Çocuk Geliyor

Vejetaryen adlı romanıyla 2016'da Man Booker Uluslararası Ödülü'nü alan Han Kang'ın Çocuk Geliyor adlı kitabı, April Yayıncılık etiketiyle 10 Eylül'de Göksel Türközü çevirisiyle raflarda olacak. Öncesinde, kitaptan tadımlık bir bölüm K24'te....

29 Ağustos 2019 09:30

Askerlerin bizden kat kat güçlü olduklarını bilmiyor değildim.

Ancak garip olan, onlarınkinden daha güçlü bir şey beni etkisi altına almıştı. 
 
Vicdan. 
Kesinlikle vicdan. 
Dünyadaki en korkunç şey odur. 
 
Askerlerin öldürdükleri insanların cesetlerini el arabalarına koyup bunları en önde taşıyarak yüz binlerce kişiyle silahların karşısında durduğumuz o gün, beklenmedik bir şekilde farkına vardığım içimdeki temiz bir duygu beni şaşırtmıştı. Artık daha fazla korkmadığımı fark etme hissi, şimdi ölsem de olur hissi, yüz binlerce insanın kanının bir arada koskocaman bir damar oluşturduğu bir canlı hissi... Hâlâ hatırlıyorum. O damara kan pompalayarak atan, dünyadaki en büyük ve yüce kalbin atışlarını hissettim. Büyük bir cesaretle onun bir parçası olduğumu hissettim.
 
Vilayet binasının önünde öğleden sonra saat bir civarında, hoparlörlerden duyulan Kore millî marşına uyarak askerler ateş açmıştı. Miting kalabalığının ortalarındaydım ve hızla kaçtım. Dünyadaki en büyük ve yüce kalp paramparça olup dağıldı. Silah sesleri yalnızca meydandan duyulmamıştı. Bütün yüksek binalara keskin nişancılar yerleştirilmişti. Yanımda, önümde yere yığılan insanları ardımda bırakıp sürekli koştum. Meydandan yeterince uzaklaştığımı düşündüğümde durdum. Ciğerlerim patlayacakmış gibi nefes nefese kalmıştım. Ter ve gözyaşlarıyla yüzüm tamamen ıslanmış hâlde, kepenkleri kapalı bir dükkânın önündeki merdivene çöktüm. Benden daha güçlü birkaç kişinin tekrar yolun ortasına toplanıp, “İhtiyat kuvvetleri talim merkezine gidip silah alıp gelelim.” diye müzakere ettiklerini duydum. “Hiçbir şey yapmazsak hepimiz öleceğiz. Ateş açarak hepimizi öldüreceklerinden söz ediyorum. Bizim mahallede havacı askerler evlere kadar girdi. Korktuğumdan başucuma bıçak koyup uyudum. Akıl alır şey değil, onların silahı var. Yüzlerce kişiye güpegündüz ateş açıyorlar!”

İçlerinden biri kendi kamyonetini alıp gelinceye kadar merdivenlerde oturup düşündüm. Silah tutup tutamayacağımı, namluyu bir insana doğrultup tetiği çekip çekemeyeceğimi düşündüm. Askerlerin elindeki binlerce silahın yüz binlerce insanı öldürebilmesini, demir merminin vücudu delince insanın yere yığılmasını, sıcak bedenlerin soğumasını düşündüm.