Cihat Duman ve Memed Erdener ile Ablamı Tanımazsın'a dair

"Orhan Veli’nin şiirlerinden yapılmış yeni seçki Ablamı Tanımazsın, gerek düzenlenişiyle, gerekse içerisinde barındırdığı sanatçı imzası ve diğer çalışmalardan farklı şekillerde ayrışan özel bölümleriyle okura yeni bir deneyim vaat ediyor."

29 Eylül 2022 18:16

Geçtiğimiz günlerde Orhan Veli’nin şiirlerinden yapılmış yeni bir seçki okurla buluştu: Ablamı Tanımazsın. Ancak bu kitap okura gerek düzenlenişiyle, gerekse içerisinde barındırdığı sanatçı imzası ve diğer çalışmalardan farklı şekillerde ayrışan özel bölümleriyle yeni bir deneyim vaat ediyor. Şair, yazar ve eleştirmen Cihat Duman ile sanatçı Memed Erdener’in imzasını taşıyan Ablamı Tanımazsın başlıklı bu eser, bir yandan çağdaş okura bugünden geçmişe doğru uzanan şiirsel/sanatsal bir yolculuk teklif ederken, öte yandan Orhan Veli’ye dair yeni açılımları da beraberinde getiriyor.

Cihat Duman’ın Orhan Veli seçkisi, öncelikle kitabın düzenlenişi bağlamında benzer seçki/bütün şiirleri kitaplarından ayrılıyor. Kendi içerisinde belirli kıstaslar belirleyen ve kitabı da bu düşüncelere göre düzenleyen Duman, ayrıca Orhan Veli şiirlerine düştüğü “şerh”lerle de usta şaire dair yeni açılımlar sunuyor. Öte taraftan içerisinde Memed Erdener’in İnsanın Sınırı Hayvan serisinde yer alan 25 adet çizimi barındıran eser, bu görsellerle okura farklı bir bütünlük sunarken, aynı zamanda düşsel olarak da yeni olanakları, yeni yorumlama biçimlerini beraberinde getiriyor.

Cihat Duman ve Memed Erdener ile, Orhan Veli şiirinin bugün için nasıl bir anlam ifade ettiği ve kitabın oluşum süreci üzerine konuştuk…

***

Bugüne kadar Orhan Veli’nin toplu şiirleri de, şiirlerinden yapılan çeşitli seçmeler de birçok yayınevi tarafından yayımlandı. Ama bu kitabı çarpıcı kılan birtakım farklı yönleri var. Öncelikle kitabın başlığına taşıdığın ifadeyi/dizeyi sorarak başlamak istiyorum: “Ablamı Tanımazsın”. Kitaba isim olarak neden özellikle bu ifadeyi/dizeyi seçtin?

Cihat Duman: Alakan için teşekkür ederim Abdullah. Sıradan bir seçme şiirler kitabı süsü verdiğimiz eseri keşfetmen çok değerli. Aslında keşfe hacet kalmaksızın, okurun ilk bakacağı yer olan kapağa, arka kapağa işaretler koyup sunuş yazımızı şiirlerin başına, ilk sayfalara alabilirdik; yapmadık. Şiir dizimizdeki diğer kitaplar nasılsa bu kitap da öyle olsun, görünsün istedik. Orhan Veli’ye teleskop tutan bir inceleme yazısı ve seçilen şiirlere yazdığım şerhler 11 puntoya düşürüldü, şiirler 13 puntoya çıkarıldı. Her şiirin sayfada kapladığı alana göre dizgisi ayrı yapıldı. Sol sayfadan başlayan ve alta yaslanan şiir dizgimizin gerekli kıldığı sayfa numaralarını sol üste çekme tercihimizden bu kitap için vazgeçtik. Kitabın derisindeki bu dinamiği kitabın adına yansıtmak kolay olmayacaktı. Seçme şiirler diyemezdik. Veli’nin kitaplarına verdiği isimlerden biri de olamazdı. Yepyeni bir isim koymak müşteriyi yanıltmak suretiyle rekabet yasağını delme riskini oluşturmuyor değildi. Orhan Veli’nin bilinmeyen bir kitabını ilk kez yayımlıyormuş gibi görünmek maksadımızı aşacaktı. Bu sebeple Veli’den bir isim seçmek münasipti. Hazır böyle bir gereklilik oluşmuşken en iyisini yapmak vacip oldu. Salt bu maksatla bir kere daha okudum ve Ablamı Tanımazsın’ın erotikliğine, gücüne, samimiyetine, şiirde kapladığı alana, etimolojik olarak tertemizliğine, Ece Ayhan’ın “benim hiç Çin’de bir ablam olmadı hiç çiçekçi dükkânım” dizesindeki abla ile bilek güreşi yapmasına vuruldum diyebilirim. Bu isim, günümüz şairlerin kitaplarına koyacakları bir isim. Bu sebeple tereddütsüz seçtik.

