Vitrindekiler – 46

K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...

22 Kasım 2022 16:26

Kâzım Gündoğan
Alevileş(tiril)miş Ermeniler
Ayrıntı Yayınları
Kasım 2022
528 s.

Uzak diyarlarda, “Dersim’in ismini duyduğumda yüreğim yanar... Memleketim, vatanım orası” diyen kim?...

“Biz İsa’ya tabiyiz, ama Ali’ye de mecburi” cümlesini kuran nasıl bir arka plandır?

Dedim ya; “dört yön, sekiz iklim”de nefessiz bırakılmış öyle bir insan topluluğu düşünün ki, son noktayı, “o kadar ki, çilemiz bize kaldı” diye mütevekkil koyuyor.

Uzun sözün kısası; devletin, yerel mütegallibenin, kilisenin ve diasporanın ayrı ayrı vurduğu bu “kuyruklu Ermeniler”in kuşaklar boyu acının imbiğinden geçirdiği kırılgan hikâyesinin üzerine cesaretle giden duyarlı ve açıkyürekli bir kitaptır elinizdeki...

Hüseyin Irmak

Jolien Janzing
Charlotte Brontë’nin Gizli Aşkı
çev. Füsun Özlen
Güldünya Yayınları
Eylül 2022
239 s.

"19. yüzyıl İngiliz edebiyatı alanında uzman olan ve konusunu avucunun içi gibi bilen Jolien Janzing’in zarif bir şekilde kaleme aldığı biyografik roman, okuru 19. yüzyıl Brüksel’ine, bir yasak aşk hikâyesine götürüyor. Charlotte Brontë’nin Gizli Aşkı, bir papazın kızları olarak dünyaya gelen ve eserleriyle İngiliz edebiyatının en önemli isimleri arasına giren Charlotte ve Emily Brontë’nin hayatlarındaki heyecan verici bir bölüme ışık tutuyor."

Johann Hari
Çalınan Dikkat – Neden Odaklanamıyoruz?
çev. Barış Engin Aksoy
Metis Yayınları
Kasım 2022
320 s.

“Böyle az uyuyup çok çalışan, üç dakikada bir faaliyet değiştiren, zaaflarımızı öğrenip manipüle etmek için tasarlanmış sosyal medya siteleri tarafından takip edilip gözlemlenen, stres fazlalığından aşırı tetikte yaşayan, enerjinin sıçrayıp çakılmasına yol açan bir şekilde beslenen, her gün beyne zarar veren toksinlerle dolu bir kimyasal çorbası soluyan bir toplum olmaya devam ettiğimiz takdirde – ciddi dikkat sorunları yaşayan bir toplum olmaya da devam edeceğiz, evet. Ama bunun bir alternatifi var. Örgütlenip karşı koymak – dikkatimizi ateşe veren kuvvetlerle mücadele edip yerlerine iyileşmemize yardımcı olacak kuvvetler geçirmek.”

Gölgeyle Buluşma
Derleyenler: Connie Zweig, Jeremiah Abrams
çev. Özgür Ertana
Timaş Yayınları
Kasım 2022
528 s.

"Analitik psikolojinin kurucusu Carl G. Jung ve onun “gölge” kavramı üzerine, 65 makaleden oluşan, çok yazarlı bir kitap. C. G. Jung, Robert Bly, Joseph Campbell, Rollo May, Marie-Louise von Franz, Barbara Hannah, James Hillman, Ernest Becker gibi önemli isimlerin makalelerini ihtiva ediyor. “Gölge” en kısa tanımıyla kişinin benliğinin bilince çıkaramadığı kısmı, yani kendimizde var olan ama fark edemediğimiz veya inkâr ettiğimiz taraflarımızdır. Kitap okuru hem gölge kavramıyla ve gölgenin edebiyatta, gündelik hayatta, siyasette, ikili ilişkilerde, toplumsal yapı içindeki görünümleriyle tanıştırıyor, hem de tek tek kişilerin kendi gölgelerini görebilir hale gelmelerine yönelik öneriler içeriyor."

