Bugünden geçmişe kitabın biçiminin değişim ve dönüşümlerinin ele alındığı, Burcu Dündar’ın yazdığı Kitap Nesnesi Nesne Olarak Kitap’tan bir bölümü yazarının izniyle yayınlıyoruz
Yakın zamanda, Penguin yayınevi tarafından yayımlanan My Penguin dizisindeki kitaplar, klasik olarak değerlendirilecek “metin”lerin kitap haline dönüşümlerinin, okuyucunun elinde “tamamlanması” düşüncesine dayanır. Yayınevi, edebiyat klasikleri arasına girmiş yapıtlar arasından seçilmiş kitaplara yer verdikleri bu dizideki kitapların “kapaklarını”, okurlar tarafından, istedikleri biçimde tasarlanması için boş bırakmışlardır. Kitapların sırtları ve arka kapakları, yayınevinin diğer karton kapaklı kitaplarında olduğu gibi “tasarlanmış” olarak, ön kapakları ise üzerinde yalnızca yayınevinin logosu bulunan, düz beyaz, boş halleri ile satışa sunulmuştur. Kitapların ön kapaklarının okuyucu tarafından tasarlanması, kitap ile okuyucu arasında etkileşim oluştururken, diğer taraftan, okuyucular tarafından yayınevine gönderilen “kapak tasarımlarının” seçilmiş örnekleri, yayınevinin özel olarak hazırladığı bir internet sitesinde sergilenmektedir.
Kitap kapağı, alıştığımız “sistem” içerisinde, kitabın okuyucusu ile bir araya gelmesinin ilk aşamasında görev alarak, kitabın içeriğini potansiyel okuyucusuna “anlatır”. Bu kitaplarda ise, konvansiyonel olarak bu işlevin ağırlıklı kısmını yüklenen ön kapağın boş bırakılması, kapağın bu işlevini “bozar”: Kapağın içeriği “anlatması” yerine; içerik –bu dizideki kitapların “klasik”ler arasından seçilmesi, bu anlamda hiç tesadüfi değildir– kapağa dair “olasılıkları” anlatır. Burada, satın alınanın Alice Harikalar Diyarında kitabı mı yoksa, “Alice Harikalar Diyarında için bir kapak ‘yapma’ olasılığı” mı olduğu birbirine karışır.
Anaakım yayımcılık dünyası, My Penguin’de olduğu üzere özel bir alan oluşturacak şekilde, ya da daha geniş kitleleri hedefleyen, daha az “maceracı” biçimsel denemelere açılırken; kitabın nesne olarak özelliklerine, yani biçiminin doğrudan anlatımın parçası olmasına dair denemeler devam etmektedir.
Metin ağırlıklı edebi kitaplar ile diğer taraftaki resim ağırlıklı sanat ve tasarım kitapları arasında neden çok geniş bir ayrım bulunduğuna ve çoğunluğumuz gündelik hayatta daha önce hiç olmadığı kadar “görsel” kullanırken neden bu ayrımın bu denli büyük olduğuna şaşırıyoruz. Bu “görsel” gündelik hayatın, kendisini okuma yöntemimize, okuduğumuzu deneyimleme, sözcükler ve imgeler aracılığı ile anlatılan hikâyeleri özümseme yöntemimize eklediğini düşünüyoruz.
Aynı zamanda, anaakım kitap dünyasının, en iyi kitaplar ve deneyimler genellikle şeylerin nasıl “yapılmaması” gerektiğinden doğarken, neden enerjisinin ve zamanının çoğunu “şeylerin nasıl yapılması gerektiği”ne dair en iyi formülü bulmaya harcadığına şaşırıyoruz.
Basitçe, bizim inancımız, sayfa üzerindeki sözcükler kadar görsel öğelerin de hikâye anlatımının bir parçası haline gelmesi ve kitapların görsel açıdan, anlattıkları hikâyeler kadar ilginç olmaları gerektiği.
Bu sözler, grafik tasarımcı Anna Gerber ve reklamcı Britt Iversen’in, 2009 yılında Londra’da kurdukları Visual Editions yayınevinin kuruluş nedenleri üzerine söyledikleridir. Basit olarak, bugünün dünyasının yapılanışı karşısında, ihtiyaç duyulan “yeni” kitap ile ilgilenen Visual Editions, “görsel yazın” (visual writing) adını verdikleri türde kitaplar yayımlamak için kurulmuştur.
“Görsel yazın”ı, “görsel elemanların, yazının integral bir parçası olarak kullanılması” olarak tarif ederlerken, “görsel elemanlar” ile ilgili şunları söylemektedirler:
“Görsel” elemanlar, her türlü şekilde ve kılıkta gelebilirler: Bunlar, üzerleri karalanmış sözcükler ya da dekupe edilmiş fotoğraflar olabilirler. Boş sayfalar ve belki henüz hiç görmediğimiz şeyler de olabilirler. Buradaki ana nokta, hileli, dekoratif, konuyla ilgili olmayan görüntülere yer vermemek; bu öğelerin hikâyenin ana unsurlarından olmalarını sağlamaktır. Öyle ki, bunlar çıkartıldığında, hikâyenin tamamı başkalaşsın.
