“Her günlüğün bir gölgesi vardır. Hele ki sanatçı günlüklerinin… André Gide’in Günlük’ünü okurken üzerime düşen gölge 'suç' oldu. André Gide’in Günlük’ünü okurken üzerime düşen gölge 'suç' oldu.”
27 Aralık 2022 16:03
2022 yılında çok okuyamadım. Bunun birkaç nedeni olsa da, başlıcası, güzel bir işin editörlüğünü üstlendiğim içindi.[1]
Benim için 2022 yılının kitabına geçmeden önce, bu yıl içinde okuyup da önemli gördüğüm kitaplardan birkaçını anmak istiyorum: Ötüken Neşriyat, bu yılın başında, Göktürk Ömer Çakır’ın editörlüğünde, Goethe’nin Faust’unu Senail Özkan’ın Almanca aslından çevirisi ve ressam Franz Simm’in gravürleriyle (1899 tarihli Deutsche Verlags-Anstalt’ın basım düzeni içinde) yayımladı. Yanı sıra, Çakır’ın yayıma hazırladığı, Burhanettin Batıman’ın Faust’un Tahlil ve Tefsiri de çıktı. Bu iki önemli ve özel baskı için yayınevini kutluyorum.Ötüken’den çıkan önemli kitaplardan biri de büyük şair Bâkî’nin Hayâtu’l-kulûb bi-rivâyâti Ebî Eyyûb kitabının ilk kez yayımlanmasıydı. Gönüllerin Dirliği adıyla çıkan kitabı Gülşah Taşkın, Arzu Atik, Güler Doğan Averbek yayıma hazırladılar.
Yerim dar olduğundan, anmak istediğim öteki kitaplar hakkında yorum yazamayacak, yalnızca adlarını vermekle yetineceğim: Selma ve Gölgesi, Peyami Safa, Ötüken Neşriyat (Haz. Seval Şahin). Edebi İlişkiler/Doğan Hızlan Üzerine Yazılar, Karikatürler ve Üç Söyleşi, T.İ.B. Kültür Yayınları (Ed. Rûken Kızıler).Edebiyat Eserlerini Doğru Değerlendirme Problemi ve İki Çağdaş Düşünür: I. A. Richards ve N. Hartmann, Füsun Akatlı, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları (Akatlı’nın doktora tezi). Alacakaranlıkta Karnaval/ İbrahim Yıldırım ile Uzun Bir Peşrev, Rıza Kıraç. Pierre Loti Konstantiniyye’de, Kontes Ostrorog (çev. Birsel Uzma). Pandora’nın Kutusu/Mitolojik Bir Simgenin Değişen Veçheleri, Dora ve Erwin Panofsky (çev. Murat Çınar Büyükakça). Türk Boheminde Bir Cevelan (1870-1980), Timour Muhidine (çev. Habil Sağlam). [Son dört kitap, Enis Batur’un yayın yönetmenliğinde, Kırmızı Kedi Yayınevi’nce yayımlandı.] Öteki Canlar, Beşir Ayvazoğlu, Kapı Yayınları. İslâmın Yahudi İbadeti Üzerindeki Etkisi/Nahphtali Wieder’in İbranice Eseri ve Arapça Tercümesinin Tahkikli Neşri, Sinan İlhan, Büyüyenay Yayınları. Etimoloji Işığında Kelimelerin Dünyasında Gezintiler, Bülent Aksoy, İletişim Yayınları. Ne Yalan Söyleyeyim/Salon Dergilerindeki Yazılar, Nurullah Ataç, YKY (Haz. Mehmet Can Doğan). Böyle Bir Hayat – Güzin Dino, Bahriye Çeri, YKY. Resim Yazıları, Nahid Sırrı Örik, Everest Yayınları, (Haz. Bahriye Çeri). C.S., Selim İleri, Everest Yayınları. Bu Resim Ne Anlatıyor?/Alegori, Zerrin İren Boynudelik, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Uzak Dağlar ve Hatıralar, Orhan Pamuk, YKY.
