İklim tarihi günümüze ve geleceğe dair neler söylüyor?

"Fransız tarihçi Emanuel Le Roy Ladurie, Kısa İklim Tarihi kitabında iklim tarihinin bir disiplin olarak doğuşunu, yöntemlerini, incelediği konuları ve Fransa özelinde toplumsal dönüşümlerle ilişkisini büyük bir ustalıkla anlatırken, 1850 sonrası iklim değişikliğine dair göstergeler sunsa da nedenlerine dair şüpheci bir tavır takınıyor."

Fransız tarihçi Emanuel Le Roy Ladurie, Kısa İklim Tarihi kitabında iklim tarihinin bir disiplin olarak doğuşunu, yöntemlerini, incelediği konuları ve Fransa özelinde toplumsal dönüşümlerle ilişkisini büyük bir ustalıkla anlatırken, 1850 sonrası iklim değişikliğine dair göstergeler sunsa da nedenlerine dair şüpheci bir tavır takınıyor.

İlk olarak 2007’de, Fransa’da yayınlanan Kısa İklim Tarihi’nin orijinal adı Abrégé d’histoire du climat du Moyen Age à nos jours (“Ortaçağdan Günümüze İklim Tarihinin Özeti”). Kitap, yazarın Fayard Yayınevi’nden yayınlanan iki ciltlik Histoire Humain et comparé du climat (“İklimin Karşılaştırmalı ve Beşeri Tarihi”) adlı eserini temel alıyor. 2010 yılında “İklim Tarihi Hakkında 33 Soru” başlığıyla tekrar yayınlanıyor. Eser aslında bir soru-cevap derlemesi. Poitiers Üniversitesi’nden Anouchka Vasak’ın ünlü tarihçiyle yaptığı bir dizi görüşme sonucu ortaya çıkmış. Türkçe çevirisinde 32 soru yer alıyor. Yanıt aranan sorulardan bazıları şunlar:

İklim tarihi nasıl doğdu?
İklim tarihinin yöntemleri nelerdir?
İklim tarihçileri kimlerdir?
Küçük Buzul Çağı nedir?
Hava koşulları Fransız Devrimi’nin patlamasında rol oynamış mıdır?
İklim tarihi günümüzdeki ısınma konusunda nasıl bir aydınlatma sağlamaktadır?
Bağbozumu tarihi iklimsel bir gösterge midir?
İklim Tarihi ne ile ilgilenir?

Emanuel Le Roy Ladurie, Annales Okulu tarih yazımının önde gelen temsilcilerinden ve İsviçreli tarihçi Christian Pfister ve İngiliz iklim bilimci Hubert Lamb ile birlikte iklim tarihi çalışmalarının öncülerinden. College de France profesörlerinden Le Roy Ladurie’nin 1967’de yayınlanan l’Histoire du Climat Depuis l’An Mil (“Bin Yılından Bu Yana İklim Tarihi”) adlı eseri iklim tarihinin kurucu eserlerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Le Roy Ladurie, ağırlıklı olarak Batı ve Orta Avrupa’nın ılıman çevresinin (Kuzey Fransa, Güney ve Orta İngiltere, Benelüks, Almanya, İskandinavya ve Finlandiya) verileriyle çalışıyor ve 16. yüzyıl sonu-17. yüzyıl başının Küçük Buzul Çağı ile Fransa’nın 17. yüzyıl ekonomik bunalımı arasında bir nedensellik olup olmadığına odaklanıyor.

Küçük Buzul Çağı, 1300-1860 yılları arasında yaşanan soğuma dönemine verilen isim. Le Roy Ladurie bu çağın belirlenmesinde başta Holzhauser olmak üzere İsviçreli buzulbilimcilerin Alettsch ve Gorner buzulları yakınlarında elde ettikleri dendrokronolojik tarihlemelerin önemli rol oynadığını ifade ediyor. Yazar Küçük Buzul Çağı’nın sadece Avrupa’ya özgü olup olmadığı sorusuna hayır yanıtını verirken, bu soğuma döneminin kendi yasaları olan Antarktika dışında küresel bir çapta olduğunu Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Asya’dan örnekler vererek açıklıyor.

İklim tarihi disiplini farklı yöntemleri kullanıyor. Buzulların incelenmesi, dendrokronoloji (ağaç halkaları aracılığıyla ağaçlarının büyümesinin incelenmesi), fenoloji (bitkilerinin olgunluğunun herhangi bir aşamasının ortaya çıkış bilgisi) bunlardan başlıcaları. Le Roy Ladurie, Véndemiologie’nin de (bağbozumu bilgisi) günümüzde neredeyse evrensel olarak iklim tarihinin birinci seviyede kaynağı olarak kabul gördüğünü ve Avrupa’da bağbozumu bilgisinin 1370’ten bu yana tutulduğunu belirtiyor. Le Roy Ladurie de çalışmalarında yazılı tarihî belgelere başvuruyor, hasat tarihlerini analiz ediyor, buzulların ikonografik temsillerini belgeleyen kaynakları ele alıyor.

