Teksas'ta bulunan Harry Ransom Merkezi, Arthur Miller'ın varisleri ile Yale Üniversitesi'ne karşı verilen meşakkatli bir mücadelenin sonucunda yazarın arşivini satın aldı
Her ne kadar Arthur Miller’ın 20’nci yüzyıl Amerikan edebiyatındaki yeri pek çok edebiyat eleştirmenine göre sarsılmaz kabul edilse de, yazarın arşivinin akıbetinin uzun süre sürüncemede kaldığı söylenebilir.
2005’te hayatını kaybeden Arthur Miller’ın müsveddelerini ve defterlerini içeren 160’a yakın kutu, Texas Üniversitesi’ne bağlı Harry Random Merkezi’nde satışa sunulmak üzere emaneten tutuluyordu. Henüz kataloglanmamış bu belgeler, araştırmacıların erişimine de açık değildi. Öte yandan, Miller’ın sekiz bin sayfayı bulduğu tahmin edilen günlükleri ve bazı defterleri de yazarın Connecticut’taki evinde muhafaza ediliyordu.
Yazarın edebî belgelerinin Teksas’ta kalmasını vasiyet ettiğinin bilinmesine rağmen, Miller’ın varisleri bir süre önce yazarın arşivini Yale Üniversitesi’ne taşımak üzere girişimlerde bulunmuştu. Harry Ransom Merkezi ise Miller’ın varisleri ile Yale Üniversitesi’ne karşı verilen, fakat ayrıntıları kamuoyuna açıklanmayan uzun ve hararetli bir mücadelenin galibi olarak, yazarın bütün arşivini 2,7 milyon dolara (yaklaşık 10 milyon 270 bin TL) satın aldı. ABD’nin zengin bir arşive sahip en saygın iki kurumunu karşı karşıya getiren Miller arşivi, yazarlara ait belgelerin ölümlerinden sonra nerede ve ne şartlar altında muhafaza edileceğine ilişkin tartışmalı ve kapsamlı konuyu anlayabilmemizi mümkün kılacak bir kapıyı açık bıraktığı düşünülüyor.
Asturias Prensi Ödülü ve Kudüs Ödülü gibi pek çok prestijli ödülün sahibi Arthur Miller’ın arşivi, yazarın 60 yıllık kariyerine ışık tutmakla kalmıyor, tarihin en çalkantılı dönemlerinden biri olarak görülen 20’nci yüzyılın keskin bir zekâ ve maharetli bir yazar tarafından nasıl algılandığını, nasıl yorumlandığını da gözler önüne seriyor. Satıcının Ölümü, Cadı Kazanı, Köprüden Görünüş ve Hepsi Oğlumdu gibi tiyatro sanatının eşsiz örneklerinin yazılış sürecini anlatan, bilinmeyen yönlerine yeni yorumlar getirilmesini sağlayacak ayrıntılar içerdiği tahmin edilen arşiv, magazin meraklılarının da iştahını kabartacak belgeler içeriyor. Zira, Miller’ın arşivinde 1956 yılında evlendiği efsanevi yıldız Marilyn Monroe’ya yazdığı ve ondan aldığı mektuplar ve yazılar da bulunuyor. Bu belgelerden en ilginci ise, Miller’ın Monroe’nun cenazesinin kaldırıldığı gün yazmaya başladığı ve yıllar içinde defalarca revize etmesine karşın yayımlamaya bir türlü yanaşmadığı Monroe hakkındaki uzun deneme.
Uzun süre boyunca yazarın asistanlığını üstlenen ve kuruluşundan itibaren Arthur Miller Vakfı’nın başkanlığını yürüten Julia Bolus, “Arthur günlüklerine her şeyi yazardı. Günlükler, hayatının farklı yönlerinin bir araya geldiği yerdi” diyor. Miller’ın arşivi üzerinde yapılan uzun bir çalışmanın sonucunda hazırlanan bir seçkinin, Bolus’un editörlüğünde Penguin Yayınevi etiketiyle bu yıl okurla buluşması bekleniyor. Ransom Merkezi’nin direktörü Stephen Enniss, arşivin araştırmacılara açılmasının ve hazırlığı süren kitabın, “en büyük oyun yazarlarından birini bütün yönleriyle bir insan olarak” görmemizi mümkün kılacağını vurguluyor. Arşiv, Bolus’un editörlüğündeki seçkinin yayımlanmasının ardından araştırmacıların erişimine sunulacak.
Stephen Enniss, Arthur Miller’a ait veya onunla ilgili belgeleri aramayı ve arşivlerine eklemeyi sürdüreceklerini söylüyor ve ekliyor: “Bir arşivin iktisabı tek seferlik bir iş değildir.” (NYT-K24)