Romanlarından çok denemelerini/anlatılarını, anılarını, özyaşamöyküsünü (Dünya Nimetleri, Yeni Nimetler, Chopin Üzerine Notlar, Tohum Ölmezse), günlüklerini sevdiğim André Gide’in günlüğünden ilk seçmeler, Fuat Pekin’in çevirisiyle 1963’te Milli Eğitim Basımevi’nce yayımlanmış. Bende ciltli basımı olan bu çeviriyi birkaç yıldır dönerek okuyorum. Fransızcasını başını gözünü yararak okumaya yeltendiğim bu kitabın yetkin bir çevirisi sonunda yayımlandı. Şubat 2022’de birinci cildi (1887-1925) yayımlanan Günlük’ü (YKY, Delta) değerli çevirmen Orçun Türkay dilimize kazandırdı. Kitabın derleyeni (hazırlayanı ve notlandıranı) Eric Marty. Bu çeviri, 2022 yılının yapıtıdır benim için.
Ataç, Günce’sinde (27 Ağustos 1954’te), André Gide’in Journal’i (Günlük) için önemli sözler eder:
“(André Gide) Büyük bir romancı mı? büyük bir eleştirmeci mi? Değil belki. Romanlarını okumasanız, bilmeseniz de olur. Kendini en iyi incelemiş olan adam. Bunun için de en önemli eseri, bence Journal’i, güncesidir. Günü gününe kendine bakmış, kendini anlamağa çalışmıştır. Çok kimseler yapmıştır bu işi, pek azı başarabilmiştir, benim bildiğime göre Gide’den daha iyi başaranı da olmamıştır. (…) Savunmuyor kendini, övmüyor, yapmacıklı bir küçüklenme ile bir alçakgönüllülükle karşısındakine yaranmağa, kendini sevdirmeğe de kalkmıyor.”
Ataç’ın yerinde gözlemleri, çıkarımları, Gide’in Günlük’ünü okumada bir kılavuz oldu benim için.
Gide’in sanat, edebiyat, sanatçılar üzerine dediklerini –doğallıkla– ilgiyle okudum, okuyorum. Örneğin, 17 Mart 1904’te Montaigne için yazdığı cümleleri, benim durumumu da özetlediği için, çok sevdim: “Montaigne’i yeniden elime almak beni nasıl mutlu etti. Kendimi çok ama çok iyi hissediyorum.” (s. 514) Ataç, Gide’den kırk yıl sonra yazdığı günlüğünde, Gide ile Montaigne’i karşılaştırıp, “[B]ugün Montaigne’i okurken sıkılıyoruz. İkide bir başkalarının sözlerini, Latin şairlerinin sözlerini anması kişiyi rahatsız ediyor. Montaigne’de bildiklerini serme dileği vardır. ‘Bakın, ben bütün bu şiirleri okudum, düşündüm onlar üzerinde!’ der gibi bir şey. Bir de Montaigne’in yalanı! Nedir o ‘Okumayın bu kitabı, kapatın. Ben bunu birkaç dostum, beni yakından tanımış olanlar için yazdım’ demesi?” diyerek, Gide’i övmek için Montaigne’i harcar görünür. (Oysa başka yazısında, Montaigne’i –Bacon ile karşılaştırarak– yerli yerine oturtacaktır.) Montaigne için 1946 yılında bir seçki yayımlayan André Gide (Les Pages immortelles de Montaigne, choisies et expliqués), Ataç’ın Montaigne yargısına ne derdi, diye –belki de o yargıya katılmadığım için kendime destek aradığımdan– düşünebilirim kuşkusuz ama bu düşüncem beni Ataç’ın André Gide’in Journal’ini ele alışındaki yerindeliği görmezden gelmeme kadar yanlış yollara saptırmaz neyse ki.
Her günlüğün bir gölgesi vardır. Hele ki sanatçı günlüklerinin… O gölge kimi kez günlüğü/günlükçüyü örter, (özellikle örtsün, gizlesin diye kuşanılmış da olabilir) kimi kez de günlüğün/günlükçünün daha bir belirmesine, görünmesine yarar (özellikle belirsin, görünsün diye düşürülmüş de olabilir).
André Gide portre, Leopold Gottlieb, 1925.
