"İzmirli Rum, Rosa Lilia Cilia LaCorte Hanım ile Şam doğumlu Osmanlı subayı Asaf Kadri Bey’in kızları, 1925 Beyrut doğumlu, ancak nüfusunda annesinin isteğiyle doğum yeri olarak 'İzmir' yazan yazar, ressam ve düşünce insanı Etel Adnan bile isteye gitti."
15 Kasım 2021 12:46
Ölüm yazıları tuhaftır. En hayat dolu olanları, gidene dair capcanlı hatıralar aktarılanları bile bir tür “veda”dır, dönüşü olmayan yolu gösterir. Sonsuza dek ayrılık… Hele inançlı olmayanların, Araf’a boş verenlerin gözüyle daha da zor. Oysa, üretmiş olanlarla, beraber ürettiklerimizle vedalaşılmaz hiçbir zaman. Anıları değil, nesneleri falan da değil, ürettikleri, düşüncelerinin ışıkları bizlerledir her zaman.
Jean (Baudrillard) gittiğinde ardından yazmıştım. “Seninle ilgili bir şey yapmayacağım” demiştim. Yani onun düşüncesinin kırıntılarını toparlayıp insanlara ikinci elden servis etmeyeceğimi söylemek istemiştim. Aradan zaman geçti. Hiç tanımadığım Eco (Umberto) öldükten sonra vasiyeti ortaya çıktı. “On yıl benden kalanlarla bir şey yapmayın; anma töreni, sempozyum, anı-kitap vb. hazırlamayın, herkes kendi başına bir şeyler yapsın” demeye getiriyordu. Mirasların en güzeli, insanı, yalnız başına hayatla karşı karşıya bırakan değil midir? Ürkütücü ve çekici o yok-miras.
Sonra Oruç (Aruoba) gitti. Onunla ilgili bir arkadaşımın sipariş ettiği yazıya neresinden başlasam der dururken haber geldi ve yazmaktan vazgeçtim. Hemen sonra Adalet Hanım (Ağaoğlu) gitti, onu Ömer (Arakon) izledi… Hepsinin düşünceleri, ürünleri capcanlı. Yine de yazmayacaktım.
Ama arkadaşım Shirine, bir Beyrut gazetesinde haberi gördükten sonra arayınca önce derin bir nefes aldım. Yazmasam olmazdı.
Etel Adnan, Tamalpaïs, 1983, kâğıt üzerine mürekkep, 26 x 36 cm, Galerie Lelong’un izniyle.
İşte mart ayında, Pera Müzesi’nde “İmkânsız Eve Dönüş” sergisini yapmıştım, sergi kapanmadan da Everest Yayınları’ndan, içinde Etel’in sekiz kitabının olduğu Etel Adnan çeviri derlememiz çıkmıştı. Hemen sonrasında Asmalımescit’te Martch Art Project galerisinde Karina el Helou’nun küratörlüğünü yaptığı “Güneş ve Deniz” sergisi için onun daha 24 yaşındayken yazdığı ve aslında hiç yayımlanmamış aynı adlı şiirini Türkçeye çevirmiştim. Aslında böylece, galerinin çıkardığı minicik kitap sayesinde, şiir Etel’in annesiyle babasının ve Beyrut’taki çocukluğunun dilinde, Türkçede yayımlanmış oldu.
Etel Adnan, Güneş ve Deniz, 1949 (daktilo edilmiş şiir ve Etel Adnan’ın düzeltmeleriyle)
*
Bundan bir ay kadar önceydi. Bir gece vakti telefonum çaldı: Brötanya’dan bir numara? Hatta Etel’in hayat arkadaşı Simone vardı. Etel’in benimle konuşmak istediğini söyledi. “Ben Türk olduğum için mektup yazmak konusunda tembelim, sana sergi için teşekkür edemedim.” Etel aynen böyle dedi. Osmanlı tebaası anne ve babanın çocuğu olarak “Türk” sayıyordu kendini, Lübnan ve Amerikan vatandaşı olmasına rağmen. Sonra çocukken annesinden duyduğu o şarkıyı söylemeye başladı:
“Bekledim de gelmedin,
Hiç mi beni sevmedin…”
Ben ağlarken o devam ediyordu.
Stelyo Kazancidis’in sesinden duymaya alıştığım şarkıyı İzmir Rumcasıyla söylüyordu… Kazancidis’in sesinin izi zihnimden silindi.
Etel’in “Işığın Yeni Ölçüsü” sergisi New York’ta, Guggenheim Müzesi’nde açık. O arada, fikri ondan çıkan “Yazmak Çizmektir” (belki daha güzel söyleyişle “Yazı Çizidir”) sergisi, yazının da pekâlâ müzede sergilenebilir bir şey olduğunu ispatlayan o sergi, Pompidou Müzesi’nin Metz şehrindeki şubesinde daha geçen hafta açıldı. Orada o küçücük Japon defterlerine yazarak çizdiği Japon leoporelloları da var…
Etel Adnan, New York, 1979, Galerie Lelong’un izniyle.
İzmirli Rum, Rosa Lilia Cilia LaCorte Hanım ile Şam doğumlu Osmanlı subayı Asaf Kadri Bey’in kızları, 1925 Beyrut doğumlu, ancak nüfusunda annesinin isteğiyle doğum yeri olarak “İzmir” yazan yazar, ressam ve düşünce insanı Etel Adnan bile isteye gitti.
Jean Baudrillard hastayken, evdeki aynanın üzerine el yazısıyla, “Ölmek yetmez; kaybolmayı bilmek lazım” yazmıştı. Eminim yazarken muzip muzip gülüyordu. Evet Jean, kaybolmayı istemek başka, kaybolmak başka. Gidenler belki kayboluyorlar ama bizler yalnızlaşıyoruz.
Etel “Ben öldüğümde gezegen bir dostunu kaybedecek” diye yazmıştı. Yazılarının ve resimlerinin ışıkları karanlık gezegende yalnız kalanların yollarını aydınlatıyor.
•
GİRİŞ RESMİ:
Etel Adnan ve “onun dağı” Tamalpaïs. Fotoğraf: Simone Fattal (Sanatçının web sitesinden)