İzmirli Ahmet

Hep küçümsenen manzume, hele de modern sonrası mümkün mü? Ahmet Güntan, İzmirli Ahmet.’te, manzumenin kadim görevini, modern şiirle ve günümüz temalarıyla buluşturuyor. Tadımlık bir şiir K24 okurları için...

27 Haziran 2019 09:00

Yeşilçam Mezarlığı.

 

Geçmişle kalmadı bir hasret bağım

Neyse neydi, aman, bana ne canım

“Nerede o yasemin kokulu İzmir” filan

Bitmiş gitmiş, gerisi duygu dolu bir yalan

Bahçeden saksıya taşındı koca hanımeli

Bugün ağlayanlar gömdü güzelim İzmir’i

 

Benim için memleket ilk aşkı hissediştir

Anlatayım bakın ilk aşk nasıl pembiştir

 

Akşam oldu mu yazlık sinemaya giderdik

Sinemadan önce birlikte bisiklete binerdik

Ben arka selede sırtına dayardım dudağımı

Üflerdim içine aşkımla nemlenen sıcağımı

Sonra ben sürerdim bisikleti, o geçerdi arkaya

Âşıklar dokunmak için gece çıkar dolaşmaya

Sımsıkı sarılırdım beline sarı ışıklı sokaklarda

Ellerim dolaşırdı ilk defa kullanılan uzuvlarda

Nasıl böyle masum oluyor 15 yaşın şehveti

Ara bul şimdi iki oğlanı yapıştıran kuvveti

Gelince sinema saati

Bırakırdık eve bisikleti

Otururduk sıra kenarında yan yana

Işıkları beklerdi dokunmak için bana

Ellerimiz buluşurdu kimse görmeden

Ne çok şey yaşıyorduk öyle bilmeden

Sabiha’nın evi Beyoğlu Hamalbaşı’nda

Halil de manavdı Kocamustafapaşa’da

Biz 2 tıfıl lise 1’in yaz tatilindeyiz

Boyumuzdan büyük filmin başrolündeyiz

Dünya silinmişti çenemi tuttuğunda koca eliyle

Uzun uzun bakmıştı gözlerime nasıl sevgiyle

Birden korkuyla kapatmıştım gözümü

Öperek çekip almıştı içimden özümü

İnsan aşkını ne güzel söylüyor sevdiğine

Şaşırıyorsun ağzından çıkanın derinliğine

Hani Halil Sabiha’yı o ilk gördüğünde

Dünya durmuştu ya Vesikalı Yarim’de

Hani bir korku basmıştı o anda Halil’i

Uçup gitmişti ne varsa gerçekle ilgili

Hâlâ hatırlıyorum korktuğum anı saati

Aşk insanın tek mekânı tek memleketi

 

Yeşilçam halt etmiş, öyle saftarondum ben

“Ağlama” derdi, ağlardım 1 günlüğüne ayrılırken

Ama işte, öyleydim

Ben korkarken karanlık kapanık duygularımdan

O bir avuç çekirdek ayıklar uzatırdı yanımdan

Sonra

Kedi damdan atladı

Apandisiti patladı

Bir rüyada gördüm yıllar sonra dün gece

Yan yana yatıyorduk çırılçıplak öylece

Okşuyordum üstüme attığın bacağını

“Yakışıklı delikanlı benim oldu” diyordum

Biliyordum biraz sonra neler olacağını

Biraz sonra, evet

Damdan geldi beş boz başlı beş boz ördek

Her şey tekrar etti, ben “Gitme” diyene dek

Sen bir yokuştan aşağı bilyeli kızakla kaydın

“Bak yine gidiyorsun” dedim, “Gözün aydın”

Bu gidişi biliyordum, arkandan öyle baktım

Ayakkabının teki düşmüştü, eğilip aldım

Elimde Lale Müldür turkuvazı parlak bir Timberland

Yves Klein mavisiydi rüyamdaki karanlık kent

Bisikletle dolaştığımız sokaklar değildi sokaklar

Senin bacakların değildi üstümdeki bacaklar

Mahalle çeşmesinde yıkadım çamurlu ayakkabıyı

Nasıl iyi tanıyordum bu habis sıkıntıyı


İzmirli Ahmet’im, biraz karışık anlatırım

İnsan ses çıkarmak için âşık olur

Ben buna inanırım

Açıklamak için sevişiriz

Sona baştan yetişiriz

Seni gidi yaramaz

Bu kalp açık kalamaz

Anlatmadan durabilen âşık mı olur bencileyin

Ne olur gelin bana yalanlar söyleyin

İki ruh birleşirmiş, buydu bana anlatılan

Beni bende demen

Bende bir ben var başkasından çalınan

Jüpiter’e sesleniyorum, aşka sahip çıkılsın

İo’ya âşıkların gömüldüğü bir mezarlık yapılsın

Adını Yeşilçam Mezarlığı koyayım

Ben İnananlar Köşesi’nde yatayım

Çok sevenlere birer vesika dağıtılsın

Jüpi’nin Vesikalı Yari ben olayım