Murathan Mungan: Yaza yaza yazıyı, okuya okuya iyi bir okur olmayı öğrenirsiniz. Okumaktan aldığım hazzı asla yazar olma hırsına kurban etmem
28 Mayıs 2015 03:08
Murat Mungan dün Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nce düzenlenen“Yazar&Şair Buluşmaları” başlıklı dizinin konuğu oldu. Moderatörlüğünü Nüket Esen’in üstlendiği söyleşide Mungan, edebiyat, yazım, yaratım ve Türkiye edebiyatına bakışına ilişkin görüşlerini paylaştı.
Konuşmasında Antik Yunan’dan bu yana hatta Shakespeare’in ve dünyanın önde gelen sanatçılarının edebiyatın evrensel temalarını zaten tükettiğini söyleyen Murathan Mungan, aşk, ölüm ve sevgi konularını yeniden yorumlamak yerine, kuramsal bir şekilde yoğurduğuna ve altını doldurarak işlediğine vurgu yaptı. Freud ya da Althusser okuyan bir yazar olarak “tema”yı bu kuramsal çerçevede oluşturduğunu, bunları yaparken de Doğu ve Batı anlatım tarzını kullandığını ifade eden ünlü yazar bu tarzların; Doğu’nun hikâye anlatıcılığı, Batı’nınsa hikâye kurgulayıcılığı olduğunu söyledi.
Okura bir görme biçimi kazandırdığını söyleyen Mungan, bunun okuyucudaki hayal gücünü artırdığını dile getirdi ve ekledi “Çünkü siz her şeyi okuyucunun hayal gücüne bırakmıyorsunuz. Aynı zamanda ona bir imgelem dünyası sunuyorsunuz ki onun da hayal gücü gelişsin. İşte bu da sizin kullandığınız dile bağlı.”
Murathan Mungan’ın konuşması boyunca vurguladığı bir mesele de sinemaya uyarlanan kitaplar oldu. “Hiçbir kitap aslında tam olarak filme alınamaz” diyen Mungan, bunun sebebinin sadece “Ben böyle hayal etmememiştim” denmesi olmadığını belirtti ve bunu şöyle açıkladı: “Ben o kitabı, yazara yazdıran nedeni ya da en basit olarak ‘şey’i görmek isterim, bunu hiçbir filme alamazsınız.”
Konuşmasında şair ya da yazarlığın öğretilmediğini ifade eden Mungan, post-modernizmin insanlara her şeyi yapabileceği duygusunu verdiğini belirtti. Bu duygunun aslında yaratıcılık ve yeteneği öldürdüğünü sözlerine ekleyen Murathan Mungan, yaratıcılıkta mistik bir itkinin, rasyonalite dışında bir hissiyatın olduğuna dikkat çekti: “Her şeyi aklımızla anlayabiliriz sanıyoruz, hâlbuki beynimizin sadece 10’da dokuzunu kullanan yaratıklarız, her şeyi nasıl sığdıralım bu akla? Anlayamadığımız fakat hissedilebilen şeyler de vardır, bunu herhangi bir din ve inanış çerçevesinde söylemiyorum.”
Yeteneğin tedirgin ruha sahip insanlarda varolduğunu söyleyen Murathan Mungan “İki ödül alıp arkasına yaslanan kişinin öyküsü biter. Çünkü örneğin ‘ressam olmak’ yaptığın işin önüne geçer. Kaldı ki yazamıyorsan da bırak. Bunu devam ettirmenin anlamı da yok. Ben bir yola devam edeceksem üzerine iki taş daha koymak için ilerlerim. Kendimi tekrar etmek için değil. Çünkü üretmek aynı zamanda tüketmektir. Bunu bilmiyorsan, geçmiş olsun” dedi.
Kendi çağı ile bugünü değerlendiren ünlü yazar, 12 Mart, 12 Eylül ve şimdi de AKP dönemini gördüğü için 80 kuşağını bir hayli bahtsız olarak gördüğünü söyledi. “Eğer reenkarne varsa, bizim kuşak bir önceki hayatında çok büyük hatalar işlemiş olmalı ki bahtımız hiç gülmedi” diyen Mungan, kendi kuşağındaki edebiyat anlayışının dönemsel akımlar üzerinden ilerlediğin ve bir halay çekermişçesine aynı adımların atıldığını ifade etti. Bu benzerlik karmaşasının üzerine bir de “Sabahattin Ali mi, Sait Faik mi?” tartışmalarının olduğu bir dönemden de geçtiğini ifade eden Mungan şunları söyledi: “Sanki ikisi aynı anda sevilemiyordu, illa bir taraf seçmeliydiniz. O dönemlerde elbette güzel şeyler de vardı. Mesela dergiler. Bir dergi içerisinde, İlhan Berk, Tomris Uyar, Firuzan ve daha nicesinin yazılarını bir arada bulabiliyordunuz.”
Her zaman iyi bir okur olduğuna vurgu yapan Murathan Mungan Boğaziçi’ndeki konuşmasında da bunu yineledi: “Yaza yaza yazıyı, okuya okuya iyi bir okur olmayı öğrenirsiniz. Okumaktan aldığım hazzı asla yazar olma hırsına kurban etmem. Çünkü o tat bambaşka…”
Murathan Mungan edebiyata, deneyimlerine ve daha birçok şeye değindiği konuşmasını “Tüm bunlara rağmen inanın hâlâ her şeye yeni başlamış gibi hissediyorum” sözleriyle bitirdi.