Orhan Veli şiirlerine yaptığın “şerh”ler, Memed Erdener’in çizimleri ve birlikte oluşturduğunuz kompozisyon kitabı özel kılan temel unsurlar. Peki, bu fikir ve süreç nasıl gelişti? Kitabın biçimine ve Memed Erdener ile çalışmaya nasıl karar verdin?

Cihat Duman: Erdener’le çalışmaya karar veremezsiniz. Erdener elini, ayağını, ağzını, yüzünü imalata kaptırmış bir makinebeden. Bu forma yaklaşırsanız kendinizi işin içinde bulursunuz. Bunun için sanatçı olmanıza gerek yok. Sevgilisi, çocuğu, arkadaşı, hayran olduğu ressam, eve gelen sucu, arkadaşı ya da herhangi bir insan/hayvan/çocuk olmanız yeterli. Erdener, barış antlaşması ve buğday ambarı kayıtları için uydurulmuş “yazı” ile sanatyazı’nın zıt rabıtasından besleniyor. Buna “Râbıta-i Art” diyelim mi? Orhan Veli kitabını yapma sebebim 2019 yılında Erdener’in atölyesinde Orhan Veli’yi sevme nedenlerimi düşünmemdir. Basit olandaki sanatsal algımı Erdener’in atölyesindeki işlerden (özellikle heykellerden) öğrendim. Bu beni basit adamı şiire getiren Orhan Veli’ye ulaştırdı. Kitabı yaparken birkaç kere atölyeye gittim. O zamanlar kitapta görsel olup olmayacağı net değildi. Veli’nin bütün şiirlerini basan diğer yayınevlerinde kısa şiirleri bir sayfaya toplanıyordu bazen. Biz hürmeten bunu reddedip soldan başlattığımız şiirler sağ sayfaya ulaşamayacak kadar kısa ise sağ sayfayı boş bırakma kararı verdik. Kısa ve öz şiirin değerini bu şekilde vurgulayacağımızı düşünüyorduk. Sonrasında bu tarz sayfaların 25’e ulaştığını ve kitabın bütünlüğünde bir çirkinliğe yol açtığını gördük. Bu arada Erdener “İnsanın Sınırı Hayvan” ve diğer adsızformlardan işler yapmaya devam ediyordu. Adsızform linguistik bir yenilik. Sessiz özneyi (gizli özne değil) mümkün kılıyor. Orhan Veli ise epik kahraman özneyi, anne terliğiyle olmasa bile Süleyman Efendi’nin ayakkabısı ile şiirde kovmuştu. Orhan Veli sessiz sakin özneyi şiire yerleştirip gitmişti. Gördüğünüz gibi, Erdener ile çalışmaya karar vermek, uzay-zamanda mümkün değildir.

Her derleme veya senin ifadenle “numune”, içerisinde onu hazırlayan kişinin dünya görüşüne/şaire yaklaşımına/kişisel beğenilerine dair bir fikir taşır. Bir şair olarak senin Orhan Veli seçkinizi görmek de bu anlamda ayrıca kıymetli. Seçkiyi yaparken nasıl bir yol izledin? Şiirleri belirli bir kıstasa göre mi, yoksa kişisel/şiirsel beğenilerine göre mi seçtin?

