“Mark Zuckerberg’in köleleri miyiz” sorusuna ilginç yanıtlar

Sosyal ağların köleleri haline mi geliyoruz? Dijital emek ile ev işi ve kölelik arasında nasıl bir bağlantı var? Christian Fuchs, Dijital Emek ve Karl Marx kitabında bu sorulara yanıt arıyor...

25 Haziran 2015 15:00

2015 yılında yayımlanan ve şu ana dek değerinin altında ilgi görmüş kitapların başında Christian Fuchs’un Dijital Emek ve Karl Marx isimli kitabı geliyor. Bu kitap tıpkı Thomas Piketty’nin Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital kitabı gibi farklı bir iktisadi okumayı teşvik ediyor. Kafa emeği ve el emeği arasında ayrım yapılarak çıkılan yolda aslında sömürünün nasıl da meşrulaştırılabildiğini, emeğin her türüne dair nasıl bir sömürünün mevcut olduğunu hepimize gösteriyor. Tam da bu nedenle, biraz da kalınca olan bu “teorik” kitabı eğer tatile gidecekseniz tatile, serin bir köşede okumayı seviyorsanız o serin köşeye götürmenizde fayda var. Bu yazı da o faydalara dair bir özet ortaya koymak için yazıldı.

Christian Fuchs, söz konusu yeni medya teknolojileri ve onların insan üzerindeki etkileri olduğunda Avrupalı damar içerisinde en etkili düşünür diyebiliriz. Fuchs’u özgün kılan Castells ya da Webster gibi alanının etkili isimlerinin arkasına takılmak yerine, Karl Marx’ın ekonomik perspektifini yeni medya teknolojilerine ve onlar etrafında şekillenen yeni ekonomiye uygulaması. Bu uygulamanın en önemli yanı da teknoloji ve girişimci kârlılığı yerine insan emeği ve sömürü başlıklarını öne çıkarması. Teknolojiye yönelik sınırsız övgü üzerine kurulu ve girişimcilik diliyle dolu ama içerik olarak çoğunlukla boş onca “sosyal medya” kitabının arasında bu kitabın böylesine parlıyor olması kimseyi şaşırtmamış olsa gerek.

Dijital emek ve Karl Marx, Christian Fuchs, Çeviri: Senem Oğuz, Tahir Emre Kalaycı, Nota Bene YayınlarıDijital Emek ve Karl Marx isimli kitap, Nota Bene Yayınları’nda yayımlanmakta olan “Janus’un Çehresi” dizisinin üçüncü kitabı. Bu seri genel olarak emek ve dijitalleşme meselesinin üstünde duruyor ve Fuchs ile etrafındaki entelektüellerin üretimlerinden yola çıkıyor. Triple-C isimli oldukça “derinlikli” ve “akademik” dergi çevresi aslına bakarsanız “Janus’un Çehresi” serisinin iskeletini oluşturuyor. Bu kitap serinin daha önceki makale toplaması kitaplarından farklı olarak (ki bu da o kitapların kötü olduğunu değil çok temalı olduğunu gösterir) üniversitelerde derslerde okutulabilecek denli ciddi bir kitap niteliği taşıyor. Öncelikle kitabın ortaya çıkmasına neden olan yeni sistemden, sonrasında da kitabın yapısından bahsetmekte büyük fayda var.

Dallas Smythe izleyici emeği kavramını ortaya atalı uzun zaman oluyor. Bu, televizyon izleyenler veya gazete okuyanlar, yani medya tüketenler olarak bizim de aslında medya ürünlerini tüketirken emek harcadığımıza ilişkin bir tezdi. Christian Fuchs, bu durumun her geçen gün daha da belirgin bir şekilde yeni medyada yaşandığını basit örnekler üzerinden anlatıyor, ben de şahsen bir örnek ortaya koyarak bu deneyimi genişleteyim. Örneğin Türkiye’de onedio, vivahiba, Radikal Blog gibi birçok uygulama hem kâr etme üstüne kurulu hem de blogger’larına ya da katkı verenlerine bildiğim kadarıyla bir “ödeme” yapmıyor. Aynı şekilde dünyanın en büyük sosyal ağları olan Twitter ve Facebook, milyar dolarlık piyasa değeri oluşturabiliyorlar ama içerik üretimiyle kesinlikle ilgilenmiyorlar; sadece onun denetlenmesi için vakit ve enerji harcıyorlar. Biz ise zinde bir güruh olarak her sabah Twitter ve Facebook’un sermayelerinin gelişimindeki “aktif” rolümüzü oynamak üzere hararetle uyanıyor ve telefonlarımızın ya da bilgisayarlarımızın başına koşuyoruz. Bu sadece dijital emek meselesinin bir yüzü. Bir diğer yüzü de bunun getirdiği güvencesizlik ortamı. “İşyeri” kavramının ortadan kalktığı, insanların iş arkadaşlarını tanımadığı, buna bağlı olarak örgütlü hareket etme meselesinin imkânsızlaştığı uluslararası bir dijital emek iş bölümünden bahseder hale geldik. Fuchs’un bu noktadaki katkısı ise Marx’tan ödünç aldığı birçok terimi yeni anlamlarıyla birlikte yorumlaması ki Türkiye’deki sol entelektüel cenaha bunu bıraksaydık eminim çok uzun zaman alabilirdi. Hazır bu “terimler” meselesine girmişken Fuchs’un üzerinde durduğu bazı kavramları vurgulamakta hem kitabın içeriğine dair fikir vermek hem de tartışmanın oluşmasını sağlamak açısından fayda var.