Zümrüt Alp
Hiç Kötülük Görmemiş Gibi
Aylak Adam Yayınları
Kasım 2022
112 s.

"Bazen öyle hissediyorum ki sanki hayatta yaptığım her şeyi sadece zaman geçirmek için yapmışım. Bazen zamanı kuyudan çekilen bir ip gibi görüyorum; çektikçe yavaş yavaş gelen ama ucunda bir şey taşımayan bir ip gibi. Kuyu karanlık ve derin, ip uzun. Bazen çabucak yaşlanacağımı düşünüyorum, dudaklarımın buruşacağını, gözlerimin yaşlı yaşlı bakacağını düşünüyorum. Yaşlı bir ağacı güzel bulurken, kendi yaşlılığımızı güzelliğin yitimi olarak görüyoruz. Aslında bir çeşit güzellik, sadece gençlikle, bu dünyada taze olmakla, ham olmakla, hatta çiğ olmakla bağlantılı olan güzelliği kaybediyoruz. Ben hemen yaşlanmak istiyorum. Zaman da para gibi azalınca değerlenen bir şey. Ne yapacağını bilmezsen eriyor. Doğru kullanmazsan ikisi de beş para etmiyor. Bereketli değilim ben. Bereket ne demektir, anlamını bile bilmiyorum. Bazen bakıyorum, yaşıtlarım hep gülüyorlar, yüksek sesle gülüyorlar, vakit kaybı bence." ("İp", s. 90)

Linn Ullmann
Huzursuzlar
çev. Dilek Başak
YKY
Kasım 2022
312 s.

Linn Ullmann’ın roman üçlemesinin ilk kitabı “Huzursuzlar”, çocukluğunda her yaz Baltık Denizi’nde uzak bir ada olan Fårö’ye, yönetmen ve film yapımcısı babasını ziyarete giden Norveçli kızın izini sürer. Kız, şimdi bir yetişkin anne ve yazardır, babasıysa seksenli yaşlarındadır. Baba-kız birlikte, yaşlılık, dil, hafıza ve kayıp üstüne bir kitap yazmayı hayal eder. Kız soruları soracak baba yanıtlayacak, konuşmaları teybe kaydedeceklerdir. Her ikisinin de öngöremediği biçimde baba yaşlılığın pençesindedir; baba bir yaz günü Fårö adasında öldüğünde geriye sadece anımsanan ve kaydedilmiş hatıralar, imgeler ve sözcükler kalır. Ses kaydı alınmış, babayla gerçekleştirdiği altı sohbetin ekseni çevresinde kız kendi öyküsünü yazmaya başlar; yazılan sayfalar bu kitabı oluşturacaktır...

Osmanlı Sahnesi:
19. Yüzyıl Çok Dilli Osmanlı Komedyasından Üç Metin
hazırlayan: Esra Dicle
Dergâh Yayınları
Kasım 2022
224 s.

Osmanlı’da modernleşme sürecinde toplumun ve tiyatronun nitelikleri yeniden belirlenirken benzer sorunlarla karşılaşan cemaatler, kendi deneyimlerini komedya türü içinde, benzer kurgusal ve estetik özelliklerle sergileyerek sorunlara benzer çözüm önerileri sunarlar. Osmanlı toplumunda cemaatlerin deneyimlerini, kültürlerin etkileşimini, edebiyatların alışverişlerini görmezden gelen bir tarih yazımına karşı on dokuzuncu yüzyıl tiyatro ortamının çeşitliliğini ve zenginliğini keşfetmek için üç farklı cemaatin mensubu olan yazarlar tarafından kaleme alınmış ve daha önce Latin harfleriyle yayımlanmamış üç oyundan (Dobri Voynikov, Yanlış Anlaşılan Medeniyet; Misak Koçunyan, Mezarda Bir İzdivaç; Osman Hamdi Bey, İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz) oluşan bu derleme, Osmanlı tiyatrosunu edebî ortaklıkları, deneyim yakınlıklarıyla bir bütünlük içinde düşünüyor.

