Şili'nin en büyük havaalanına Pablo Neruda'nın adının verilmesi teklifi, yazarın anılarında bir hizmetçiye tecavüz ettiğini yazması sebebiyle insan hakları aktivistlerinin itirazlarıyla karşılandı
Nobel Edebiyat Ödüllü Pablo Neruda, Latin Amerikalıların hayat mücadelelerini kaydeden şiirleriyle olduğu kadar, kendi hayatının diktatörlüğe karşı bir direniş sembolü olarak algılanmasıyla da edebiyat tarihinin önemli isimleri arasında kabul ediliyor. Ne ki, Şili'nin en işlek havaalanına bu büyük şairinin adını verme teşebbüsü, ülkedeki insan hakları aktivistlerinin yoğun tepkisiyle karşılaştı.
Şili Alt Meclisi'ne bağlı kültür komitesi, Santiago havaalanına Pablo Neruda'nın adının verilmesini kararlaştırdı. Milletvekili Carolina Marzán, karar sonrasında, “bütün Şilililerin iftihar ettiği” şairin adının, ülkeye gelen ziyaretçilerin ilk gördükleri şey olmasının sembolik önemini vurguladı. Ne ki, Neruda'nın edebiyatı bir yana, bütün Şilililerin şairle iftihar edip etmediği; #MeToo hareketinin yarattığı dalga ve Latin Amerika'da kadın cinayetlerine karşı #NiUnaMenos hareketinin ivmesiyle, ülke genelinde kadın hakları için öğrencilerin başını çektiği eylemler tüm hızıyla sürerken, epey tartışmalı. Zira, Neruda'nın itibarı ve saygınlığı da Şili'de artık açık açık tartışılıyor.
Pablo Neruda anılarında, 1929'da konsolosluk görevinde bulunduğu Seylan'da bir temizlik görevlisine tecavüz ettiğini de anlatıyor. Kadının kendini ısrarla reddettiğini belirten Neruda, en nihayetinde temizlikçiyi “belinden sıkıca kavradığını” ve yatak odasına sürüklediğini anlatıyor. “Münasebetimiz, bir adamla bir heykelin karşılaşması gibiydi. Sonuna kadar gözleri faltaşı gibi açıktı, tamamen tepkisizdi,” diyor Neruda, “Beni adam yerine koymuyordu, ki haklıydı.”
Her ne kadar Neruda'nın anıları 40 yılı aşkın bir süre önce yayımlanmış olsa da, tecavüzü anlatan pasaj ancak son yıllarda tartışma konusu olmaya başladı, insan hakları aktivisti Karen Vergara Sánchez'e göre. “Neruda'nın etrafına çekilen gizem perdesini yeni yeni aralamaya başladık, çünkü tecavüz kültürünü daha yeni sorgulamaya başladık,” diyor Vergara Sánchez, “Şimdi durup dururken havaalanının adını değiştirmek için hiçbir neden yok. Üstelik bunu, kadınlar tacizcileri ifşa etme cesaretini daha yeni göstermeye başlamışken yapıyorlar...”
Latin Amerika'nın sevilen yazarlarından Isabel Allande, konuyla ilgili olarak, “Şili'deki pek çok genç feminist gibi, ben de Neruda'nın hayatının ve kişiliğinin bazı kısımlarından iğreniyorum. Ne var ki, edebiyatını yok sayamayız. Çok az insan -hele ki güçlü ve nüfuz sahibi çok az erkek- saygınca davranıyor. Ne yazık ki, Neruda da kusurları olan bir insandı, az çok hepimizin olduğu gibi, ama Canto General (Evrensel Şarkı) hâlâ bir başyapıttır” diyor.
Allande'nin, Neruda'nın edebiyatının yok sayılmaması gerektiğine dair yorumu boşuna değil; zira, Gabriel García Márquez'in “20'nci yüzyılın en büyük şairi” dediği Neruda'nın edebî mirası da artık bir tartışma konusu. Şili'nin prestijli Ulusal Kitap Konseyi Ödülü'nü kazanan Patricio Alvarado Barría, kısa bir süre önce, Neruda'nın siyasî ve ticarî bir markaya indirgendiği yorumunda bulunmuş, şairin edebî meziyetlerinin ise çok daha gözü kara genç yazarların gölgesinde kaldığı yorumunda bulunmuştu.
“Neruda'ya tapmayı bırakıp bir tacizci olduğunu kabul etmeliyiz artık,” diyor Vergara Sánchez, “Dünyaca ünlü bir sanatçı olması onu bir tecavüzcü olmaktan muaf tutamaz.” (Guardian)