T24 Haber Merkezi
Karar yazarı Taha Akyol, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "Öcalan" çıkışında kullandığı "Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın" sözlerine işaret ederek, Osman Öcalan TRT ekranlarında iktidara destek vermesini ve Abdullah Öcalan'ın 2013’te Başkanlık sistemine destek verebileceklerini açıklamasını hatırlattı. Akyol, "Bahçeli’nin Demirtaş’ı dışlaması, Demirtaş’ın teröre daha yakın olmasından değil, siyasi tavrındandır." dedi.
"PKK daha Suriye’de bugünkü duruma gelmeden, yani 2014’te, Çözüm Süreci sırasında iktidarın da göz yummasıyla, Güneydoğu’da silah ve mühimmat depoları, hendekler, yeraltı geçitleri inşa etmişti, amacı 'Rojova devrimini Türkiye’ye getirmek'ti!" diyen Akyol, "Demek ki, Suriye faktörü bir türlü bertaraf edilmeden bir 'süreç' başarıya ulaşamaz." ifadelerini kullandı.
Akyol'un köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Kandil’in Demirtaş’ı azarlayan açıklamaları, Demirtaş’ın bazı terör eylemlerini kınayan konuşmaları hafızalardadır. 'Öcalan’ın Demirtaş’tan rahatsız olduğunu' Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemişti. (26 Ocak 2022)
Bahçeli’nin Demirtaş’ı dışlaması, Demirtaş’ın teröre daha yakın olmasından değil, siyasi tavrındandır.
Üçüncü faktör, Kandil ise tamamen kan ve silahtır. Çözümün önündeki asıl hatta tek engel buydu. Bugün de engel, Kandil’dir, PKK’dır, YPG’dir.
Suriye’de PKK’nın uzantısı PYD/YPG’nin 'Rojava devrimi' adıyla petrol bölgelerinde, üstelik Amerikan ağır silahlarıyla donatılmış 'özerk’ bir yönetim kurması hem motivasyon yarattı hem silah duygusunu körükledi.
PKK daha Suriye’de bugünkü duruma gelmeden, yani 2014’te, Çözüm Süreci sırasında iktidarın da göz yummasıyla, Güneydoğu’da silah ve mühimmat depoları, hendekler, yeraltı geçitleri inşa etmişti, amacı 'Rojova devrimini Türkiye’ye getirmek'ti!
İktidar, içerideki 'Çözüm süreci'ni, Suriye’deki bu gelişmeler yokmuş gibi yanlış bir zamanda başlatmış, kötü de yönetmişti.
19 Temmuz 2015’te Bese Hozat ve Cemil Bayık 'Türkiye’de devrimci halk savaşı' ilan etmişler, terör eylemleri başlamış, nihayet 24 Temmuz’da hükümet 'Hendek Operasyonları'nı başlatmıştı….
Demek ki, Suriye faktörü bir türlü bertaraf edilmeden bir 'süreç' başarıya ulaşamaz.
Bugün PKK/YPG Suriye’de on yıl öncesinden daha güçlüdür. IŞİD’le mücadele gerekçesiyle ABD tarafından Suriye’deki terör örgütü ağır silahlarla donatıldı. Amerikalı uzmanlar tarafından askeri eğitim verildi. Amerika çekilse bile bu silahlar örgütte kalacaktır.
Suriye faktörü
ABD öncülüğündeki koalisyonun sözcüsü John Dorrian 'bu silahları geri almayacağız' diye daha o zaman açıklamıştı. (17 Mayıs 2017)
Tablo, tek bir formüle, 'barış, demokrasi, savaş karşıtlığı' gibi kavramlara indirgenemeyecek kadar karmaşıktır.
Ahmet Türk gibi tecrübeli bir Kürt siyasetçinin şu sözleri önemli ve değerlidir:
'Kürtler de bu işin silahla çözülemeyeceğini görmeye başladı.' (11 Ekim)
Gerçekten ülke içi şartlar uzun soluklu bir çözüm için dünden daha müsaittir fakat engel yine Suriye’de bugün daha silahlı, daha eğitimli olan 'terör ordusu'nun teşekkül etmiş olmasıdır.
Türkiye’nin ön önemli sorunu, budur. Bu tehlikeyi telafi etmeyen bir çözüm, yine ve bu defa daha acılı sonuçlarla hüsrana uğrar.
Sanıyorum bu ihtiyatla, Erdoğan konuşmuyor. Aksine konuşsa Bahçeli ortağı… Desteklese devleti angaje etmiş olacak… Bir süre sustu, benimseyen bir ifadeden sakındı, 'ortağımızın yaklaşımı' diye niteledi, 'önyargısız değerlendirmeli' diyerek ortalama bir açıklama yapmış oldu."
|