Sinema eleştirmeni, T24 yazarı Atillâ Dorsay, Hayatımızı Aydınlatan Muhteşem Kadın Dostlarım (Remzi Kitabevi) kitabında anlattığı kadınlar hakkında "Bu kadınların hepsi zaman içinde kendilerini yenileyebildiler; yeni kuşaklara seslenebildiler. Başarılarını bir ölçüde de buna borçlular. Aynı biçimde, sosyal ve siyasal olayları ve gelişmeleri izlediler, gereğinde kampanyalara, protestolara, eylemlere katılmayı bildiler. Ve o benzersiz sanatçı duyarlılıklarıyla hep 'doğru ve haklı taraf'a katılmayı başardılar. Bu da az şey değil..." dedi.
Dorsay son kitabı Hayatımızı Aydınlatan Muhteşem Kadın Dostlarım'da, kültür ve sanat dünyasından seçkin 30 kadının özenle çizilmiş ayrıntılı portrelerini işliyor. Bir ortak özellikleri de Dorsay'ın uzun kariyeri boyunca bizzat tanıdığı, dostluklar kurduğu, anılar ve anekdotlar paylaştığı, hakkında yazılar kaleme aldığı kadınlar olmaları.
Cumhuriyet'ten Gamze Özdemir'in sorularını yanıtlayan Dorsay'ın özetle şunları söyledi:
- Bu kitabınızın özellikle İstanbul Sözleşmesi'nin hâlâ tartışıldığı toplumumuzda önemli bir işlevi olacağını düşündüğünüzü ifade ediyorsunuz sunuş yazınızda. Otuz başarılı kadın portresini sunduğunuz kitabınızın bu bağlamda temel amacını anlatır mısınız?
Temel amacım artık hayli yaş aldığım şu günlerde, uzun ömrümün zengin deneyimlerini olabildiği kadar kitaplara aktarmak. Ve böylece genç kuşaklara ve geleceğin okurlarına bir tür miras bırakmak…
Ama bunu birkaç kitaba yayarken, güncel olaylar da elbette bizi etkiliyor. Toplumumuzun ezeli sorunlarından “kadının durumu” artık "üçüncü sayfa" haberlerini aşıp birinci sayfalara yerleşirken ve üstüne üstlük adını bizim verdiğimiz uluslararası tek büyük anlaşma İstanbul Kadın Sözleşmesi iken, bunun ani bir emirle iptal edilmesi de, anılarımın bu kitap için tümüyle kadınlara ayrılmasını etkilemiş olabilir.
Kadınlar her erkek için hayatımızı domine eden, biçimlendiren ve bizlere gerçek mutluluğu sunan üstün ve saygın varlıklardır. Onlarsız bir yaşam düşünülemez.
- Sizde en iz bırakan sanat dalının yazarlığınızla özdeşleşen sinema olduğu düşünülür haklı olarak fakat tiyatro da ondan geride değil. Hatta kitabınızda sinemaya daha fazla yer ayırmakla birlikte tiyatroyu başa alıyorsunuz.
Bilenler bilir: Benim ilgi alanlarım geniş, hobi'lerim çok olmuştur. Müzik bunlardan biridir; tiyatro bir başkası… Aslında tiyatronun başa geçmesinin birden çok nedeni var. Bir kere, bir görüşe göre tiyatro sanatların en eskisidir; antik çağdan beri var olan… En eski mağaralardaki çizimleri resim sanatının öncüsü saymazsak!..
Ayrıca o bölümün başında yer alan sevgili Yıldız Kenter ve Gülriz Sururi, üzerlerine en uzun yazdığım sanatçılardan oldular. Öylesine dolu dolu yaşadılar, o kadar çok ürettiler ki…
Ardından elbette yazarlar (gazetecileri de alarak) ve müzikçiler geldi: her bölüm benim özenle seçtiğim başlıklar altında toplanarak… En sonda ise birkaç farklı alan: müzecilik, festival yöneticiliği, mankenlik ve medya sorumluluğu gibi…
- Yakın tarihte basın, medya, sanat alanlarında pek çok ilke tanıklık ettiniz. Yer verdiğiniz portreler ve anılarınız çerçevesinde bu sizde de iz bırakmış ilklere birkaç örnek verir misiniz?
Tiyatroda Yıldız Kenter, Gülriz Sururi, Gencay Gürün gibi isimler olmasaydı bugünkü tiyatromuz var olur muydu? Elbette öncesinde de, sonrasında da parlak isimler geldi. Ama onların ömürlerini adadığı bu alandaki anıtsallığı başkadır.
Sinemada ünlü Dört Yapraklı Yonca'dan ikisi var: Fatma Girik ve Filiz Akın. Onlar olmasaydı Yeşilçam ne eksik kalırdı… Fatma'nın diyelim ki Kadın Hamlet'i, Filiz'in ilk gerçek sarışın starımız olması… Müjde Ar'ın ilk kez cinselliği olan kadın karakterleri yaratması… Hülya Avşar'ın hâlâ süregelen 'seksiliği'… Lale Belkis'in ilk kez kötü kadını sevdirmesi...
Fatoş Güney'in ideal 'Yılmaz Güney eşliği'... Gülsen Tuncer'in çok başka anlamdaki 'gecelerin kadınlığı'... Serra Yılmaz'ın anlatılamaz muzipliği... Hümeyra'ın oyunculukla baş başa giden şarkıcılığı...
Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Selda'nın dünya çapındaki müzikal değerleri, alabildiğine zengin şarkıcılıkları... Nazan Ölçer'in yine dünya çapında takdir görmüş müzeciliği...
Bunlar ve anamadığım diğerleri, kuşku yok ki bu 30 Grande Dame'ı çok özel bir yere getiriyor. Yalnız Türkiye değil, dünya ölçüsünde...
- Alanlarında öncü kadınların yaşamları ve anılarınız memleketin yakın tarihinde kuşaklar arası etkileşimi ve ayrımı da ortaya koyuyor. Siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik gerilimlerin, dönüşümlerin muhteşem kadınların yol hikâyesine yansılarına yorumunuz?
Bu kadınların hepsi zaman içinde kendilerini yenileyebildiler; yeni kuşaklara seslenebildiler. Başarılarını bir ölçüde de buna borçlular. Aynı biçimde, sosyal ve siyasal olayları ve gelişmeleri izlediler, gereğinde kampanyalara, protestolara, eylemlere katılmayı bildiler. Ve o benzersiz sanatçı duyarlılıklarıyla hep 'doğru ve haklı taraf'a katılmayı başardılar. Bu da az şey değil...
TIKLAYIN | PEN, 'Ayın Kitabı'nı açıkladı: Hayatımızı aydınlatan dostumuz Atilla Dorsay'ın muhteşem kitapları