Süreyya Berfe şiire iç’ten, yaşantıdan, konudan yürüyen bir şairdir. Aramak ve yeni…
16 Mayıs 2019 11:00
Hiçbir şey düşünmedim hayal etmedim
Şiir yazdım, mazbut kaldım.
60’lı yıllardan bu yana uzun bir tanıklığın şiirini yazmakta Süreyya Berfe. 1965-2008 yılları arası verimlerini sığdırdığı toplu şiirler kitabına "Kalfa" adını vermiş. Kim kendine şiirde tamam, ben oldum, demiştir, ben ustayım diyebilmiştir! Verimleriyle koca bir ömrü şiirle geçirmiş bir şaire kim çırak diyebilir ki! İronisi kendinden menkul bir iddiadır Kalfa. Hep yaptığı gibi Berfe, demiş ve geçmiştir. Kısık sesli, homurdanarak, aksi aksi belki; kısa ve net olarak ama. Açıklık, yalınlık, sadelik… yolu bunlardan hiç sapmamış bir şairdir o.
Kendine, şiirine dair uzun uzadıya konuşmaktan hoşlanmayan bir şair olarak az söz söylemişse de kayda değer ipuçları bırakmıştır dedikleriyle. Şiirlerinin izini sürerken belki eşzamanlı olarak söyleşilerine bıraktığını takip etmek de bu şiire yaklaşırken okura okuma anahtarı olacaktır.
Edebiyat tarihi ve eleştiri, bir şaire verimlerinden yaklaşırken, onu tarihsel sürecin içinde bir yere yerleştirmek, konumlandırdığı yerden ona bakmak ve şiirini değerlendirmek ister. Bu istek çoğu zaman şairin ilerlemeci bir çizgi içinde başlangıçtan bugüne yapıp ettiklerinin bir merkeze göre tarihsel, eleştirel bir bakışla sınıflandırılması, şiirinin bölümlenmesi, kategoriler içinden konuşulması durumlarını da ister istemez doğurur. Bu bakış açısıyla Berfe için yazılmış değinilere, eleştiri yazılarına baktığımızda, onun şiirini de üç döneme ayırma eğiliminin ağır bastığını görürüz. İlk kitaplarıyla üstünü çizdiği ve uzaklaştığı söylenilen İkinci Yeni etkisini taşıyan dönem, toplumcu ve gerçekçi dönem, şiir çalışmalarıyla uçlarını veren, verimlerine hâlâ devam ettiği son dönem.
Elbette, her metnin yazanın niyeti dışında karşılıkları vardır. Bazen bu karşılıklar şairin niyetinin ötesine geçer bazen de gerisine düşer. Ama bu niyet ve çıkış noktası bağlamın, kurgunun, şairin ütopyasının ya da distopyasının anlaşılması açısından önem taşır. Okuru şiirin filizlendiği, uç verdiği yere taşır. Berfe’nin şiirlerini yeniden düşünürken bu bağlamı hatırlatan uçları ben söyleşilerinde buldum.[1] Gün Ola için şöyle der: “Gün Ola’da ilkel bir hayat yaşadım. Bir Türkmen köyündeydim. Etrafta Avşar köyleri var. Yol kapanıyor çocuklar perişan, salgın hastalıklar ve benim bunlar arasında süren öğretmenliğim… bizatihi içinde olduğum şeyler. Bunları yazmayıp da ne yapacaksın?... Şiirimin çizgisini (…) hayatım değiştiriyor.”
Süreyya Berfe şiire iç’ten, yaşantıdan, konudan yürüyen bir şairdir. Aramak ve yeni… onun estetik bir değişimi düşüne bula şiire taşıdığını iddia etmek bu bağlamıyla yanlış olur. Onun şiir ve yeni, biçim ve formlarla ilişkisi bir düşünüşün, poetik bir bilincin zorlayıcı arayışlarının sonucu değildir. Bir yeni varsa ya da başka bir yeniye gidiş olmuşsa, olacaksa, bu yaşantının, ânın, şimdinin değişimi nedeniyledir. Şiir onda hâl’in söylettiğidir. Dolayısıyla da an, içi tetiklerken, kendi edası ve biçimini de o zordan çıkartır. Dinlediğinden, gözlemlediğinden, yaşadığından, baktığından, gördüğünden bir şiir çıkartır. Somut gerçekten ve onun olduğu gibiliğinden. O yakalanan yaşantı anına estetik bir çeki düzen vermenin peşinden gittiğini hissettirmez. Sahici olanları bulmaya çalışıyor/ amaçsız geziniyorum. Dağınıklığı saçılmışlığı içinde yüzeye yayılan bir şiirdir bu. Derinlik arzusu taşımaz. Hayat budur ve bu kadardır somutluğudur bu. Her ne varsa dokunduğu, gördüğü, duyduğu ondan, onu şiir yapmaktır çabası. Yeni bir çalışmayla her şeyi şiir kılmaktaki arzusunun ritmi ve gidiş yollu farklılaşır yalnızca.
Hayata şiirden bakan ve karşılaştığı her ânı ve “şey”i şiire dönüştürmek isteyen bir şair olarak Berfe seçmek, elemek yerine biriktirmek ve saçmak tercihiyle hareket eder. Şiiri de tıpkı hayattaki düzensizlikler ve rastlantısallıklar içinde hareket eder. Sürekli bir yeniymiş gibi yeniye doğruymuş gibilik bundandır. Bu şiirde kendiliğindenlik esastır. Seçilmiş tematik bir örüntü iddiası taşıyan şiirlerinde dahi bu ilke işler. Örneğin Foklar Söyledi Ben Yazdım bir tema bütünlüğü içinde ilerlese de Şiir Çalışmaları’nın parçalılık esiniyle ve andaki karşılaşma durumlarıyla açar kendini okura. Bakmanın, gözlemin, karşılaşmanın akıştaki oluşları şiirleşir burada.