 

Cihat Duman: Hariçten gazellerin de şerhleri var. Bir şairin yazdığı her şiir aynı değerde değildir. Kötü şiir yazılır. Kötü şiirler yazılıp okunmazsa sadece iyi şiiri değil, yazıyı da kaybederiz. Orhan Veli’nin de kötü (yani çirkin) şiirleri var. Bu kitap iyi şiir (güzel şiir) kötü şiir ayrımında iyi şiirin yanında olmadı. Kötü şiirleri de barındırır Ablamı Tanımazsın. Kitabı yaparken 1930 ve 1950 arasında yayımlanan şiirleri tema ağırlıklarına göre kümeledim. Bu arada özellikle 5 temanın diğer 15-20 temaya nazaran daha yüklü olduğunu gördüm. Bu temaları da poetik ağırlıklarına göre sıraladım. Her temanın altındaki 3-5 şiiri ise ilk ve son dizelerine göre tertip ettim. Böylelikle neredeyse özgeçmiş olan şiirden başlayıp içinde mezar olan son şiire kadar bir tonalite yakaladım. Son söz ve şerhlere denk gelen okurun başa bir daha dönmesini sağlayacak bir tuzak kurup bitirdim diyebilirim.

Erdener’in çizimleriyle senin seçtiğin şiirler arasındaki örtüşmeyi nasıl yorumlarsın? Yan yana duran bu çizimler ve şiirler, bir sanatsal/şiirsel deneyim olarak bize neler vaat  ediyor?

Cihat Duman: Erdener’in İnsanın Sınırı Hayvan serisinin 25 görselini –bana göre tabii ki– amorftan morfa doğru sıraladım. Bu bir yandan Orhan Veli’nin şiirinde önceleri pek de belli olmayan, sonra netleşen –zamana sıkı sıkıya bağlı– yazan özneyi temsil etmektedir. Diğer yandan insanın hikâyesini özetledim. Her şiiri ayrı ayrı düşünüp resmetmek oldukça zor bir işlemdir. Yıllar alabilir. Burada daha çok okurun gösteren-gösterilen arasındaki ilişkiyi dikizlediğini onun yüzüne vuracak bir ayna olarak yerleştirdik o kafa/kafamsı şekilleri.

Bir şair ve şiir okuru olarak sen Orhan Veli’yi Türk şiirinde nereye konumlandırıyorsun? Orhan Veli çağdaş şairlere ne vaat ediyor, veya bir şey vaat ediyor mu hâlâ?

Cihat Duman: Orhan Veli, Bütün Şiirleri kitaplarında okuduğumuz şiirleriyle hiçbir şey vaat etmiyor. Hava ne güzel, kuşlar balıklar, Galata Köprüsü’nde gezelim, yiyelim içelim tadında şeyler. Karizmatik değil. Deliğe düşüp ölmüş. Havadan sudan şiirlerin şairi. Herkesin yazabileceği şiirler yazıyor. Kanı böyle. Ama değil! Orhan Veli olmasa kamyon arkasına yazı yazma, Türkiye’de reklamcılık, seçim propagandası, İkinci Yeni, günümüz şiiri gibi Türkmodern şeyler ol-maz-dı. Kitabın 97. sayfasında yazdıklarıma bir kere daha bakmamız gerekiyor:

“Garip akımı evvela sadece hece ölçüsü ve kafiyeye karşı bir şiir yazımı gibi algılanmışsa da, aslında yepyeni bir tekliftir. Öyle yeni bir tekliftir ki, İkinci Yeni’nin önünü açıp doğumunu öne almış, belki de bu doğumun ilk sebebi olmuştur. Sonradan, bu durum anlaşıldıkça da ‘Birinci Yeni’ denmiştir zaten Garip akımına. Kafiye ve ölçü reddedilmiş, fakat gizli kafiye, aliterasyon, serbest müstezat gibi tekniklerle sehl-i mümteni sağlanmış, akıcı bir şiire ulaşılmıştır. Orhan Veli böyle bir tarzı benimseyen şairi, Garip manifestosunda ‘acemiliğin ustası’ olarak tanımlar. Turgut Uyar ise Orhan Veli’den bahsettiği üç yazısında da Veli’nin hakkını teslim etmesine rağmen, yazılardan birinin başlığı olan Efendimiz Acemilik’in Veli’nin bu tanımından esinlendiğini belirtmez, bu güzel tabiri ödünç aldığı yeri adreslemez.”

Orhan Veli’yi zamanın Şeyh Galib’i olarak değerlendiriyorum. Günümüze Metin Eloğlu’nu armağan etmiştir. Ufuk Akbal’ı, Rıdvan Gecü’yü, Ferah Doğan’ı bağışlamıştır bize.

