmemesinden şikâyetçiydik. Türkiye odaklı kültürel aktiviteler ağırlıkla folklorikti. Oysa biz keşfettiğimiz Türk yazarlar, Türkçe kitaplar da paylaşılsın, tartışılsın, tanıtılsın istiyorduk. Kendi aramızda bu durumun değişmesi gerektiğini konuşurken, hadi gel biz değiştirelim dedik ve Essen kentine birkaç gün süren Türk Alman edebiyat festivali kazandırmak için kolları sıvadık. Ondan sonra adım adım geliştirdik festivali. Bir konsept oluşturduk, bizi destekleyen taşıyıcı kurum olarak Grend Kültür merkezi ile anlaştık ve ilk günden beri bizi destekleyen kardeşimi, o sıralar tarih ve felsefe okuyordu, ilk stajyerimiz olarak işe aldık. Sonra Filiz ekipten ayrıldı kardeşimle ben küçük ama enerji dolu bir ekip olarak yolumuza devam ettik. Neden Festival? Amacımız uzun yıllar devamlılığını sağlayabileceğimiz etkinlikler düzenlemekti. Zamanla insanlar belirlenmiş tarihlerde Literatürk Festivali olacağını bilsin istedik. Bir gelenek haline gelsin. Ve öyle de oldu. Sonbaharda, ekim ayı Literatürk zamanı demektir... Bunu insanlar biliyor artık ve her sene ekimde yeniden buluşuyoruz...

Bu süreçte Almanların desteği ne yönde oldu?

Öncelikle Grend Kültür merkezinin büyük desteği oldu. Grend'in genel müdürü Johannes Brackmann ilk günden beri hep arkamızda oldu, maddi kaynak bulmamızı sağladı. Ekipte vazgeçilmez üçüncü kişi. Bunun dışında ilk seneden beri bakanlıktan maddi destek alıyoruz ve Essen belediyesinin prestij projelerinden biriyiz (Belediye fazla maddi destek vermese de) ve tabii ki farklı mekânlar... Festivalin konsepti, her etkinliğin farklı bir mekânda yer alması. Kütüphaneler, bağımsız kitap evleri, bağımsız sinemalar, kültür alanına çevrilmiş eski maden ocakları, okullar ve birçok başka mekânlar kapılarını kira almadan açtı bize. Bazı mekânlara ilk kez bir Türk yazar ya da gazeteciyi, sanatçıyı biz getirdik. Çok talep var. Zamanla bizim mekân aramamıza gerek kalmadı, artık insanlar birlikte etkinlik düzenlemek için bize teklif getiriyor. Burada yaşayan Türkler için kapılarını açmak isteyen kurumlar, mekânlar bizden destek istemeye başladı...

Seyircilere gelince. Her sene daha da büyüyen geniş bir Alman kitleye hitap ediyoruz. Çok olumlu tepkiler alıyoruz. Doğruyu söylemek gerekiyorsa hiç olumsuz tepki almadık Almanlardan, tam tersine, siz olmasaydınız bu kitabı ya da bu yazarı keşfedemeyecektim diyen insanlar oldukça biz de daha farklı bir heyecanla işimizi yapıyoruz...

Türkiye'den nasıl bir destek aldınız 11 yılda?

Buradaki Başkonsolosumuz Şule Özkaya'nın 4 sene verdiği himaye desteğinden başka hiçbir destek almadık.

Türkiye'deki kurumlara talep ettiysek de cevap bile alamadık. Kurduğumuz festivalin tamamı Alman kaynaklarının desteğiyle oluştu.

Kurumsal destek almıyoruz ama bizi destekleyen yazarlar, gazeteciler var. Danışma kurulumuzun eş başkanı Tanıl Bora mesela. Gazeteci yazar Sibel Oral ve Can Dündar da danışma kurulumuzda. Her konuda yardımımıza koşan, bizi destekleyen, yalnız bırakmayan güzel insanlar var.

Almanya'da yaşayan Türklerin festivale ilgisi ne yönde?

Literatürk bu tarzda ilk ve tek festival olduğu için ilgi büyük tabii ki. Sadece Ruhr havzasından değil, Berlin'den, Hamburg'dan ve Almanya'nın birçok farklı kentlerinden gelen konuklarımız var. Hatta Hollanda'dan bile gelen ziyaretçilerimiz var. İnsanlar yanımıza gelip düzenlediğimiz etkinlikler için teşekkür ediyorlar. Senelik iznini festivale göre ayarlayan insanlar var, bu çok mutlu ediyor bizi tabii ki...

