Kazanamazsın

Beat Kuşağı'nı paltosundan çıkaran adam olarak anılan Jack Black'in romanı Kazanamazsın Aylak Kitap etiketiyle raflarda. Kitaptan sizlerle paylaşacağımız tadımlık ise William S. Burroughs'un yazdığı önsöz...

17 Ağustos 2017 14:00

 

KAZANAMAZSIN’A ÖNSÖZ

William S. Burroughs

Kazanamazsın’ı ilk defa 1926’da kırmızı karton kapaklı bir baskıdan okudum. St. Louis orta sınıf ahlakıyla kuşatılmış ve aptallaşmış olduğumdan; pejmürde pansiyonlar, bilardo salonları, randevuevleri, keşhaneler, hapishaneler, hırsızlar ve aylaklarla dolu bu yeraltı dünyasından oldukça büyülenmiştim. İyi serseriler ve hırsızlardan oluşan Johnson Ailesinin davranış kuralları; bana, akranlarımın “doğru” kabul ettiği keyfi ve ikiyüzlü ahlak kurallarından daha anlamlı gelmişti.

Bir Johnson borcunu öder ve verdiği sözü tutar. Kendi işine bakar; yalnızca gerektiğinde ya da istenirse yardıma koşar. Suç ortaklarından gizli saklı iş yapmaz ve ev sahibesini aldatmaz. O, gösteri dünyasında “iyi insan” olarak anılanlardandır.

Kitabı elli yıl sonra tekrar okurken sonsuza dek yitip gitmiş olan bir yaşam biçimine derin bir özlem duydum. Kitabın sayfalarından fışkıran sahneler ve kişilikler, geçmiş zamanların ışığıyla yıkanmıştı: Bu genç hırsız, Salt Chunk Mary’yi kötülemeye başlar. Bunun üzerine ihtiyar George -patlayıcılar yüzünden iki parmağını kaybetmiş bir demiryolu hırsızı- ona dönüp: “‘Eskiden iyi bir serseriydin ama artık bir köpek leşinden başka bir şey değilsin,’ dedikten sonra bir çöplükte yanmakta olan bir ateşin etrafında ona dört el ateş etti. Kurşunların ona çarpışını hissedebiliyordum. Yere düştü, saçları alev aldı.” Meğerse Salt Chunk Mary, George’un kız kardeşiymiş. Her ne olursa olsun ibne hırsız, Salt Chunk Mary gibi bir kadınla ilgili ileri geri konuşarak çizgiyi çoktan aşmıştı….

Yarım asır sonra, zaman zaman kelimesi kelimesine hem de ezbere Jack Black’in yazılarından alıntılar yaparken ve bu İyi Kırmızı Kitap’tan kişilikler ve sahneler kullanırken buldum kendimi. Eğer bir parçasını elli yıl sonra bile hatırlıyorsanız bu, o yazının iyi olduğunun kanıtıdır.

Kazanamazsın, Jack Black, çev: Barış Baysal, Aylak KitapIdaho, Junction City’de patika yolun aşağısındaki iki katlı kırmızı tuğladan ev… Johnson Ailesinin Annesi Salt Chunk Mary… Uzak gökyüzünde tren düdükleri…

Mary, daima sobanın üstünde bir kap fasulyeli domuz eti ile mavi bir kahve cezvesi bulundurur. Önce yemek yer, ardından yüzükleri ve saatleri mutfak masasına bırakarak iş konuşmaya başlarsınız. Bir fiyat verir. Bu son tekliftir. Mary, “Hayır!” deme konusunda Kim’in tanıdığı bütün kadınlardan daha hızlıdır ve bilinir ki onun ‘hayır’larının hiç biri ‘evet’ demek değildir. Parayı bir kurabiye kavanozunun içine koyar ama kimse bunu düşünmez. Çünkü onun soğuk gri gözleri düşünceleri görebilir ve belki ertesi gün bir terslik olur. Bay Adalet’in yolu size düşer ve Bay Yurttaş ellerinize bol sıfırlı bir kağıt tutuşturur.

Ardından Dinibütün Velet yumuşak ve tumturaklı bir edayla: “Bu çetrefilli bir oyun evlat ama düz düşünmek zorundasın. Ne kadar sağlam olursan ol, yine de sağlam bir giysi yoktur ve 41 kalibrelik her şeyi deler geçer” der. Dinibütün Velet daha sonra Avustralya’da bir jandarmayı öldürmek suçuyla asılarak idam edilmiştir.

Jack Black, Kazanamazsın’ı “Baraboo, Wisconsin’de bir köprü altında kıçından mermiyi çıkaran kirli, ayyaş, topal dilenci “Baston Sullivan’a” ithaf ediyor. Sullivan da bir Johnson’dır.

Yıllar sonra geriye baktığımda Johnsonları anımsıyorum… bir morfin reçetesini on defa dolduran ihtiyar Meksikalı eczacı hırlayarak şöyle demişti: “Burada müptelalara hizmet vermiyoruz!”. Evet, Johnsonları anımsıyorum. Diğerlerini de anımsıyorum. Siyah bilge bir ibne şöyle demişti: “Bazı insanlar boktur, hayatım”.

Ve muhtemelen öyle de kalırlar. Boklarla Johnsonlar arasında temel bir fark vardır. Dünyanın farklı oyunculara farklı roller biçilen bir sahne olduğuna inanırım. Joseph Conrad da buna benzer bir noktaya gelmişti. Elbette kimi Johnsonlar da zaman zaman boktan işler yapmışlardır. Ancak bunlardan pişmanlık duymayı da bilir. Okkalı bir bokun bir Johnson gibi hareket ettiği nadirdir. Bir Johnson olmanın ne anlama geldiğini anlayamaz işte ve tamamen farklı bir bakış açısıyla hareket eder. Boklarla Johnsonları kıyaslamak madde ile antimaddeyi karşılaştırmak demektir: Off! Uzlaşmak ya da uzlaşamamakta uzlaşma olası değildir.

Jack Black kitabına Kazanamazsın adını vermiş. Doğru da, kim kazanabilir ki? Kazananın elinde hiçbir şey yoktur. Hayatını tam zamanlı bir işte çalışarak geçirse daha mı iyi olurdu? Hiç sanmıyorum. Black, Amerikan yaşamının artık tarih sahnesinden silinmiş kendine özgü bir kesitini anlatmış. Nerede artık o aylak çöplükleri, tekkeler, yol hırsızları, nerede Salt Chunk Mary? Nerede Johnson Ailesi? Bir başka hırsız Francois Villon’un dediği gibi, “Nerede geçen yılın karları?”

Ozanların ve yazarların kelimelerinde, ressamların resimlerinde.