Bir acayip kavram: “Üretketicilik

Bu kavramların en önemlilerinden biri “üretketicilik”. Türkçe karşılığı bakımından oldukça sorunlu, ancak kullanılarak oturabileceğini düşündüğümüz bu kelime, üreten ve tüketen (İng. producer and consumer) kelimelerinin birleştirilmesi sonucu ortaya çıkmış durumda. Bugün “üretketici” emeği dediğimiz emek bizi göbeğimizden Mark Zuckerberg’e; onu da bize bağlıyor. Uluslararası sosyal ağların sansürle ve devletlerle kurdukları sorunlu, şeffaflık bağlamında oldukça problemli olan ilişki de aslında bu yeni sömürü mekanizmalarına da farklı şekilde bakmamıza neden olmalı. Clay Shirky’nin bundan 4 yıl önce Foreign Policy’de yayınlanan ünlü makalesinde söylediği gibi, büyük devletlerin ve kurumların ifade özgürlüğüne olan ilgisinin çoğu zaman farklı bir ajandası vardır ve bu ajanda istemeden de olsa özgürlük isteyen kitlelerin işine yarayabilir. Yine de yaratıcı ve etkin ağlaşmış dijital işçiler olarak hepimiz Fuchs’a göre Google, Twitter, Facebook gibi büyük ağların hizmetindeyiz. Bu hizmet yalnızca bir şeyler yazarak değil aynı zamanda kendimize ilişkin bilgileri açarak da yaptığımız bir hizmet. Örneğin devletler yaptığında skandal haline gelen sağlık bilgilerinin paylaşılması meselesi Apple Watch gibi ürünler devreye girdiğinde belli ki olağanlaşacak. Zaten birçok bilgi ve fotoğrafı paylaştığımız anda bu sosyal ağların “mülkü” haline getiriyoruz. Ama karşılık bulamıyoruz. Bu noktada Fuchs bildiğimiz ev işi ve kölelik ile dijital emek arasında üzücü bir bağlantı kuruyor; her üç kategori de ücretsiz ve yüksek derecede sömürüye tabi mekanizmalar. Bu da başlıkta sorduğumuz soruya geri dönmemize neden oluyor: Sosyal ağların köleleri haline mi geliyoruz?

Bu soruya evet yanıtı vermek için entelektüel emeğin ya da kafa emeğinin dünyadaki statüsünü iyice tartışmaya açmamız şart. Birçok insan bu tür emek tiplerine yapılacak ödemelerin “lüks” olduğunu düşünüyor. Oysa gelişmiş ülkelerin emek karşılığı olarak belirlediği maaş skalalarına ve bu alana ayırdıkları mesaiye baktığımızda dijital emeğin nasıl da kurumsallaştığını görüyoruz. Her kullanıcı bir teknolojinin geliştirme aşamasının parçaları haline geliyor. Sadece içerik üretmekle kalmıyor, süreçleri de kolektif olarak yönetiyorlar. Bu, özellikle dijital oyunlarda görünür hale geliyor. Gönüllü olarak alınan yönetsel fonksiyonlar sömürünün de derinleşmesine yol açıyor. Tıpkı radikal.com.tr’de ön sayfada görünen bir yazar ücret alırken sizin hiç ücret almamanız gibi bir mesele bu.

Fuchs’un kitabının açtığı tartışma internette alternatif ekonomi modelleri geliştirilip yeşermedikçe tam olarak karşılığını bulmuş olmayacak. Bunun da bizim için tek bir anlamı var: Fuchs’un teorik saptamaları sadece bir yol açıcı. Her geçen gün internette yeni içerikler üretenler ve anaakım üretim tiplerinden ve mekanizmalarından “hoşlanmayanlar” olarak bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bu kitap ise bir teorik rehber.

Meraklısına

Fuchs’un öne sürdüğü ya da yenilediği bazı tanımlara yeniden bakıp dijital emekçiler olarak konumumuzu anımsamakta ve bunları kendimizce yorumlamakta fayda var:

Angarya Kölelik: Angarya köleliği kölelerin köle efendisi için haftada belirli bir saat çalışmak zorunda oldukları ve bu çalışmanın çıktısına efendinin el koyduğu, oysa diğer zamanlarda ürettiklerinin kendilerine ait olduğu bir kölelik biçimidir. (Teknik olarak angarya kölelik dijital sömürünün tam karşılığıdır, çünkü ödeme almamız imkansızlaşmıştır.)

Dijital Emek: Dijital emek kendisinden ve emek ürünlerinden, araçlarından ve nesnelerinden yabancılaşmış dijital çalışmadır… Maden çıkarmadaki köle işçiler, Taylorist donanım montajcıları, yazılım mühendisleri, profesyonel içerik yaratıcıları (örneğin bu yazının editörü), çağrı merkezi aracıları ve sosyal medya ürketicileri sömürünün farklı yüzleriyle karşılaşırlar; ama netice olarak yabancılaşma her biri için geçerli Fuchs’a göre.

İnternet Üretketici Emeği, İnternet Üretketici Metalaştırması: Fuchs bu kavramları daha önce değindiğimiz üzere izleyici emeği ve izleyici metalaşması kavramlarına dayanarak açıklıyor ve yeni medya ağlarının (Facebook, Google vs.) kullanıcıların çevrimiçi etkinliklerini metalaştırarak nasıl sermaye biriktirdiklerini açıklayabilmek için bu kavramları geliştiriyor. (Bu kavram Fuchs’un çalışmalarının çoğunun da kilit kavramı.)

Uluslararası Dijital İşbölümü: Dünyanın çeşitli bölgelerinde birbirleriyle kısmen anonim olarak ağ kuran ve hepsi de dijital medya uygulaması, kullanımı ve üretimi için gerekli olan öğeleri oluşturan çeşitli emek, sömürü ve üretim şekillerini içeren iş bölümü.

 

Christian Fuchs web sitesi: http://fuchs.uti.at