Âşık Bir Adam

Karl Ove Knausgaard'ın Kavgam serisinin ikinci kitabı Âşık Bir Adam 1 Haziran’da Monokl etiketiyle Türkiye'de yayımlanacak ama öncesinde K24 okurları için tadımlık bir bölüm bu sayfalarda...

26 Mayıs 2016 14:00

Ne olursa olsun, zamanı geri saramayız, yaptığımız hiçbir şey geri alınamaz, ve geriye bakacak olursak gördüğümüz, yaşam değil ölümdür. Ve her kim ki bizim uyumsuzluğumuzun sorumlusu bu çağın koşulları ve karakteridir diyorsa o kişi ya büyük sanrılara kapılmıştır ya da düpedüz aptaldır, ve her iki durumda da kendini tanımaktan acizdir. İçinde yaşadığım çağdan tiksiniyordum, ama anlam kaybından kaynaklanmıyordu bu, zira bu her zaman böyle olmamıştı...

Âşık Bir Adam, Karl Ove Knausgaard, Çev: Ebru Tüzel, Monokl YayınlarıStockholm’e taşınıp Linda’yla tanıştığım bahar, örneğin, dünya birdenbire kendini bana açmıştı, yoğunluğu çılgın bir süratle artmıştı. Sırılsıklam âşık olmuştum ve her şey mümkündü, her an mutluluktan uçacak gibiydim ve bu mutluluk her şeyi kapsıyordu. O günlerde biri bana anlamsızlıktan bahsetseydi, suratlarına kahkaha patlatırdım, zira ben özgürdüm ve dünya ayaklarımın önüne seriliydi, açıktı, anlam yüklüydü; dairemin hemen aşağısından Slussen’i kayarcasına geçen ışıltılı ve fütüristik trenlerden, Ridderholmen’deki kilisenin kulelerini on dokuzuncu yüzyıl mimarisi kırmızısına boyayan güneşe, tüm bu aylar boyunca şahit olduğum sinsi güzellikteki gün batımlarına kadar, yeni toplanmış fesleğenin yaydığı kokudan ve olgun domateslerin tadından, gecenin bir vakti biz bir bankta el ele tutuşmuşken ve bundan böyle sonsuza dek sadece ikimizin olacağını biliyorken Hilton Otel’ine inen Arnavut kaldırımda tıkırdayan yüksek topuklara kadar. Bu evre altı ay sürdü, altı ay boyunca gerçek anlamda mutluydum, dünyayla ve kendimle gerçek anlamda barışıktım, ta ki büyü yavaş yavaş kaybolmaya başlayıp dünya yine erişimim dışında kalana dek. Bir sene sonra yine tekrarlamıştı, ama oldukça farklı bir şekilde. Bu sefer Vanja’nın doğduğu zamandı. Bu sefer açılan dünya değildi, tam ortamızda meydana gelen bu mucizeye koşulsuz şartsız yoğunlaşmamız sonucunda onu dışımızda bırakmıştık, bu sefer açılan şey benim içimdeydi.

Âşık olmak hoyrat ve coşkulu, hayat ve taşkınlarla dolu iken bu, incelikli ve sessizdi, olan bitene dair sonu gelmez bir dikkatle doluydu. Bu da dört, bilemedin beş hafta sürdü. Ne zaman şehre alışverişe gitmek zorunda olsam, sokaklarda topuklarım kıçıma vura vura koşuyordum, ne gerekiyorsa reyonlardan hızlıca alıyor, kasada sabırsızlıkla sallanıyor ve elim kolum torbalarla dolu bir şekilde koştur koştur eve dönüyordum. Bir dakikasını bile kaçırmak istemiyordum! Günler ve geceler birbirine girmişti, her şey hassasiyetti, her şey yumuşaklıktı, gözlerini açar açmaz hemen yanına koşturuyorduk. Uyanmış mıydı benim kızım! Ama bu da geçmişti, buna da alıştık, ve ben çalışmaya başladım, Dalagatan’daki ofisimde oturup her gün yazıyordum, Linda Vanja’yla evde kalıyor, öğle tatillerinde yanıma geliyordu, çoğu zaman bir şeylerden endişe duyuyordu ama bir yandan da mutluydu, çocuğa ve onunla alakalı şeylere benden daha yakındı, çünkü ben yazıyordum, uzun bir deneme olarak başlayan şey yavaş ama emin adımlarla bir romana evrilmiş ve bu yazı bir süre sonra her şeyim olmuştu, yazmak yaptığım tek şeye dönüşmüştü, ofisime taşındım, birer ikişer saatlik uyku kesintileri hariç gece gündüz demeden yazdım.

Tamamıyla muazzam bir hisle dolmuştum, içimde bir ateş yanıyordu, kavurucu ve tüketici değil de soğuk, berrak ve parlaktı. Geceleri yanıma bir fincan kahve alıp sigara içmek için hastanenin dışındaki banka oturuyordum, sokaklar sessizdi, ben ise yerimde zor duruyordum, o denli yoğundu mutluluğum. Her şey mümkündü, her şey anlam doluydu. Romanın iki yerinde hayalimin de ötesinde bir seviyeye ulaşmıştım, ki onları yazdığıma dahi inanamamıştım, gelgelelim kimse onları fark etmemiş ve onlardan bahsetmemişti, ama sadece bu iki pasaj bile son beş senedir süregiden başarısız, boşa gitmiş yazma çabalarıma değmişti. Onlar hayatımın en iyi anlarından ikisidir. Üstelik bunu derken tüm hayatımı kastediyorum. O sıralar içimi kaplayan mutluluğun ve bunun bana verdiği yenilmezlik duygusunun o gün bu gündür peşindeyim ancak nafile.

Kitabın internet sitesi için: www.asikbiradam.com