“Bağbozumu tarihleri, “Anglosakson” bilim adamlarının Proxy dedikleri şeydir, yani bizi ilkbahar/yaz sıcaklıklarının bilgisine yaklaştıran en iyi göstergedir. Kabaca söylenirse yüksek sıcaklıklar=erken bağbozumu, serinlik=geç bağbozumu. Eğer aynı asmanın gözlemi söz konusu olursa, bağbozumu tarihleri ile Mart-Eylül hava sıcaklıkları arasındaki korelasyon 0,6 C veya daha fazlasına ulaşabilir. Eğer farklı asmalar söz konusu olursa korelasyon düşer ama var olmaya devam eder ve 0,4 C’e kadar düşebilir.” (s. 122)

Meteorolojik bağlam içinde devrimler

Le Roy Ladurie, iklim ve/veya hava koşullarıyla Fransız Devrimi arasında bir nedensellik kurulamasa da, bu koşulların devrimin bazı yönlerine ve bazı hazırlık unsurlarına teğet olma eğiliminde olduğunu savunuyor. Fransız Devrimi’nin özel bir meteorolojik konjonktür içinde yer aldığını belirterek 1760’lardan itibaren bir dizi gelişmeyi yorumluyor. 1760 civarlarında art arda gelen bol hasat veren, güzel ve sıcak yazlar kraliyeti buğday ticaretini serbest bırakmaya teşvik ediyor. 1765-1771 arası serin yazlar ve yüksek yağış oranları tahıllara zarar veriyor. Buğday açığı sonucu tahıl ticareti serbestisinden vazgeçiliyor. Yetersiz buğday hasadı, 1775 ilkbaharından itibaren “Un Savaşı”na yol açıyor. Paris çevresindeki çok sayıda yerleşim yerinde geniş çaplı iaşe kalkışmaları yaşanıyor. Özellikle 1787-1788’detarımı olumsuz etkileyen kötü hava koşullarına tanık olunuyor. 1787’de aşırı yağışlar (duş etkisi), kuru ve sıcak ‘88 ilkbaharı (sauna etkisi) ve yağışlı geçen ‘88 yazı (duş etkisi) tahıl rekoltesinde üçte birlik bir azalmaya yol açıyor ve buğday fiyatı iki katına çıkıyor. 1788 yazından 13 Temmuz 1789’a iaşe isyanları sürekli artıyor. Sözü Le Roy Ladurie’ye bırakırsak:

“Devrimin çok daha fazla sayıda başka nedenleri ve Jaures’in sözüyle “tetikleyicileri” vardıysa da, 1788-1789’un hasat sonrası dönemi gene de daha büyük bir kopuşu teşvik eden tahrik edici bir itkiye yol açmıştır. Bütün bunlar, siyasal, ekonomik, kültürel, aynı zamanda iaşe kaynaklı ve bin defa itirazcı bir aşırı belli 1789 “tsunami”sinin dolaysız ve kuşkusuz çok kısmi bir öncülü olmuşlardır.” (s. 68)

Avrupa’da 1830 ve 1848 devrimlerinin de iklimsel kökenlere sahip olmadığını ama her birinin özgün ve epey anlamlı bir çevresel bağlam içinde yer aldığını belirtiyor Le Roy Ladurie. 1827-1828-1830 ve 1831 yıllarının kötü hasadının sonucu olarak hayat pahalılığı halk yığınlarında memnuniyetsizliği artırmıştır. 1848’de ise tarımsal-meteorolojik bağlam farklıdır. İrlanda’da başlayan patates hastalığı Avrupa’ya sıçramış ve halkın temel besin kaynaklarından biri olması yüzünden kıtlığa yol açmıştır. Bu kıtlığa bir de 1846 yılının bitki yanması ve kuraklığı eklenmiştir. Öte yandan tifüs ve dizanterinin yaygınlaşması da Avrupa’da krizin kökeninde yer almaktadır.

İklim tarihi çalışmalarından bir beklenti de günümüze ve geleceğe dair yapılacak bilimsel çıkarımlara bir temel oluşturmasıdır. Kitabın 25. sorusu, “İklim tarihi günümüzdeki ısınma konusunda nasıl bir aydınlatma sağlamaktadır?” bu bağlamda çok önemlidir. İklim değişikliği alanında bilimsel gelişmelerinin sağladığı olanaklar ve multi-disipliner çalışmalar geçmiş yüzyılların kısıtlı verileriyle yapılan çıkarımlarından fersah fersah ileriyken, Le Roy Ladurie’nin endüstri devrimi sonrası iklim değişikliğinin nedeninin insan kaynaklı değil de doğal süreçler sonucu olabileceğine işaret etmesi ve bunu bilimsel referans verme gereği bile duymadan yapması ilginçtir. Küçük Buzul Çağına girilmesinin nedenleri arasında güneş lekelerinin azalması ve volkanik patlamalar olması Le Roy Ladurie’yi 1850 sonrası iklim değişikliğinin doğal nedenleri olabileceği düşüncesine mi itiyor, bilemiyoruz.