“ZLATA (Gururlu): Eğitim lazım, eğitim; medeniyet lazım!
HACI KOSTA: Medeniyet… Ya sonra?”

Tuğçe Isıyel
Parçalı Bulutlu
Okuyanus
Kasım 2022
160 s.

“İdrak kelimesinin kökenini çok severim. İdrak, merdivenin en alt basamağı anlamına gelen Arapça ‘dereke’ sözcüğünden türüyor, bir şeyin sonuna veya dibine ulaşma anlamına geliyor. Bir nevi iliklerine kadar hissetme hali. Ve oradan sonra varılacak başka bir yer yok.  Anlamadaki son evre orası. Üstelik yukarıda bitmiyor bu anlama hali, en aşağıda, başlangıçta, dipte bitiyor. Merdivenin en alt basamağı, başlangıç noktasıdır. Bir şeyin idrakine varmak başlangıç noktasına geri dönmekle, anımsamakla, o anlamın köklerini en derininde, en başlangıcında bulmakla mümkün.”

Yağmur Dönmez
Türklük: Hüzünlü Bir Bağ
Ulus-Devlet, Milliyetçilik, Etnik Kimlik: Bir Çaykara Etnografisi
İletişim Yayınları
Kasım 2022
248 s.

“Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, göç yolları üzerinde bulunan bu topraklarda; inşa edilmek istenen Türklüğün; sürekli yerleşilmek istenen, muğlak, gücünü de büyük ölçüde bu muğlaklıktan alan, yine muğlaklığı ölçüsünde muhatap olduğu öznelerin bağ kurabildiği fakat yine bu muğlaklık nedeniyle çoğu özne açısından hep bir eksikliği getiren ve ancak öznelerin hüzünlü bir bağ kurabilmelerine olanak tanıyan bir pozisyon olarak düşünülmesi Türklük tahayyülümüzü genişletecektir.”

Türkçe konuşmakla “sohbet dili” olarak Rumca konuşmak, Türklük-Müslümanlık-Lazlık-Rumluk, gündelik hayatta nasıl ayırt ediliyor, nasıl algılanıyor? Basit ve açık zıtlıklar mı bunlar, yoksa aralarındaki sınırlar bazen geçirgen hale geliyor, birbirlerine dolanıyor mu? Din, eğitim, sınıfsal konumlar, bu kimliklerin deneyimlenmesini nasıl etkiliyor?

Joachim Zelter
Yalanın Erdemi
cevap. Regaip Minareci
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Kasım 2022
208 s.

Torun Witzleben’in akıcı bir biçimde konuşmayı öğrenmesiyle hayatındaki tek yakın akrabası olan büyükannesinin gerçeklerle mutsuz, yalanlarla mutlu olduğunu öğrenmesi aynı zamana rastlar. İhtişama, aşırılığa, büyük zaferlere tutkun, heybetli evinden kentin geri kalanına tepeden bakan büyükanne, torunundan da asil soyadlarına layık olmasını istemektedir. Torun, çok geçmeden bu beklentilere cevap veremeyeceğini anlasa da umutsuzca çabalar. Küçük yaşta okuma yazma öğrendiğini iddia eder, okuma yazma bilmediği ortaya çıktığında ise kör olduğunu savunur; eğitim hayatı artık başarısızlıklarının başarı gibi sunulmasından ibarettir. Büyükanne bu sıkıcı hayattan umudunu kesmek üzeredir ki torun bir çözüm bulur: Evin bodrumuna kurduğu stüdyoda kasetlere, büyükannesinin radyodan dinlediğini zannedeceği haberler, hava durumu raporları, spor karşılaşmaları kaydedecektir.