Derinlerde ve göklerde

Paris Ekolü'nün temsilcilerinden Selim Turan’ın Tez Antitez Sentez adını taşıyan sergisi 60 yılı aşkın sanat hayatı boyunca hep bir arayış içinde özgürce yol alan sanatçının dünyasının kapısını aralıyor

01 Haziran 2017 14:20

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), 1914 kuşağının önde gelen temsilcilerinden Feyhaman Duran’ın ardından modern Türkiye sanatının bir diğer erken dönem figürlerinden Selim Turan’ın sergisiyle yola devam ediyor. 

Necmi Sönmez küratörlüğünde, Selim Turan. Tez-Antitez-Sentez adı altında 30 Mayıs-13 Ağustos tarihleri arasında görülebilecek serginin Feyhaman Duran sergisiyle paralel sunulmasında İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanmış Feyhaman- Güzin Duran ve Selim Turan koleksiyonlarının, üniversitenin rektörlük binasının 2015 yılından bu yana süren restorasyon çalışmaları tamamlanana kadar SSM’de korunuyor olmasının da payı var. 

Yine de bu iki serginin yan yanalığının sadece bu koşullardan kaynaklandığını söylemek doğru olmaz. SSM’nin müdürü Dr. Nazan Ölçer’in serginin basın toplantısında da belirttiği gibi, iki sanatçı arasındaki benzerlikler de onları yan yana getirmiş gibi görünüyor. İki sanatçının da aydın Osmanlı ailelerine mensup olmaları, yollarının Mekteb-i Sultani’den (Galatasaray Lisesi) Paris’e uzanması kadar, kendi kuşaklarının temsilcileri olarak hem gelenekseli hem de yeniyi içselleştirerek Doğu- Batı kültürleri arasında köprü kurabilme özellikleri de eklenebilir rahatlıkla ortaklaştıkları noktalar arasına.

SSM’nin bu iki sergi sonrasında Türkiye modern sanatının inşa dönemine, özellikle de 1914 kuşağı sanatçılarına yönelmeyi, hatta bir Nazmi Ziya sergisi hazırlamayı planladığını da not düşelim buraya.

Sergiye dönecek olursak, 1947’den bu yana Paris’te yaşayan Selim Turan’ı -2011’de AKM’de izleyiciyle buluşan Selim Turan’ın Sanatından Kesitler sergisi dışında- pek de tanıma şansı bulamadı izleyici. 

Fahrelnissa Zeid, Nejad Devrim, Mübin Orhon’un da aralarında bulunduğu Paris Ekolü’nün temsilcilerinden olan Selim Turan’ın kapalı ve sükûnet dolu sanatının kapısını aralayan SSM’deki serginin küratörü Necmi Sönmez, Selim Turan’ın sanatını kaleme aldığı 2016 tarihli Tez Sentez Antitez kitabının başlığını bu sergiye de taşıyor. Karşıtlıkların birliğinden hareket ederek diyalektik düşünceye ulaşmak için kullanılan bu üçlemenin Selim Turan’ın sanatında da kendine karşılık bulduğu düşüncesiyle yola çıkan Sönmez -ki Selim Turan’ın işlerinden birinin adı da Tez-Antitez-Sentez- onun sanat anlayışını şu sözlerle özetliyor: “Selim Turan Doğu'yla Batı arasında kültürel diyalogda ne etkin ne pasif rol almış biri. Bütün her şeyi damıtmış, sindirmiş. Babası St. Petersburg’ta tıp eğitimi almış, sonra İstanbul’a dönmüş. Çocuklarına bu iki kültürün değerlerini ortak veriyor, iki kültür aynı zamanda, aynı mekanda paylaşılıyor. Selim’in hayatında da karşıtlık gibi görünen zıtlıklar bir bütünün iki ayrı parçası gibi. Selim Turan, 1935’te Akademi’ye girdiğinde  Feyhaman ve Nazmi Ziya’nın öğrencisi oluyor, 1936’da ise Leopold Levy’den modern sanat öğreniyor, yetmiyor minyatür dersi alıyor. En rafine, en damıtılmış bilgiyi alabileceği kaynaklara yöneliyor. 1947’de de Paris’e gidiyor bursla, orada üç yıl bocaladıktan sonra ve soyut sanat yapmaya başlıyor, ki bu da onun antitezi oluyor, nasıl figürü modernize etmeyi öğrenmesi gerekiyorsa, soyut sanatta da bunu antitez olarak geliştiriyor. 30 yıl soyutun ardından 1970’li yıllarda Ege’deki yörüklerle ilgilenmeye başlıyor. Yörüklerin ayinlerine katılıyor ve orada birtakım efsanelerle karşılaşıyor. Bu insanların dünyası onu çok derinden etkiliyor, Paris’e döndüğünde hareketli heykeller yapmaya başlıyor. Doğu’yla Batı arasındaki kültürel karşıtlığı yansıttığı bu figürlerle bence senteze ulaşıyor.“



Yaşamının uzun bir kısmını Türkiye’den uzakta geçiren, fakat sanatı üzerinden kurduğu bağı üretimleriyle yansıtan Turan’ın hat sanatının grafik değerlerini resmine taşıdığı, soyut resimlerindeki hareketi heykellerine aktardığı geçişliliği görmeyi mümkün kılan bir sergi ortaya koymuş Necmi Sönmez. Üniversite koleksiyonundaki eserlerin yanı sıra Öner Kocabeyoğlu ve Ünal Göğüş koleksiyonlarından oluşturulan yaklaşık 90 eserlik seçkide, serginin bölümleriyse Selim Turan’ın severek okuduğu İranlı tasavvuf düşünürü Feridüddin Attâr’ın Mantık Al-Tayr (Kuşların Dili) adlı eserinden alıntılardan oluşuyor: “Bu yol kaç fersah?”, “İnsan burada hâlden hâle girer”, “Biliyorsun ki kapı kapalı. Yürü o kapalı kapıya var”, “Biri diyordu ki, anahtarı kaybettim” ve “Sır denizine kavuştum, yok oldum”. 

Tasavvuf kadar, şaman kültürüyle de ilgilenen Turan’ın figüratif resimlerinden lirik soyut çalışmalarına, tekrar figüre yöneldiği soyutlamalarından portrelerine, hareketli heykellerine farklı dönemlerini, onunla aynı dönemde Paris’te yaşayıp üreten sanatçılardan Hakkı Anlı, Nejad Devrim, Ferit İşcan, İlhan Koman, Mübin Orhon ve Fahrelnissa Zeid ile yakın ilişki içinde olduğu Paris sanat ortamının önemli ressamlarından Jean Bazaine, Henri Goetz, Léon Zack, Natalia Dumitresco ve Alexander Istrati’nin eserleriyle birlikte sunan sergi, Selim Turan’ın sessiz sanat yolculuğunu daha anlaşılır kılıyor. Bir anlamda "Kimdir benim gibi tek ve tenha kalan; denizin dibine daldığı hâlde dudakları kupkuru bulunan!" diyen Attâr gibi, sanatçının dipte ve yüksekte hep arayış içinde, merakla yol aldığını ortaya koyuyor.