André Gide’in Günlük’ünü okurken üzerime düşen gölge “suç” oldu. Tümü çevrildiğinde daha iyi göreceğim ama bu okumamla kestirebildiğim oranda söyleyebilirim ki, koyuluktan açıklığa doğru gider görünen, kimi yerlerde bu gidişi bozup (ya da bu gidişten kuşkulandırıp) karalar bağlayan; bir yerden sonra (ki, ara ara, Hıristiyanlıkla ilgili bir yorum oluyor o yer) coşup, suçun/suçluluğun gölgesinin silinip yittiği, yırtılıp atıldığı sanısını uyandıran –yani tonunu kestirmenin zor olduğu– bir yanı var gölgenin. “Bencillik her şekilde iğrenç bir şey. Kendimle gitgide daha az, yapıtımla ve düşüncelerimle gitgide daha çok ilgileniyorum. Her gün, her saat, Tanrı’ya layık olup olmadığımı sorgulamıyorum artık. Ama bu büyük bir hata; insan en saf şeyleri bile yansıtabilmeli.” (s. 196, 12 Mayıs 1892) “İncil’deki sözlerin anlamını açıklamak her zaman tehlikelidir, çünkü bu onların erimini sınırlandırır. (…) İnanç Tanrı’ya güvenden ve kendinden vazgeçişten oluşur.” (s. 1175-6, 3 Nisan 1916) “İncil! İncil! dünyaya ne güzel bir huzur vaat ediyordun.” (s. 1517)
André Gide’in Günlük’ünün başlangıcıyla bizim zamanımızın arası yüz otuz beş yıl! Az değil ama bunun, günümüzün çarpık zaman anlayışının kantarına vurulacak yanı da yok. André Gide gibi soy yazarların yapıtlarının, aradan bin yüz otuz beş yıl da geçse kalacağına, çünkü bir şeyler söylemeyi sürdüreceğine inanıyorum. Kitabın önemini bu uzun zamana dayandırmak değil amacım. Bugüne de söyleyecek sözleri var Gide’in. Hele ki uzun yıllar boyunca Fransız yazınının etkisinde kalmış, yaşadığı yıllarda André Gide ile ilgilenip kitaplarını Türkçeye çevirmiş bizler için…
Alıntıladığım yerlere bakıp da Gide’in salt dinle ilgilendiği sanılmasın. Edebiyata, müziğe, sanatçılara değin dedikleri için de önemlidir André Gide. 1925 yılında “Gerçekten de Les Mille et Une Nuits’de (Binbir Gece Masalları –O.Ü.) oyun’un olmadığını görmek çok önemli” (s.1515) demesi gibi, yapıtlar üzerine gözlemleri de öyle. Bunlara karşın, bundan tam yüz altı yıl önce, 7 Kasım 1916 (s. 1186) tarihindeki dileğiyle anacağım bu “yanlış papaz”ı – ben de o dileğe yürekten katıldığım için:
“Tanrım, izin verin bu dünyada sivrilenlerden olmayayım!
İzin verin başarılılardan olmayayım!
İzin verin mutlulardan, hoşnutlardan, bir eli yağda bir eli balda olanlardan; alkışlananlardan, kutlananlardan, kıskanılanlardan olmayayım!”
•
[1] Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü/Department of Near Eastern Languages and Civilizations yayımı Türklük Bilgisi Araştırmaları/Journal of Turkish Studies, bu yılki sayısını, benim önerimi kabul ederek karşılaştırmalı edebiyat disiplininin yüzüncü, Journal of Turkish Studies’in de kırk beşinci yılında Jale Parla Armağanı/Festschrift in Honour of Jale Parla diye belirledi. Bu güzel ve önemli işin editörlüğü gözüme kestirdiğim çoğu kitabı okumama fırsat vermese de, arada kaçamaklarım oldu. Yakındığım sanılmasın; böyle bir işe aracı olduğum için çok mutluyum. Umarım elime yüzüme bulaştırmamışımdır.
GİRİŞ RESMİ:
André Gide portre (ayrıntı), Paul Albert Laurens, 1924, d'Orsay Müzesi, Paris.