Britanyalı sanat eleştirmeni ve yazar John Berger, zamanımızın önde gelen düşünürlerinden biri olarak kabul ediliyordu
1972 yılında yayımlanan G. adlı romanıyla Booker Ödülü’ne layık görülen ve aynı yıllarda BBC’de yayınlanan belgesel serisi “Görme Biçimleri” ile bir neslin sanata bakış açısını değiştiren John Berger, Paris’teki evinde yaşamını yitirdi. Berger, 5 Kasım 2016’da 90'ıncı yaşını kutlamıştı.
John Berger’in “Yağlıboya resimden reklamlara, görselliği ve imgeleri anlamanın, eleştirel bir görme biçiminin manifestosu” olarak tanımlanan kitabı Görme Biçimleri, dünyanın birçok yerinde ders kitabı okutuldu. Berger, Booker Ödülü'nün yarısını Kara Panter Partisi’ne bağışlayacağını açıklamıştı.
5 Kasım 1926’da, Londra’da doğan John Berger, Chelsea School of Art ve Central School of Art’ta resim eğitimi aldı. 1940’larda ilk resimleri sergilenen sanatçı, 1950’lerden itibaren sanat eleştirileri yazmaya başladı ve senaryo, şiir ve roman gibi farklı türlerde eser vererek yazın hayatına devam etti. 1944 yılında işçi sınıfından gelen askerlerle arkadaşlık etmesinin ardından, Komünizm ve Marksizm ile olan ilişkisi sanata bakış açısını ve eleştiri tarzını da önemli ölçüde etkiledi.
Geçtiğimiz yıl !f İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen, yönetmenliğini Tilda Swinton’ın yaptığı The Seasons in Quincy ile John Berger’in İsviçre Alpleri'nde küçük bir köy olan Quincy’deki yaşamını hayat hikâyesiyle paralel bir şekilde anlatır. Berger, filmde 20 yıllık dostu Tilda Swinton’a “Dinlediğim için bir hikâye anlatıcısıyım. Hikâyeci olmak, sınırdan geçiş izni alan bir kaçakçı olmaya benziyor” der.
Yedinci Adam adlı romanında Avrupa’daki göçmen işçiler sorununu ele alan yazar, önsözde şunları söyler: “Bir göçmen işçinin neler yaşadığını çevresindeki fiziksel ve tarihsel faktörleri de göz önüne alarak kavrayıp altını çizmek aynı zamanda günümüzün siyasî gerçeklerine de ışık tutacaktır. Konu Avrupa olsa da kapsamı tüm dünyayı içine alıyor. Teması ise özgürlüğün elinden alınması.” The Guardian’da yazarın 90'ıncı yaşına özel yapılan, belki de yazarın son söyleşilerinden birinde, günümüz göçmen krizine ilişkin ise şu yorumları yapmıştı: “Her ne durumda olursa olsun, iki farklı insanın ortak noktası onları birbirinden ayıran, farklı kılan olgulardan çok daha büyük olacaktır. Ne var ki birçok sebep ve koşul, insanların bu gerçeği görmesini engelliyor.”
Türkçede 2016 yılının son ayında Hoşbeş adlı deneme kitabı ile kitabından da anlaşılacağı üzerine dilden çeviriye, ağaçlardan çiçeklere kadar birçok konuda okurla karşılıklı konuşuyor gibi buluşan John Berger kitabın “Otoportre” bölümüne şu sözlerle başlar: “Yaklaşık seksen yıldır yazıyorum. Önce mektup, sonra şiir ve konuşma, sonra hikâye, makale, kitap, şimdi notlar. Yazma faaliyeti benim için hayatî bir faaliyet oldu hep; bir şeyleri anlamlandırmamı ve devam etmemi sağlıyor. Ancak yazının kendisi daha derin ve genel bir şeyin uzantısı - dille olan ilişkimizin. Bu üç- beş notun konusu da dil.” Yine yazarın 90'ıncı yaşına bir armağan olarak hazırlanan ve Cevat Çapan’ın çevirisiyle Türkçede yayımlanan Gökyüzü Mavi Siyah da John Berger’in bütün şiirlerini bir araya getirmişti.
Yazar Ali Smith, John Berger’in doğum gününe özel kaleme aldığı bir yazıda onun için, “John Berger’in çalışmalarında sevgi ve sanat ve politika ve tarih kavramları her zaman iç içe geçmiştir” der. Belki de John Berger’in romanda öyküye ve şiire, resimden televizyona uzanan üretim geçmişini en iyi şekilde tanımlayan cümlelerden biri de budur.