Yoksulların yaktığı ateş

Yoksulların-Savaşı

Yoksulların Savaşı

ÈRİC VUILLARD

çev. Nihan Özyıldırım Can Yayınları Kasım 2021 52 s.

Film yapımcısı ve yazar Èric Vuillard, 1968 Lyon doğumlu. Eserleriyle bugüne dek dokuz ödül kazanan Vuillard’ın Yoksulların Savaşı kitabını Türkçeye Nihan Özyıldırım çevirmiş. Can Yayınları tarafından Kasım 2021’de yayınlanan roman, Uluslararası Man Booker Ödülü kısa listesine de girmiş.

ADALET ÇAVDAR

“Bundan elli sene önce yakıcı bir macun akmıştı, Mainz’den Avrupanın geri kalan her yerine, her kentin tepeleri arasında, her ismin harfleri arasında, olukların içinde, her düşüncenin kıvrımları üzerinden akmıştı ve her bir harf, her bir fikir zerresi, her bir noktalama işareti, kendini bir metal parçasının içinde bulmuştu. Onları ahşap bir çekmecenin içine yerleştirmişlerdi. Eller, içlerinden bir tanesini seçmişti, sonra bir tanesini daha ve böylece kelimeler, satırlar, sayfalar meydana gelmişti. Bunlar mürekkeple ıslatılmıştı ve müthiş bir güç, harfleri yavaşça kâğıdın üstüne bastırmıştı. Kâğıtları dörde, sekize, on altıya katlamadan önce, onlarca kez tekrar tekrar yapılmıştı bu. Sonra da kâğıtlar art arda yerleştirilip birbirine yapıştırılmış, dikilmiş ve meşinle kaplanmıştı. Bir kitap olmuştu bu. Kutsal Kitap.” (s. 10)

Yüzyılların konusu yoksulluk. Büyük şehirlerin kendilerine “lütfen” terk edilmiş mahallelerine, küçük şehirlerin, köylerin ve kasabaların her yerlerine sığınan, görünür-görünmez hal. “Yakarsa dünyayı gariplerin âhı yakar.” Ama bir de kimine göre Allah, kimine göre Tanrı ya da bir kutsal güç var o sokaklarda dolaşan ve yoksula zengini daha da zengin etmesi için güç verdiğine inanılan. Din adamlarının şatafatıyla gözleri kamaşanlar kadar, değişmez diye bilineni parçalayan insanlar da var.

Film yapımcısı ve yazar Èric Vuillard, 1968 Lyon doğumlu. Eserleriyle bugüne dek dokuz ödül kazanan Vuillard’ın Yoksulların Savaşı kitabını Türkçeye Nihan Özyıldırım çevirmiş. Can Yayınları tarafından Kasım 2021’de yayınlanan roman, Uluslararası Man Booker Ödülü kısa listesine de girmiş.

16. yüzyıl Avrupası’nın Protestan reformu, Katolik Kilisesi’ne, güçlülere ve ayrıcalıklara karşı bir isyana girişir. Eşitliği öldüklerinde değil, hayattayken yaşamak isteyen köylüler ve yoksullar yaşadıkları hayatı sorgulamaya başlar. Kısa sürede şiddetlenen bir ayaklanma baş gösterir. Bu mücadeleye ilahiyatçı Thomas Müntzer önderlik eder. 52 sayfalık roman bundan ibaret değil elbette. Fısıltılardan oluşan ve kulağınızı dolduran kocaman bir uğultu eşlik ediyor okura. Bugüne dair sorgulanması gereken bir şeyler fısıldıyor o uğultu. Eşit yaşam hakkı mücadelesi yüzyıllardır kimler tarafından veriliyor bir bak, gördüğün hoşuna gitmeyecek. Ama gözlerini dünyaya kapatırsan kimse senin için mücadele etmeyecek.

Mücadele her yerde birbirine benziyor: Thomas Müntzer ile Şah Kalender’i, Avrupa ile Anadolu’daki sınıfsal mücadeleleri karşılaştıran bir yazı için Ayrıntı Dergi’de Ufuk Ali Kaptanlı’nın yazısına bakabilirsiniz.

Müntzer, tahmini olarak 1488-1525 yılları arasında yaşamış, yazılarıyla Luther’e karşı çıkmış. 1524 yılında Alman Köylü Savaşı olarak anılan ayaklanmanın liderlerinden biri. Müntzer politik ve dinsel baskıya karşı Tanrının saflarında yer aldığına inanan 8 bin kadar köylüye Frankenhausen Muharebesi’nde (15 Mayıs 1525) önderlik etti. Yenildi, yakalandı, tutsak edildi ve işkence altında günah çıkarttı. O halde bile her şeyin herkese ait olması ve herkese ihtiyacı ölçüsünde bölüştürülmesi gerektiğini söyledi. Sık sık modern komünizmin Avrupa’daki öncülerinden biri olarak anılmasının sebebi de bu düşüncesi… On binlerce köylüyü ona inandıkları için öldüren prensleri korkutan da bu düşünceydi. 27 Mayıs 1525’te Thüringen-Muehlhausen’de idam edildi. Kafası ve gövdesi yıllar boyunca, onun yolundan gitmek isteyenleri korkutmak üzere sergilendi.[1]

Vuillard’ın bu kısacık romanı bir nevi Müntzer biyografisine giriş ya da son olarak tanımlanabilir. Yazar ve elbette çevirmen, büyük bir başarıyla tarihî bir olayın anlatımını bugünün tam orta yerinden yapıyor. Olaylar dün olmuş kadar gerçek bir dille, süssüz bir şekilde anlatılıyor. Metnin akıcılığı bir saat içinde okuyup kitabın kapağını kapatmanızı sağlıyor. Sonra kafanızın içindeki uğultuyla baş başa kalıyorsunuz. Neredeyse 500 yıl önce yaşanan bir mücadelenin güncelliği insanın tüylerini ürpertiyor. Bir soru içinizde dolanıp duruyor:

“Yoksulların tanrısı niçin böyle tuhaf biçimde zenginlerin tarafındaydı, sürekli zenginlerle birlikteydi? Her şeyi bırakmak gerektiğini niçin her şeyi almış olanların ağzından söylüyordu?”

 


[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Müntzer#Alman_Köylü_Savaşı