H. Murat Şermet: İlk Özgürler'den Uzaklar'a...

"Çok konuşurdu. Çok doluydu çünkü. Projeler, fikirler, akıllar... Tanıdığım günden beri saatlerce dinledim onu. Hezarfen dediklerinden. Çok şey bilirdi. Bilmediğini hızla öğrenen, bildiğini hızla öğreten bir deliydi."

23 Aralık 2021 09:00

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
                             Kul Himmet

Murat ölmüş. 

İki gün önce “konuşamıyorum” demişti, ilk defa. Ben de istihza ile “tamam dinlen, sonra konuşuruz. Yanaklarından öpüyorum” diye yazmıştım. O kadar emindim ki Covid'i atlatacağından.

“her şey mümkün, çünkü her şey imkansız…”

İzmir’de (burada Karaburun diye vurgulamayı severdi aslında) doğmuş, 12 Eylül döneminde, daha 18’indeyken üç yılını gömeceği zindana girmişti. Kendi deyimiyle çok yenilmiş, yenilmelere doyamamıştı. Evlenmiş, boşanmış, aşık olmuş, “Ölmeye karar verdiği” İstanbul’a gelmiş, İzmir’e dönmüş, İstanbul’a geri dönmüş, en nihayet, buralarda yapamamış, İngiltere'de sil baştan bir hayal / hayat kurmaya gitmişti. Ve hep bir şeyi kovalamıştı: Kendini gerçekleştirmeyi. 

“yaşamak bir imkan olmaktan çok, derin bir teessür halinde peydahlanan acımasız yokluk hissi. gideceğini bildiğin bir yerde bulunma zorunluluğu; gideceğini bildiğin ama nereye olduğunu bilmediğin bu yerler… belki de müziği aşırı insani yapan budur, bir tür iç konuşma gibi…”

Çok konuşurdu. Çok doluydu çünkü. Çenesi hiç kapanmaz, bazen telefonda bile “Murat’çım, ocakta yemek var” ya da “çocuğu uyutacağım” türü yalanlar söylemek zorunda bırakırdı insanı. Eşim arada “ne öyle sevgililer gibi saatlerce ne konuşuyorsunuz” diye takılıyordu. Ne konuşuyorduk? Projeler, fikirler, akıllar... Tanıdığım günden beri saatlerce dinledim onu. Hezarfen dediklerinden. Çok şey bilirdi. Bilişim teknolojileri hakkında konuşurduk en çok. Dünyanın geleceği, ütopyalar, insanın evrimi, bizim aptallığımız... Bilmediğini hızla öğrenen bildiğini hızla öğreten bi deliydi. 

Ama başka şeyler de konuştuk. Anneciğini yitirdiğinde duygularını konuştuk mesela. İçine düştüğü yalnızlık duygusunu. Aşktan konuştuk. Hayal kırıklıklarından, “uzaklar”dan. Çok empatikti; siz bir derdinizi anlattığınızda sabaha kadar uyuyamaz, sabah çözüm önerileri için tekrar arardı.

“yoksa; nedir? ki… entelektüel faaliyet elbette beyhudedir… zaten büyüsü de burada değil mi?”

Bir bilimkurgu romanı vardı. 2000 yılında kendi yayınladığı İlk Özgürler. “20. yüzyılın bütün kötü gelecek tasarımlarına, tüm distopyalarına karşın, yeni binyılın eşliğinde, duyguların inşasına yönelik iyimser ve gerçekçi bir ütopya” diye yazmıştı kitabın arkasına. Bir roman serisinin ilk cildiydi İlk Özgürler. Devamı maalesef gelemedi.

Bir de tasarımını büyük keyifle yaptığım caz albümü, “Kharoon / Ölülerin Kayıkçısı, Uzaklar”. Bir dizi albümün ilki olarak düşünmüştü. Eğer dinleme fırsatınız olursa lütfen oradaki aşkı içinize çekin. Çok yoğundur çünkü. 

“dostlarını uzakta aramak en derin açmazı değil mi insanın? yanıbaşındakinin değerini yitirdiğinde anlamak.”

Kharoon için ekşi sözlükte şöyle bir not var: “2015 tarihli "uzaklar" isimli bir albümü olan müzik grubu. internetten çok az bilgi edinilebiliyor, grup artık aktif olmasa gerek. halbuki çok başarılı bir albüm yapmışlar. müziklerini 80'lerin "özgün müzik" türünün modernize edilmiş bir uzantısı olarak tanımlamak isterim, kabul ederlerse.” 

Grup filan yoktu tabii ki. (Murat’a düzenleme ve müzik yönetmeni olarak destek veren Baki Duyarlar’ı ve yapımcısı Serkan Fidan’ı anmak lazım elbette.)

“amaçsız ve anlamanın dahi önemli olmadığı halimiz gibi değil mi müzik…

Bunu yazıp yazmamakta tereddüt ettim ama sonunda onu o yapan şeylerden biri olduğu için yazıyorum. Engeli yüzünden büyük sıkıntılar yaşardı. Dünyayla ve kendi bedeniyle boğuşup durdu. Yoruldu elbet, kim yorulmaz. 

Şu anda çok ama çok üzgünüm. Hosçakal Murat. İyi arkadaştın. Keşke herkesin senin gibi iyi arkadaşı olabilse...

“ölüm bizi terbiye mi ediyor, yoksa arsız varlığımızı kışkırtan bir şey midir?”

• 

 

Not:

Bol italik alıntılar Murat Şermet’in, Kharoon albümüne yazdığı sunuş yazısından…