Dünyadan edebiyat haberleri

Edebiyat eleştirilerinde kadın yazarların temsiline ilişkin araştırmadan, Harper Lee’nin turistik bir cazibe merkezine dönüştürüldüğüne dair şikayetlerine dünyadan edebiyat haberleri

Tommy Orange’ın yayınlandığı günden bu yana epey ses getiren romanı There There, PEN/Hemingway ödülünün de sahibi oldu. Waterstones Çocuk Kitabı Ödülü ise Onjali Q Raúf adlı aktivist yazarın kaleme aldığı mülteci hikâyesine verildi.

Edebiyat eleştirilerinde kadın yazarların temsiline ilişkin araştırmadan, Harper Lee’nin turistik bir cazibe merkezine dönüştürüldüğüne dair şikayetlerine, oradan ise Virginia Woolf’un da katıldığı 1923’e tarihli anketin ilginç sonuçlarına… Uluslararası edebiyat ve yayıncılık alanında öne çıkan gelişmeleri derledik.

Tommy Orange, PEN/Hemingway Ödülü’nün bu yılki sahibi oldu

Geçen hafta bir açıklama yapan Harper Lee, Tommy Orange’ın yayınlandığı günden beri başarıdan başarıya koşan ilk romanı There There’in 2019 Pen/Hemingway Ödülü’nün de sahibi olduğunu duyurdu. Böylece Orange, Hemingway Vakfı’nın 25 bin dolarlık ödülünün yanı sıra, Wyoming ABD’de, sanatçılara bir inziva mekânı olarak hizmet veren Ucross Vakfı’nda bir ay konaklama hediyesinin de kazananı oldu. Bu konaklamanın değeri ise 10 bin dolar. Bu yılın jürisi, yazarlar Cristina Garcia, Dinaw Mengestu ve Scott Simon, bir hafta önce Uluslararası Kitap Eleştirmenleri Birliği’nin verdiği John Leonard Ödülü’ne de layık görülen There There için, “keskin bir zekayla, güncel kültürel ve politik koşulların yanı sıra, bizi bu günlere taşıyan, şiddetin kalıcı kalıntılarını da yansıtabilen, sarsıcı biçimde güzel bir roman” ifadelerini kullandı. The New York Times’ın çok satan listesinde 14 hafta kalan kitabıyla, büyük bir ticarî başarı da yakalayan Orange’a Ödülü’nü 7 Nisan’da Washington’da düzenlenecek törende, Ernest Hemingway’in torunu Séan Hemingway verecek.

Edebiyat eleştirmenleri erkek yazarları daha çok ciddiye alıyor

The Guardian için kaleme aldığı edebiyat haberleriyle tanınan, gazeteci Danuta Kean’in yürüttüğü araştırma projesi, yeni bir kitabı çıkmış erkek yazarların, edebiyat eleştirilerinde kadın meslektaşlarına göre, yüzde 12 oranında daha fazla yer bulduğunu ortaya koydu. Proje için beşi erkek, beşi kadın olmak üzere, aynı dönemde ve aynı türde yeni bir kitabı çıkan on yazarı inceleyen Kean, “Are You Serious? The Emelia Report into the Gender Gap for Authors” adını taşıyan 18 sayfalık metninde, erkeklerin yazdıklarının daha edebî bulunduğunu, eğer yazar kadınsa eleştiri metninde yazarın yaşının belirtilme olasılığının iki katına çıktığını belirtti. Kadın eleştirmenlerin kadın yazarları, erkek eleştirmenlerin erkek yazarları kayırdığına dair bir bulguya ise ulaşılmadığını yazdı. Araştırmaya göre, erkek yazarların yeni kitapları eleştiri metinlerinde yüzde 56 oranında yer bulurken, kadın meslektaşları yüzde 44’te kaldı. (The Bookseller)