Visual Editions’ın ilk yayını, Laurence Sterne’in 1759–1767 yılları arasında yazdığı, orijinali dokuz volümden oluşan Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri’nin (The Life and Opinions of Tristram Shandy, Gentleman) yayımlanan 123. edisyonudur. Sterne’in kendi yayımladığı “orijinal”de bulunan, siyah sayfa, yırtılmış, boş bırakılmış sayfalar, tipografik elemanları anlatıma katmak gibi kararları, “görsel elemanların yazının integral bir parçası olması”nı hedefleyen bir yazın anlayışı için çok sayıda olanak sunar. Gerber ve Iverson, bu bağlamda, Tristram Shandy’nin ilk yayımlanan kitap olarak seçilmesinin tesadüfi olmadığını kendileri de belirtirler. Ortaya çıkan kitap, yazı ve görsel elemanların hikâyeyi beraber “taşıdıkları”, görsel öğelerin “konuya dışarıdan eklemlenmiş ve dekoratif olmak yerine, metnin doğrudan bir parçası olan görsel detaylar” olarak kullanıldığı bir romandır.
Orijinal “Shandy” Sterne’in zamanında var olan, hikâyenin çeşitli noktalarını canlandıracak basım tekniklerini yerle bir eder. Tire ve asterisklerden –ki bunlar genellikle Sterne’in yazmak için kendisini kandıramadığı sözcükleri işaret eder– ebru sayfasının (marbled page) bizim yaptığımız versiyonuna kadar, Sterne’in yaptığı bütün müdahaleleri –renk ile– vurguladık.
Kitabın tasarımını sipariş ettiğimiz grafik tasarımcıyı, orijinaldeki görsel elemanları, varlıklarını kutlamak için abartmak ve “kitabın ruhuna sadık kalıp, hileli ya da dekoratif olarak algılanmadığı müddetçe” yeni görsel elemanlar kullanması konusunda cesaretlendirdik.
Bu kitap, aynı zamanda, Sterne’in yapıtının, kendisinden sonra yapılmış basımlarda kaybettiği “ruhunu”, günümüz teknolojisinin olanaklarını kullanarak, bugünün okuyucusu için geri kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu yapılmış müdahaleler yüzünden, ortaya çıkan Visual Editions edisyonu Tristram Shandy’nin, kitabın daha önceki edisyonlarından daha az Tristram Shandy olduğunu söylemek mümkün müdür?
Visual Editions’un yayımladığı bir diğer kitap olan, Jonathan Safran Foer’in Tree of Codes kitabı, ticari bir edisyon söz konusu olduğunda biçimin anlatıma katılmasına dair en uç örneklerden birisidir. Kitabın her sayfasındaki satırların farklı bölümleri kalıplı kesim ile çıkartılıp, geriye, boşluk ve her sayfa için ayrı düzenlenmiş, üzerinde noktalama işaretleri, sözcük ya da sözcük grupları olan satır parçaları bırakılmıştır. Bu parçalanmış sayfalar, boşluklar sayesinde, kendisinin altındaki diğer sayfalar ile aynı anda “görünür”, her bir sayfa kendi başına “okunur”.
Kalıplı kesim tekniği ile, var olan bir kitap üzerinden, yeni bir kitap “yaratmak” isteyen Foer; sözlük, ansiklopedi, telefon rehberi, kurmaca ya da kurmaca olmayan kitapları, kendisinin daha önce yayımlanmış romanlarını kullanarak yaptığı denemelerin hiçbirinin, peşinde olduğu gibi, “silinmesi, bir şekilde kendi yaratılma sürecinin devamı olacak bir metin” olma durumunu karşılamadığından başarısız olduğunu söyler. Sonunda, en sevdiği kitaplardan biri olan Bruno Schulz’un Street of Crocodiles kitabını “dönüştürmeye” karar verir. Foer’in kitabının adı olan Tree of Codes, orijinal kitabın adının yedi harfi eksiltilerek, yeniden düzenlenmiş halidir. Tree of Codes, Foer’e ait, yeni bir kitaptır. Kendisi de bunu söylerken, diğer yandan bu yeni kitabın, orijinal kitaba verilen bir cevap olduğunu da belirtir.
Metnin kendisinin içindeki ve sayfaların birbirleri ile olan ilişkilerin çözülmesi için çok uzun zaman harcanmış; teknik zorluklar nedeniyle, kitabın üretimini üstlenecek bir basımevi bulmak için çok uğraşılması gerekmiş; “teknik olarak mümkün olmadığı için”, kitabın biçimine dair bazı kararların yenilenmesi gerekmiştir: Örneğin, ilk başta, sert kapaklı olarak tasarlanan kitap, kesilmiş sayfalar bu şekilde ciltlendiği takdirde sayfalar kendi üzerlerine çökeceği için, bu şekilde yapılamamıştır.
Visual Editions’ın kurucuları, bu kitapların, “yüksek tirajlı üretilmeleri ve fiyatlarının düşük tutulmasının önemli olduğunu, böylelikle bu kitapların ‘sanatçı kitapları’ ile karıştırılmayacağını” dile getiriyorlar. Böyle bir karşılaştırmaya gerek duyulmadan, yalnızca üretim bağlamlarına bakılması, bu kitapların sanatçı kitabı olmadığını gösterir: Bu kitaplar, bir sanat nesnesi olarak değil, iletişim için yeni model önerisi olarak üretilmişlerdir ve bu yeni modelde, kitabın nesne olma hali ve içerik arasında, birbirine sıkıca bağlı bir ilişki kurgulanmıştır. Bu ilişki, bugünün dünyasında, iletişimin büründüğü yeni hal çerçevesinde, kitabın ne olması gerektiğine dair verilmiş cevaplardan birisidir. Belki de, kitabın nesnesini kullanarak, sayısal ortamda bugünün ve yakın geleceğin teknolojisi ile ikamesi bulunmayan bir okuma deneyimi sunmaları nedeniyle, geleceğin kitabının “dönüşeceği” yapıya dair erken modellerden birisi olarak değerlendirilmelidirler.