“Orhanesk şiir”in özellikleri nelerdir senin için?

Cihat Duman: Orhan Veli çok iyi mektup yazdığı ve mektupta yaptığı için olsa gerek birinci tekil şahsın ikinci tekil şahsa söylemini çok az kullanmış. Ben bu tarzı şiire düşman bulduğum için kendi şiirimden dışlamaya çalışıyorum yıllardır. Ve bu tarz yazılan bir şiirle karşılaştığımda isim önemli de olsa şiiri okumuyorum. Ablamı Tanımazsın’da böyle bir adet şiir var. Onu da neden kitaba seçtiğimi şerh kısmında söyledim zaten. Orhanesk şiirde, şiire sokulan basit adamın mızmızlanması vardır. Muhteşem romantik ve kusursuz/karşılıksız aşk kahramanının nevrotik tavırlarını ve psikotik sanrılarını göremezsiniz. Kısaca Orhan Veli “ben sana mecburum” demez, “keşke yalnız bunun için sevseydim seni demez”, “ben ona mecburum” der diyecekse. Kaldı ki onu da demez. “Ben ona mecbur değilim” der en fazla. Şiirde lirik ve epik sorunu Tragedyanın Doğuşu’nda epey karışık olsa da işlenmiş. Bir yazı yazsam, Nietzsche’nin tragedyadan müziğin kovulması, lirik şiirin gelişimi ve epik şiirin Apollonik durumunun başa getirdiklerini tartışsam kendi kafa karışıklığıma iyi gelecektir. Şimdilik bu kadar. Bir de, sehl-i mümteni ve zıddı sayılabilecek mübalağa, bence hâlâ geçerli olan sanatlardandır. Orhanesk şiir bu ikisini ustaca kullanır.

Kitabın sonunda yer alan “şerh” meselesi üzerinde ayrıca durmalı. Seninle yaptığımız görüşmede de “Orhan Veli gibi oldukça açık ve yalın bir dil ile şiir yazan bir şairin şerhe ihtiyaç duyup duymayacağı ve bu şerhin tam olarak hangi anlama gelebileceği” üzerine bir parantez açmanın anlamlı olacağını konuşmuştuk. Orhan Veli’yi şerh etmek gerekir mi? Şerhin senin için buradaki anlamı nedir, ne tür bir yorum barındırır içerisinde?

Cihat Duman: Şerh bende tefsir kitaplarıyla (Kur’an) mevcudiyet kazanmış. Başka bir dilde, alfabede ve coğrafyada olan şeyleri güne ve mekâna uyarlamanın zor bir yolu. Bir şiiri açıklamak, açıklanamaz ve anlaşılamaz oluşu yönüyle müziği, neyi varsa ortada olması nedeniyle resmi tefsir etmeye benzer. Veli’nin yalın şiirine tarihsel yaklaşmak resmî tarihle gerçeklerin bu kadar çeliştiği rejimlerde bir miktar şerh düşmeyi gerekli kılıyordu. Başta dediğim gibi, bunu kitabın sonuna gizledik. Şiirlerin yazılma tarihini bile orijinal hallerinde oldukları gibi şiirlerin sonuna değil, şerhlerin başına ekledik. Böylece iki türlü okuma imkânı sağlamayı murad ettik. O şiire ilişkin 3-5 ipucunu alan kişi başa dönüp şiiri tekrar gözden geçirebilecekti. Niyetler iyi olmasına rağmen yine de bu kadar basit yazan bir şairin şiirlerine koltuk değneği dayamak şiir kamuoyu büyük bir risktir.

***

Cihat Duman tarafından hazırlanan Orhan Veli seçkisi Ablamı Tanımazsın’a senin İnsanın Sınırı Hayvan başlıklı, 2022 tarihli portreler serinden 25 çizim eşlik ediyor. Öncelikle senin için de aynı soruyu sormak istiyorum: Cihat Duman ile bu seçki özelinde nasıl çalıştınız, proje nasıl gün yüzüne çıktı?