“2003 yılı, Batı Avrupa’da ve diğer yerlerde neredeyse bir yüzyıllık bir ısınmanın geçici (?) zirvesini işaret edecektir. Acaba bunun nedeni aşırı CO2 üretimi midir? Tarihçi ilke olarak bu noktada karar vermeye yetkili değildir. Ama gene de başka unsurların biraradalığını iler sürmek mümkündür Güneş (?), NAO, az veya çok faal yanardağlar. Fakat CO2 ve metan salınımlarının 1989-2007’deki endüstriyel salınımlarının esas ve öncelikli faktörü meydana getirdiği görülmektedir ve saygıdeğer bilim adamı Claude Allégre’i farklı bir kanı öne sürdüğü için kınamak mümkün değildir. Tartışma özgürlüğü vazgeçilmez niteliktedir.” (s. 94)

Yazarın Claude Allégre’e atıf yapmasını biraz açmak gerekir. Allégre, Fransa’nın önde gelen bilimcilerinden biridir ve 1997-2000 yıllarında sosyalist Jospin hükümetinde Eğitim Bakanlığı yapmıştır. Fransız Bilimler Akademisi ve Amerikan Bilimler Akademisi üyesidir. 1980’lerde iklim değişikliğine dikkat çekmiş ve bilim insanlarıyla birlikte kamuoyuna ve dünya liderlerine yönelik çağrılara katılmıştır. 2006 yılında haftalık l’Express dergisinde yazdığı “Kilimanjaro’nun Karları” yazısında iklim değişikliğinin nedeninin bilinmediğini, Antarktika’da buzulların arttığını, Kilimanjaro’nun karlarının doğal süreçler sonucu eridiğini savunmuştur. 2010 yılında ise iklimle ilgili düşüncelerini “İklim Sahtekârlığı veya Yanlış Ekoloji” başlığıyla kitaplaştırmıştır. Ülkesinde iklimbilimcilerden büyük tepki gören Allégre’in tezleri Fransız Bilimler Akademisi tarafından da reddedilmiştir.

Sorun teşkil eden bir başka konu da 27. soru vesilesiyle gündeme geliyor. “Küçük Buzul Çağının son yıllarından itibaren soğuk kışlar ne durumdadır?” Le Roy Ladurie, Alp buzullarının 1860’tan sonra geri çekilmelerini esas olarak kış karının yokluğuna ve sıcak yazlara bağlıyor. Ancak herhangi bir referans vermeden şerh düşüyor.

“İklim değişikliği ile bağlantılı olarak Gulf Stream’in dönüşümlerini veya muhtemel kilitlenmelerini inceleyen teorisyenler, bize arada sırada yeni bir buzul çağının geldiğini haber vermektedirler.” (s. 98)

İngiliz tabloid gazetelerinde çarpıtılarak duyurulan araştırmalardan başka kaynağı olmayan buzul çağı haberlerini anımsatıyor. Ülkemizde de her kış bu haberler ısıtılarak okuyucuya sunulur ve küresel ısınmanın sona ereceğine dair haberler sıkça paylaşılır. Bu konuda kulak vermemiz gereken en önemli bilimsel otorite Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli ve panelin raporlarıdır. Bu raporlardan ilki 1990 (FAR), ikincisi 1996 (SAR), üçüncüsü 2001 (TAR), dördüncüsü 2007 (AR4), beşincisi (AR5) 2014 ve son olarak altıncısı 2021 yılında yayınlandı. Ağustos 2021’de yayınlanan İklim Değişikliğinin Fiziksel Bilim Temeli Raporu çok açık bir şekilde ifade ediyor:

“Bilim insanlarının, gezegenin insan faaliyetleri sebebiyle ısındığına dair şüphesi bulunmuyor. İnsan faaliyetleri sonucunda, gezegenin ikliminde hızlı ve büyük ölçekli değişiklikler meydana geldi. Bu etkilerin bazılarının geri dönüşü bulunmuyor.”

Peki, iklim tarihinin kurucu isimlerinden Le Roy Ladurie’nin bu raporlardan haberi olmaması mümkün mü?

 

 

GİRİŞ RESMİ:


17. Yüzyıldaki “mini buzul çağı”nı tasvir eden resimlerden biri: Buz Patencileri ile Kış Peyzajı,
Hendrick Avercamp (1585-1634), Rijksmuseum Müzesi, Amsterdam.