Waterstones Çocuk Kitabı Ödülü bir mülteci hikâyesine verildi

Making Herstory adlı yardım kuruluşunun kurucusu olan, insan kaçakçılığıyla mücadele etmek, kadınların köleleştirilmesine karşı çıkmak için kampanyalar yürüten Onjali Q Raúf, Fransa’daki Calais kampında tanıştığı Suriyeli anne ve bebeğinden esinlenerek kaleme aldığı The Boy at the Back of the Class adlı ilk kitabıyla Waterstones Çocuk Kitabı Ödülü’ne layık görüldü. The Guardian’daki habere göre, geçirdiği bir ameliyatın ardından üç ayını yatakta geçiren Raúf, bu süre zarfında Calais ve Dunkirk’te tanıdığı kadınları, özellikle de Raehan adını verdiği bir çocuk dünyaya getiren, Zainab adlı Suriyeli kadını aklından çıkaramamış. İyileşir iyileşmez de onlardan esinlenerek kurguladığı hikâyeyi kâğıda dökmüş. Ahmet adlı dokuz yaşındaki Suriyeli bir mülteciyi anlatan kitap, çocuğun ailesinden ayrı bulunduğunu öğrenen sınıf arkadaşlarının nasıl bir planla çıkageldiğini işliyor. Waterstones, yazarı beş bin pound ile ödüllendiriyor.

“Beni bir cazibe merkezine dönüştürmek istiyorlar”

1993’te arkadaşı Charles Weldon Carruth’a bir mektup yazan Harper Lee, memleketi Monroeville’in (Alabama, ABD) yazarın ününden faydalanma çabasından şikayet etti. Durumunu Elvis Presley örneğiyle karşılaştıran Lee, “Faulkner’ın kehanetini hatırlarsın: Dünya Snopes ailesine miras kalacak. (Lee, burada Faulkner’ın Snopes ailesini konu alan üçlemesini işaret ediyor.) Monroeville’i çoktan ele geçirdiler bile (...) şimdi de Harper Lee’yi Gracelend ve Elvis gibi bir turistik cazibe merkezi hâline getirmeye çalışıyorlar,” ifadelerini kullandı. Lee, Bülbülü Öldürmek adlı romanının sinema uyarlamasında model alınan eski adliye sarayının, dış cephesine bir bülbül billboardu konularak yenilenmesinden de yakındı. Presley’in Memphis, Tennessee’deki Graceland adlı malikanesi müzeye dönüştürüldükten sonra turist akınına uğramış, 2017’de Voice Of America’ya konuşan bir yetkili, evin yılda 600 bin ziyaretçi çektiğini açıklamıştı. (The Independent)

“Lawrence ve Joyce, İngilizcenin en çok abartılmış yazarlarıdır”

Başta Virginia Woolf olmak üzere, 20’nci yüzyılın öne çıkan on yazarının katılımıyla yürütülen 1923 tarihli anket çalışması, James Joyce ile D.H. Lawrence’ı İngilizcenin “en çok abartılmış” yazarı seçmiş. Geçtiğimiz günlerde yeniden ortaya çıkan 39 soruluk bu anketi yazarlar kendi el yazılarıyla doldurmuş ve “Tüm zamanların en büyük edebiyat dâhisi kimdir?”, “Önümüzdeki 25 yılda en çok hangi yazar okunacak?” gibi sorular vesilesiyle, popüler bazı isimler hakkındaki görüşlerini belirtmiş. Bu çarpıcı çalışma, Really and Truly: A Book of Literary Confessions adıyla kitaplaştırıldıktan sonra, katılımcılardan Margaret Kennedy’nin kütüphanesinde, torunu William Mackesy tarafından yeniden bulunana kadar unutulmuş. The Independent’a kitap hakkındaki bazı detayları aktaran, ankete katılanlar arasında Woolf’un ve Kennedy’nin yanı sıra Rose Macaulay, Rebecca West, Hilaire Belloc ve Stella Benson’ın da bulunduğunu açıklayan Mackesy, adını vermediği bir katılımcının T.S. Eliot’ı yaşayan en kötü İngiliz şair seçtiğini de söylemiş. Karakterini en az sevdikleri ölmüş yazar sorulduğunda ise katılımcılardan bazıları Samuel Johnson, Oscar Wilde, George Meredith, Marcel Proust ve Lord Byron’ı saymış. Woolf’un bu soruya cevabı ise ölmüş tüm edebiyatçıları sevdiği olmuş. (MentalFloss)