Her ne kadar Utanç'ta konu edilen aşk, cinsel bir tutkuyla sınırlı görünse de, Buzzati, Coetzee ve Kureishi’nin kitapları orta yaşa varan erkeğin okuması gereken üç aşk romanı olarak karşımızda duruyor
Dino Buzzati’nin, 50 yaşındaki Milanolu mimar Antonio’nun genç fahişe Laide’ye duyduğu saplantılı tutkuyu anlattığı Bir Aşk romanını okurken aklım kaçınılmaz bir biçimde, başka zamanlarda, başka yerlerde, orta yaşa varmış erkeklerin içine düştüğü tuhaf aşk ikilemlerini anlatan iki ayrı romana gitti: Nobelli Coetzee’nin en önemli eseri Utanç ve İngiliz yazar Hanif Kureishi’nin novellası, Yakınlık. Bu üç romanı birbirine bağlayan ortak özellik, kahramanlarının 40’lı yaşların sonu veya 50’lerin başındaki erkekler olmasının yanı sıra, 20 ya da 30’larındaki erkeklere ilişkin romanslardan farklı olarak, âşık oldukları kadınlarla aralarındaki büyük yaş farkından kaynaklanan gerilimli, zorlu, saplantılı ilişkileri konu etmeleri.
Dino Buzzati’nin kahramanı Antonio, gündüzleri La Scala’da dans eden, geceleri toplumun üst kesiminden müşterileriyle birlikte olan Laide için fazla yaşlı olduğunu; parası olmasa, sevdiği kadının onunla birlikte olmayacağını düşünüp durur. Laide’yle ilişkisini müşteri-fahişe ilişkisinden çıkarıp hakiki bir ilişkiye çevirmek için atacağı her adım onu daha da batıracaktır.
Coetzee'nin kahramanı, Güney Afrikalı edebiyat profesörü David Lurie, üniversite öğrencisi Melanie ile ilişkiye girerken büyük bir yanlış yaptığını bilmektedir ama cinsel çekimin kendisini bir uçuruma sürüklemesini engelleyememektedir.
Kureishi’nin Londralı senaryo yazarı kahramanı Jay, karısı, çocuğu ve orta sınıf konforunu, genç erkeklerden ölesiye kıskandığı sevgilisi Nina için terk edip etmeme ikilemindedir.
Orta yaş, ya da orta yaşın ortası mı demeli, erkeğin omuzlarına sorumluluklar, zorunluluklar yükleyen, romansa pek de elverişli olmayan bir dönemdir. Bu dönemden Romeo ve Juliet’inki gibi tutkulu aşk öyküleri değil, tarafların eşit olmadığı, bundan ötürü asimetrik nitelik taşıyan ve bunun sonucu olarak da saplantılı seyreden aşklar çıkmaktadır. O nedenle söz konusu üç romanın, aşkı konu ettiği halde, aşk romanı değil psikolojik roman, hatta psikolojik gerilim romanı olduğunu söyleyebiliriz.
Coetzee’nin profesör kahramanı, öğrencisiyle yaşadığı cinsel ilişki yüzünden tecavüzle suçlanır. Kendisini savunmak yerine kentten kaçar; kaçtığı yerde onu daha da büyük bir trajedi beklemektedir. Kureishi’nin kahramanı, genç sevgilisi Nina’nın yanında olma cesaretini gösteremezse, onu her an yanında olan gençlere kaptıracağını düşünmektedir. Bir gece geri dönmemek üzere evinden çıkar. Ama mutluluğa mı, yıkıma mı yürüdüğünü bilmemektedir. Buzzati’nin kahramanı, âşık olduğu kadının onu kullandığının, parası olmasa onu terk edeceğinin farkında olsa da bir şey yapamamaktadır.
Görüleceği üzere üç romanda da orta yaşa varan erkeklerin, psikolojik çıkmazları olan bir ilişki sürdüremeyeceğine ilişkin bir kabul bulunuyor. Bunun ideolojik bir kabul, Foucault’cu bir bakışla, söyleminin düzeninin, roman kahramanının boynuna geçirdiği bir ip olduğu söylenebilir ama diğer yandan, Marksist bir açıdan, hayatın üzerinde döndüğü maddi ilişkilerin, orta yaşlı erkeklerin, genç kadınlarla, sağlıklı ilişkiler kurmasına engel olduğu, olacağı da apaçık ortadadır. Buzzati, Coetzee ve Kureishi’de âşık olmak, orta yaşlı erkeğin dramıdır. (Her ne kadar Coetzee’nin konu ettiği aşk, cinsel bir tutkuyla sınırlı görünse de.)
Bu üç romanı 20’li yaşlarımda okusaydım, bugünkü kadar ilgimi çekerler miydi? Bana öyle geliyor ki, Coetzee’nin korkunç bir kişisel trajediyi anlattığı Utanç dışındaki ikisini, yani Buzzati’nin Bir Aşk’ını ve Kureishi’nin Yakınlık’ını, insanlığın ortak meselelerine değil, özel bir yaş grubunun takıntılarına eğilen “ilgi alanı” romanları olarak damgalar, yarım bırakırdım. Ne de olsa insan, biraz da kendi hayatını temize çekmek için roman okur. Hangimiz, John Fowles’ın Büyücü’sünü okuyup bitirdiğimizde, bizi hiç beklemediğimiz anda terk edip günlerce bir hasta gibi kıvranmamıza neden olan eski sevgilimizin yaşattıklarını iliklerimize dek yeniden hissetmedik ki? Buzzati, Kureishi ile bir oranda da Coetzee’nin, bu yazının konusu olan romanlarında belli bir yaşın altındakilerin katharsis yaşaması hiç de kolay değil, bana kalırsa. Orta yaşa varan bir erkeğin okuması gereken üç aşk romanı, dememin nedeni de bu işte.