“Gerçek Zenginliklerimiz”: Bir kitabevi neler başarabilir?

Zenginliklerimiz

Zenginliklerimiz

KAOUTHER ADİMİ

çev. Damla Kellecioğlu Deli Dolu Yayınları 2019 188 s.

Zor zamanlarda insanları ayakta tutup umudunu canlı kılan en önemli şey, bireylerin bir araya gelip, dayanışmasıdır. 1930’ların sonlarından başlayarak uzunca bir süre Cezayir’de bu işlevi gören en önemli mekânlardan birisi Vraies Richesses Kitabevi olmuş. O yıllarda imkânın mekânı haline gelen kitabevinin ve kurucusu Edmont Charlot’nun hikâyesi, fazlasıyla okunmaya değer ilginçlikte ve tarihsel de bir öneme sahip.

EROL MALÇOK

Kitapçılara pek kitap hediye edilmez. Ama iyi ki bu kendiliğinden işleyişi bozan insanlar var. Geçenlerde bir arkadaşım Almancasını okuduğu ve çok etkilendiği bir kitabı –hem de bana sipariş ettirerek– satın alıp hediye ediverdi. Kaouther Adimi’nin, Deli Dolu Yayınları’ndan çıkmış Zenginliklerimiz isimli bu eserini elime alır almaz dikkatimi ilk çeken şey kitabın çok hoşuma giden ismi oldu. Zenginliklerimiz Cezayir’in henüz Fransız sömürgesi olduğu 1936 yılında daha 21 yaşındayken Vraies Richesses (Gerçek Zenginlikler) Kitabevi’ni açan Edmond Charlot’yu anlatıyor. Kitabevinin vitrininde “Okuyan bir insan iki insan eder” yazılı bir afiş olurmuş sürekli.

Kendi yapmaya çalıştığım kitapçılık tarzını Edmond Charlot’nun 1936’da yapmayı düşlediği cümlelerden okuyorum ve çok heyecanlanıyorum:

“Büyük bir zihniyet taşıyan küçük bir yer olmalı, hem yeni hem eski kitaplar satan, kitap ödünç veren ve sadece bir dükkân değil, aynı zamanda buluşma ve okuma noktası olacak bir kitabevi.” (s. 26)

Öte yandan, ihtiyaç olduğunda yayıncılık da yapabilecek bir kitabevi.

Küçük Kitapçılıktan Hızla Yayıncılığa

Edmond 9 Mayıs 1936’da aldığı bir mektuba çok sevinecektir. Mektup dönemin büyük yazarı Jean Giono’dandır. İnsanları gerçek zenginlikleri olan toprağa, güneşe, nehirlere ve edebiyata davet ettiği muhteşem eserine atıfla kitabevinin ismini Vraies Richeses koymasında bir sakınca olmadığını, bu adın kendi malı olmadığını belirtmektedir. Böylece kitabevinin ismi tescillenmiş olur.

Albert Camus henüz üniversite öğrencisiyken, üç arkadaşıyla birlikte yazdığı, tüm hazırlıkları tamamlanmışken oynanması yasaklanan Asturya’da İsyan piyesini 21 Nisan 1936’da Edmond Charlot’dan acil olarak basmasını ister. Edmond, piyes oynanamadı ama en azından okunabilsin diye oyunu basmaya hızla karar verir. Böylece Camus’nün yazılı ilk metni basılmış olur. Kitabevi ve yayınevi ikinci yılını kutlarken, Camus’nün Tersi ve Yüzü basılır. Okuru nitelikli edebiyatla buluşturmak temel gayedir. Bu süreçlerde Camus, Edmond’un en büyük yardımcılarındandır. Yıllar büyük bir çaba içerisinde hızla geçer. İlerleyen yıllarda her ikisi de başkent Cezayir’e yerleşen André Gide ve Saint Exupéry ile tanışır. Gide’in ilk kitabını basarken Exupéry’nin de ABD’de yeni yayınlanmış olan Küçük Prens’inin Cezayir baskısını yapmak ister. Exupéry kitabın Cezayir baskısının ABD baskısından kötü olacağı endişesiyle teklifi kabul etmez.

Kitapçılık Yayıncılık ve İnsan Hakları Aktivistliği

Fransa, Naziler tarafından işgal altındayken Özgür Fransa dergisini çıkaran Edmond Charlot, Cezayir’de ise Cezayir’in ulusal bağımsızlığını savunmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nda Fransızlarla birlikte İtalya’ya karşı savaşan Cezayirlilere bazı sözler verilir; oysa savaş bitince bu sözleri hatırlatmak amacıyla kurtuluş kutlamalarına hazırlanmak için sokağa çıkan Cezayir’lilere ateş açılıp binlerce kişi öldürülür. Bu gösterilerde Edmond da yer alır. Bu olaylar Cezayir ayaklanmasının habercisi olacaktır...

