103 emekli amiralin TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin sözleri sonrası başlayan tartışmalara ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı'nın "takke ve cübbe" giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin olarak yayımladıkları bildiriyle ilgili iktidar kanadından gelen “darbe” imalarına hukukçular tepki gösterdi. Avukat Celal Ülgen, “Bunun ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini” belirtirken, hukukçu Ömer Lütfü Avşar da, “darbe çağrısı” yorumunun son derece yanlış olduğunu söyledi.
Cumhuriyet’ten Hüseyin Yurtsever’in haberine göre, Avukat Celal Ülgen, emekli amirallerin yaptığı açıklamanın Anayasanın 26. maddesinde yer alan, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak yayma hakkına sahiptir” hükmüyle korunan “ifade özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Bir darbe çağrısı değil, tam tersine demokratik bir çağrıdır”
Ülgen, “Emekli amirallerin yaptığı çağrı ve yayımladığı duyuru bir darbe çağrısı değil, tam tersine demokratik bir çağrıdır. Amiraller bir yandan TSK içindeki cemaatlerin örgütlenmesini ve siyasette Montrö’nün tartışmaya açılabileceğini söyleyen görüşün eleştirisini yapmış ve buna duydukları tepkiyi dile getirmişlerdir” dedi.
“Düşünce ve fikir hürriyetinin kullanılmasından ibaret”
Hukukçu Ömer Lütfü Avşar da konuyla ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, “Bildiride imzası bulunan isimlerin uzmanlık alanı denizcilik. Emekli amirallerin uzmanlık alanlarında bir açıklama yapması, anayasanın koruması altındaki düşünce ve fikir hürriyetinin kullanılmasından ibarettir” dedi.
“İktidardan gelen açıklamalardan sonra başsavcılığın bu açıklamayı soruşturması doğaldır” diyen Avşar, “Ama buradan bir davanın, kovuşturmanın çıkmasını düşünmek bile istemiyorum. Bu, bir hukuki garabet olur. Görev başındayken isnat edilen duruma tevessül etmemiş, Ergenekon-Balyoz gibi davalarla görevlerinden haksız yere uzaklaştırılmış insanlara emekli olduktan sonra sadece bir açıklama yapmaları nedeniyle ‘Darbe çağrışımında bulunuyorlar’ denmesi, hukuk tanımazlığın göstergesi olur” ifadelerini kullandı.
“Ne kadar esnek ve öngörülemez bir hukukumuz var”
Emekli amiraller hakkında soruşturma açılmasını değerlendiren hukukçu Kerem Altıparmak da, “Anayasa Mahkemesi kapansın demek meşru ama Montrö’den çıkmayalım demek suç. Ne kadar esnek ve öngörülemez bir hukukumuz var” dedi.
Ne olmuştu?103 emekli amiral imzasıyla, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin sözleri sonrası başlayan tartışmalara ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı'nın "takke ve cübbe" giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin olarak ortak bir bildiri yayımlandı. Bildiride "Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye'ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir" denilirken, Tuğamiral Sarı'nın görüntülerine ilişkin olarak da "Kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur" ifadesi kullanıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun bildiriye "Haddinizi bilin" sözleriyle tepki gösterirken, TBMM Başkanı Şentop da bildiri için "darbe çağrışımlı" nitelemesi yaptı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma başlattı. Başsavcılıktan yapılan açıklamada, “04/04/2021 tarihinde bazı internet siteleri ve sosyal medya mecralarında paylaşılan ve ‘103 amiralden Montrö bildirisi' başlığı altında yayınlandığı belirtilen açıklamayı hazırlayanlar ile varsa irtibatlı oldukları kişilerin tespiti ve yasal gereğinin takdir ve ifası amacıyla re'sen soruşturma başlatılmıştır” denildi. 3 Nisan 2021 Cumartesi saat 22.54'te, imza listesindeki emekli amirallerden Cem Gürdeniz, Turgay Erdağ ve Ali Sadi Ünal'ın da yazarları arasında bulunduğu VeryansınTV'de paylaşılan, 104 emekli amiralin adı eşliğinde yayımlanan 4 Nisan tarihli bildiride şu ifadelere yer verildi: "Yüce Türk Milletine, Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır. Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye'nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye'ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz'i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye'nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye'nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye'nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz. Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK'nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir. Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir. Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan'ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk'ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız."
|