Peki orada yaşayanlar Türkçe edebiyatı takip ediyor mu, kitaplara nasıl ulaşıyorlar?

Türkçe edebiyatı takip eden sağlam bir kitle var, evet ama çok büyük bir kitle olduğunu söyleyemem. Televizyonda devamlı dizileri takip edenlerin yarısı okumalara gelse çok daha büyük mekânlar aramamız gerekecek, o kesin. Bunun dışında edebiyatseverler için sevdikleri yazarlarla buluşma, söyleşme imkânı sağlamamız, sevdikleri kitaplardan okumalar düzenlememiz çok heyecan verici tabii. Ve kesinlikle şunu söyleyebilirim: bir kere festivale gelen, devamlı gelmeye başlıyor. Çok sadık ve her yıl büyüyen bir takipçi kitlemiz var.

Türkçe kitaplar artık internet sitelerinden sipariş edilebiliyor ya da tatildeyken kitap alışverişi yapılıyor. Ama her Alman kitapçıda Türkçe kitap bulmak hâlâ mümkün değil maalesef. Sorunların biri de hâlâ çok az Türkçe kitabın Almanca diline çevrilmesi. Biz çevrilmemiş kitapların yazarlarını davet etmek ve Alman okurlarla buluşturmak için kitapların bir bölümünü birlikte çalıştığımız profesyonel çevirmenler tarafından Almancaya çevirtiyoruz... Böylece sadece Türklere değil, daha geniş bir Alman kitleye de kitapları ve yazarları tanıma imkânı sağlıyoruz

Bu yılki temanız İnsan Hakları... Bu temayı belirlemenizde rolü olan tetikleyici unsurlar neydi? 

Dünya çapında ve bilhassa Türkiye'de ve Almanya'da gerçekleşen hak ihlallerine, suçlamalara, zorlamalara, tehditlere ve ölümlere baktığımızda bizim için başka bir tema seçmek mümkün değildi. Aşırı kutuplaşan ve insanların birbirine tahammülü olmayan bir dönemde bir diyalog ortamı sunmak istedik. Farklı düşünceler, ideolojiler, demokratik bir toplumun özellikleridir, o toplumu zenginleştirir. Ama ne yazık ki insanlar kalıplara sıkıştı kaldı. Düşünce ve ifade özgürlüğü Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen, Türkiye ve Almanya tarafından kabul edilen bir haktır. İnsanlar istediğini söyleyebilmeli, yukarıdan dayatılan her şeyi beğenmeyebilmeli, bunu ifade edebilmeli, farklı düşünebilmeli ve tabii ki hakkını arayabilmeli. Ama gerçek şu ki, her benden olmayan ötekileştiriliyor, insanlar birbirine düşmanlaştırılıyor ve en acısı, insanlar ölüyor, toplumun tüm renkliliği soluyor. İnsanlar gelsinler, birbirlerini dinlesinler, birbirleriyle konuşsunlar ve özellikle birbirlerini anlasınlar.

Literatürk 2015 Programı

--“Kadınlar şiddet ve ayrımcılığa nasıl karşı durabilir, nasıl karşı durdular?”

Festival açılışında konuşacak olan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Selmin Çalışkan ve Canına Tak Eden Kadınlar kitabının yazarı Sibel Hürtaş -Türkiye sınırlarını aşan bir coğrafyaya- kadın hakları alanındaki eksiklikler ve olasılıkları ele alacaklar.

--“1980 sonrası Türkiye”

Kıyamet Günü Yargıçları kitabının yazarı Doğan Akhanlı, 1980 darbesi sonrası Türkiyesini, siyasi suçlu olarak aranan genç bir adamın ailesi ile birlikte zamandaki yolculuğunu, kimlik değişimlerini ve gelecek vizyonları ile Türkiye tarihinin bir parçasına dönüşmesini anlatacak.

--“Türkiye’de azınlık olmak”

Hayko Bağdat, bir Ermeni, Rum, Türkiyeli ve İstanbullu olarak kendi hayatının içinden, İstanbul'daki Hıristiyan azınlığın yaşamına dair resim çizecek ve kitabı Salyangoz'u anlatacak. Tuna Kiremitçi ise Almanca diline yeni kazandırılan Dualar Kalıcıdır adlı romanından yola çıkarak nesiller arası iletişime Yahudi-Türk-Fransız çerçevesinden bakacak.