Berfe her şeyden çok Şiir Çalışmaları’nın şairidir. Bu isimle ilk, Hayat İle Şiir kitabında bir şiir adı olarak karşılaşırız. Sonraki Sen, Basmasın’da yine aynı adla uzunca bir bölüm olarak yer alır ŞÇ. Nihayetinde Cemal Süreya Şiir Ödüllü (1992) bir kitap olarak yayımlanır. Ruhum ve Nâbiga’da da ŞÇ devam eder. Şair bu denemeler için onlar kırıntılar, diyor. Belki öyle, ama bu kırıntılar, bu an parçaları Berfe şiirinin bütünündeki niyeti taşıyan parçalar. Berfe şiirinin karakteristik yanını imliyorlar. Şiir Çalışmaları demeden önceki şiirlerinde de görülen ama bu çalışmalarla kendini gösteren Berfe şiirinin çekirdeği, özüdür bu kırıntılar. Diğer şiirlerinde bütünü, temayı gözeten biçim ve içerik çabalarının el aldığı yer burasıdır. Bu kısa nefesli çalışmaların görme ve duyma terbiyesi, andaki sürekliliği yakalama uğraşıyla, anla kesintiye uğrayan akışların diyalektik alışverişinden ürer. Açmalıyım gözümü;/ hep açık tutmalıyım/ uykuda bile. Mehmet H. Doğan bu şiirler için “Bitmemişlik hissi uyandırıyor” der. Şairse zaten bu bitmemişliğin, bu kesintili akışın imge avcılığına soyunmuştur. Bu şiirlerinde an toplayıcısıdır Berfe.
Alıkoyma beni yolumdan çağ!
Ulaşayım yanımdaki insana,
Şairin şehirlerden uzak duruşu ile bu çalışmaların üzerine düşüşü arasında düşünsel, duyusal, duygusal bir bağ ve paralellik kurmak da mümkündür. Yirminci yüzyıl: Ormanlara bakıp/ ağlıyor ceylan. Bu şehirden uzaklaşma ama, ne taşraya, kıra çekilerek küçülme arzusu ve nostaljisiyle ilgilidir ne ekolojik bir bilincin radikal çekilmesi ne de romantik ve egzotik mekanlar arzusuyla bir yer değiştirmedir. Değişen toplumsal dinamikler, modern toplumun yabancılaşma krizleri, dünyanın üzerini örten her türlü gürültüden mamul perdeler şairin içerilere çekilmesine neden olur. Gerçekler/ insana göre olmaktan çıkıyor./ Olsun/ insanlık ilerliyor. Kaplumbağaların kuru otta bıraktığı hışırtı, arıların güneşe doğru helezonik uçuş haritalarını gözlemek, sıcak sessizliğe pıt diye düşen bal, tomurcuğun çiçeğe dönerkenki görsel gürültüsü, kalabalıkların, kendinden uzaklaşmış modern insanın hay huylu uğultusuna yeğlenmiştir. Hayat ne getirirse onu yazan bir şair olarak Berfe, gittiği yerler ona ne sunmuşsa onları yazar.
Anlaşılır olmak kadar inandırıcılık da onun gerçekçiliğinin temelidir. İmgeli, metaforik, lirik bir dilin yansıması olan Çalışmalar da diğer şiirler de gözleyen, deneyimleyen, duyumsayan öznenin hayatı şiirle bir kez daha var kılışıdır. Necmiye Alpay, Berfe şiirini “şiirleştirmek” fiiliyle yan yana getirir. Haksız değildir. Berfe şiirle yaşayan, duyduğu, gördüğü, duyumsadığı her şeyi ona dönüştüren ve şiirle düşünen biridir. Kendiyle dünya arasına şiiri ve doğayı aracı koymuştur. Kendine özgü bir iç dünya, toplumsalı kendine özgü bir algıyla duyma ve yansıtma, gündelik olana bakış, kendisinin de dâhil olduğu doğanın içinde doğalcı bir tutumla varlıkla konuşmalar. Acı bir dili vardır bu konuşmaların. İronisi kederli bir keskinliktedir. İronisini ölüm ve ölümlü oluş bileyler. Dilini, imgesini kurarken süreklilik ile anda kalış gerilimi varlık oluşun bu çaresizliğinden okunabilir. Katı gerçeğin kederi an kırıntılarıyla Berfe şiirine ve oradan hayata saçılmıştır.
Doğa uçsuz bucaksız bir karşılaşma alanıdır Berfe için. Peki, zaman?.. Şiir Çalışmaları’nda zaman çoğunlukla tarihsel olanın içindeki mitsel zaman kırılmalarıyla kuruludur. Bu hem varlığı değişmeyen özüyle ve özünden kavrama çabasına dairdir hem de şairin kendi özüne dair bütün modern zaman icadı yabancılaşmalardan kurtulmasına yönelik bir çabayı da öznel olarak içerir. Elbette tarihsel bir akışın içinde durdurulamaz bir ilerlemenin kapanından kaçamayacağını, sonunda ölüm olduğu için bilir özne. Kederi de kederinden doğan her şeyi şiirleştirme özlemi de bundandır belki de.
Şiir Çalışmaları’ndaki çalışmak ölüme karşıdır.
Gündüz şiir düşündüm
gece şiir yazdım.
Budur kazancım.
*Bu metin ilk olarak Süreya Berfe için düzenlenen PEN ödül töreni panelinde sunulmuştur. İzmir-TÜYAP- Nisan 2019
[1] Bu yazıdaki tüm göndermeler için bkz: “Gün Ola”dan “Seferis”e Süreyya Berfe Tüyap 2015