Memed Erdener: Kaza sadece olumsuz bir anlama sahip değil. Olumlu kazalar da var. Unutmayalım ki bir kaza, mukadderatı kıran, belirlenimciliğin dışına çıkan bir güce sahiptir. Kısacası olumlu kazalar yaşamalıyız. Ancak bu sayede kendimizden ve kendi seçimlerimizden kurtulabiliriz. Sanırım ben bu kitaba olumlu bir kaza sayesinde dahil oldum.

Ablamı Tanımazsın’da neden özellikle İnsanın Sınırı Hayvan serisinde yer alan işlerine yer verdin(iz)? Bu kitap için bu seriyi sende anlamlı kılan ne oldu?

Memed Erdener: O hâlde buyrun, beş duyu ligi puan durumuna bakalım:

  1. sevgili 5 puan
  2. elma 4 puan
  3. rüzgâr 3 puan
  4. imge 2 puan
  5. mehtap 1 puan
  6. hatıra 0 puan

– Sevgiliyi görebilir, işitebilir, koklayabilir, dokunabilir, hatta tadabilirim: 5 tam puan.

– Elmayı görebilir, koklayabilir, dokunabilir, tadabilirim, fakat işitemem: 4 puan.

– Rüzgârı işitebilir, koklayabilir ve dolaylı olarak görebilirim: 3 puan.

– Mehtabı sadece görebilirim: 1 puan.

– Hatıramı ne görebilir, ne işitebilir, ne koklayabilir, ne tadabilir, ne de ona dokunabilirim: 0 puan.

– Hatıradan daha güçlü bir hissediş olan imgenin hayaline (0,5 puan), sesine (0,5 puan), kokusuna (0,5 puan) ve tadına (0,5 puan) sezgilerim vasıtası ile erişebilirim: 2 puan.

Beş duyu maddeyi, sezgiler hafızayı bilince taşıyor. Duyuların erişemediği maddeyi metaforlar sayesinde tanıyoruz. “Metafor sayesinde elmayı işitebilirim. Metafor sayesinde mehtaba dokunabilirim.”[1]

Yukarıdaki düşünce silsilesini Hilmi Yavuz dersinden aklımda kalanlar ve Bergson metafiziği ile oluşturdum. Bir süredir beş duyu ile ilgileniyorum. Ablamı Tanımazsın adlı kitaptaki insan yüzü çizimlerine başlamadan önce kendime bir aksiyom yarattım: Aynı noktadan çıkan beş duyu çizgisi bir yüz oluştursun. Bu aksiyom ile 25 portre çizdim. Benim bu kitaba dahil olma sebebimin özeti budur.

Senin text/metin ile ilişkin, sanatsal üretimlerin için de önemli bir yerde duruyor. Dolayısıyla bir sanatçı olarak edebiyat ile diyaloğunu bu noktada ayrıca merak ediyorum. Edebiyat, şiir ve metinlerle kurduğun ilişki, okurluk deneyimin üzerine ne söylersin?

Memed Erdener:

İşte evreni daraltanlar:

-dır, -dir, -dur, -dür, -tır, -tir, -tur, -tür.

İşte evreni genişletenler:

ve... ve... ve... ve... ve... ve... ve... ve...

Sanatımın beslendiği iki yeri, düşünce (edebiyat) ve hareket (koreografi) olarak belirledim. Böylece içinde bulunduğum manzara bana ışıldadı. Yerçekiminden ve ağırlıktan kurtulmak, ışığa yaklaşmak istiyorsanız, kanatlara ihtiyacınız var demektir. Eğer kanatlarınız varsa artık merak etmeyin, pike de yapabilirsiniz.[2]

Bir şair olarak Orhan Veli senin için nasıl bir anlam ifade ediyor? Çizimlerin ile şiirler arasındaki örtüşmeyi nasıl yorumlarsın? Yan yana duran bu çizimler ve şiirler, bir sanatsal/şiirsel deneyim olarak bize neler vaat ediyor?

Memed Erdener: Fernando Pessoa gibi ben de her zaman bir ülke kurmak istedim. Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe”si ve Orhan Veli külliyatı ile bir ülke kurabilirim. Ablamı Tanımazsın adlı güzel kitaba bir katkım olduysa ne mutlu, Cihat Duman’a teşekkür ederim.

 

NOTLAR: 


[1] Hilmi Yavuz’un metafor anlattığı derste söylediği.

[2] Simone Weil’den aklımda kalanlar.