--“Adaleti Beklerken Roboskî”

Türkiye'deki güncel toplumsal ve siyasal durum nasıl görünüyor? Gazeteci yazar Sibel Oral, yeni yayımlanan kitabı Toprağın Öptüğü Çocuklar- Adaleti Beklerken Roboskî ile öldürülen çocukların ve katliam mağduru ailelerin izinde, adaletin peşine nasıl düştüğünü anlatacak…

--“Roman olmak, insan olmak”

Eva Ruth Wemme “Benim 7000 Komşum” yapıtında hiçbir insana yaraşmayan şeyleri resmediyor. Maaşını almadan haftalarca çalışanlar, doğum yapacağı gün başka hastane aramaya gönderilenler, kış günü kirasını ödedikleri evden çıkarılanlar. “Benim 7000 Komşum” Berlin'de yaşayan Romanları anlatıyor. Eva Ruth Wemme'nin katılımıyla gerçekleşecek olan toplantı Almanya’nın en aktif mülteci çalışma gurubu ProAsyl Essen Flüchtlingsrat Essen e.V. tarafından da desteklenecek.

--“Türkiye nereye gidiyor?”

Gazeteci yazar Ece Temelkuran ile Almanca dilinde yeni yayınlanan kitabı, parlamento seçimi sonuçları ve gazeteci olarak gözlemleri çerçevesinde Türkiye'deki güncel hassasiyetlere dair bir söyleşi gerçekleştirecek.

--“Etik kurallar olmadan birlikte yaşanır mı?”

Yazarlar diyalogu etkinliklerimiz çerçevesinde yazar, editör ve çevirmen Tanıl Bora ile Kölnlü gazeteci ve yazar Jürgen Wiebicke, Almanya ve Türkiye'de toplumsal yaşamın etik temelleri üzerinde fikir yürütecekler.

--“Göç ülkesi Almanya'da eşitlik ilkesi”

İsviçreli yazar ve film yönetmeni Güzin Kar'ın çok kültürlülüğün kalbinden kopan romanı “Yardım Et Hüsnü”yü komedyen Hilmi Sözer ile birlikte okuyacak.

--“Söz sırası göçmen çocuklarında”

Göçmen işçilerin oğulları ve kızları “Daughters and Sons of Gastarbeiter” adlı bir inisiyatif kurdu ve kendi yaşadıkları acı tatlı hikâyeleri kaleme alıp yazdıkları öykü, düzyazı, şiir gibi metinleri bizlerle paylaşacaklar

--“Futbol, sadece futbol değildir”

Futbol ile siyasal ve toplumsal katılımın nasıl bir ilgisi var? Bu sorunun yanıtlarını Çarşı taraftar grubundan avukat İnan Kaya ile grubun liderlerinden Cem Çalışkan ve Dortmund Ultra grubunun temsilcileri ile birlikte arıyoruz. Çarşı taraftar grubu özellikle Gezi Protestoları esnasında futbolun nasıl bir mobilizasyon gücüne sahip olduğunu göstermişti.

--Deniz Gezmiş’i anlatacaklar

Festivalin kapanışında son dönemde yaptığı haberlerle kendinden hayli söz ettiren ve Türkiye'de güç sahiplerinin hedef tahtasına oturtulan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Türkiye'deki güncel gelişmeleri değerlendirecek. Dündar, yeni kitabı Abim Deniz ile birlikte özel bir misafiri beraberinde getiriyor: Hamdi Gezmiş. Literatürk'e özel bu etkinlikle, Dündar ve Gezmiş 1972'de idam edilen ve Türk solunun sembolüne dönüşen öğrenci lideri Deniz Gezmiş'e dair anıları içeren kitabı tanıtacaklar.

--“Umut hâlâ var…”

Festival programında bu yıl da her zamanki gibi, okullarda okuma etkinlikleri ve çocuklar ile gençlere yönelik yazım ve kitap projeleri yer buluyor –Geest-Verlag/Vechta ve öğretmen Artur Nickel ile birlikte gerçekleştirilen projenin bu yılki konusu “Beni Umutlandıran Şey.”

 

Festivalle ilgili daha ayrıntılı bilgi için:  www.literatuerk.com / http://facebook.com/literaturk.essen