Yayınevinin Fransa Ayağı

Edmond Charlot yayınevinin Fransa şubesini açmak için hazırlanırken sık sık gittiği Cafe de Flore müdavimleri arasında Simone de Beauvoir ile Sartre da vardır. Yayınevi açılır ama savaş sonrası kâğıt bulmak kolay değildir. Bulunabilen kâğıtlarla basılan yazarların kitaplarına ilgi büyük olur. Bazı yazarlarını daha iyi para teklif eden büyük yayınevlerine kaptırır. Kısa süre sonra yayınevi saldırıya uğrar, bir kısım kitap ve malzeme zarar görür fakat dayanışmayla hızla tadilat yapılıp faaliyetine devam eder.

Edmond Charlot Fransa’daki yayıncılık serüveninin ardından tekrar Cezayir’e döner; 16 Eylül 1961’de kitabevi bomba atılarak yakılır. Bu yangında el yazısı çoğu bilgi ve belge yok olur. 1962 yılının sonunda Cezayir’den ayrılıp Paris’e gider. Ardından Türkiye’ye ve Fas’a…

Albert Camus, Jules Roy, Kessel, Emmanuel Roblès, André Gide ve Garcia Lorca’nın ilk kitaplarını basan Edmond Charlot, 2004 yılında bu dünyadan ayrılır. Jules Roy, Edmond Charlot’nun ardından Berberi Anıları’nda şöyle der:

“…Charlot biraz biraz hepimizin yaratıcısıydı, en azından doğumumuzu mümkün kılan doktordu. Bizleri icat etti (belki Camus’yü bile), var etti, şekillendirdi, başımızı okşadı, kimi zaman payladı; daima yüreklendirdi, övdü, düzeltti, destekledi, toparladı, büyüttü, bize ilham verdi. Onun hayaliydik, doğduğumuz topraklara şan ve şöhret getirecektik. Zaman zaman, ona yeterince lâyık olabildik mi diye düşündüğüm oluyor.”  (s. 180)

İkinci Dünya Savaşı’nın Küllerinden Doğan Bir Kitabevi: Lüders

Geçtiğimiz ay bir ekoloji konferansı için Hamburg’a gitmiştim. Hamburg’da beni gezdiren arkadaşım görmek isteyeceğimi düşünerek Lüders Sahaf - Kitabevi’ne götürdü. Zenginliklerimiz kitabının hediye edilmesinden birkaç gün sonra gelişen bu tanışma şahaneydi benim için: Lüders Kitabevi, savaş uçakları tarafından vurulan binalardaki tahtaların ve kalıntıların Axel tarafından toplanmasıyla inşa edilmiş, tam anlamıyla bir geri dönüşüm eseri bir sahaftı. Altmış beş yıllık kitabevinin uzun yıllardır çalışanı olan Sınje bizi çok sıcak karşıladı. Sınje, kitabevinin hem birinci el hem de ikinci el kitap sattığını, geniş bir içeriği olduğunu söyledi, entelektüellerin uzun süredir buluşma noktası olduğunu da...

Sahaf Mendel’in Yolunda

Stefan Zweig’ın kurgu olamayacak denli gerçekçi hikâyesi Sahaf Mendel’i çok önemsediğimi söylemeliyim. Sahaf Mendel, Paris’te parası fazla olmadığı için yer tutamamıştır, bir pastanenin ona verdiği köşede kitapçılık yapabilmektedir ancak. O köşe entelektüellerin ve akademisyenlerin uğrak noktasıdır. Çünkü Mendel adeta bir kütüphanedir. Her türden akademisyene kaynak önerir ve içeriklerini aktarır. Bilgi ve kültürü paylaşmada sonsuz bir çaba içerisindedir.

Kaybolan “Zenginliklerimiz”

Kentlerin en önemli sosyal mekânları olan ve gerçek zenginliklerimiz olan butik kitabevleri internet satış siteleriyle rekabet edemeyip bir bir kapanıyor. Kitabevlerinin yerlerini kozmetik veya giyim mağazaları alıyor. İşin diğer boyutunu da rekabet edebilme adına popüler kitapların öne çıkması, başka birçok nesnenin satışa sunulması, hızlı satış nedeniyle okurla diyalog kaybı oluşturuyor. Her durumda kaybeden butik kitabevleri, okur ve kamusallığın niteliği...

Zor anlardan geçtiğimiz şu dönemde dayanışmaya, hakiki zenginliklerimize ve müştereklerimize sahip çıkmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

 
Kaouther Adimi, kitabın afişi önünde.