MURIEL SPARK
Sürücü Koltuğu Çeviren: Püren Özgören Siren Siren Yayınları
Muriel Spark’ın hem anlatıyı bir giriş, gelişme, sonuç düzleminden çıkarması, hem hikâyenin merkezini hatta ta kendisini oluşturan karakterini bir kadın olarak seçmesi, onu bugün döneminin ilerisinde bir yazar olarak tanımlamamızın en önemli sebeplerinden biri.
Sürücü Koltuğu, kendi kaderini kendi elinde tutmaya kararlı bir karakterin, Lise’in gizemli hikâyesi. Otuzlu yaşlarının ortasındaki Lise, bir yolculuğa çıkacaktır. Bu yolculuğun sonunda başına bir şey geleceğini en baştan biliyoruz ama bunun nasıl olacağını, neden olacağını bilmiyoruz. Kitabın son sayfasına kadar da öğrenmemiz mümkün olmayacak. Muriel Spark’ın anlatısının en güçlü yanı da buradan ileri geliyor. İlk kez 1970 yılında yayımlanan Sürücü Koltuğu, “zamanın ötesi” tanımını sadece yarattığı ilginç karakteri Lise ile değil onun hikâyesini kurma şekliyle de sonuna kadar hak ediyor.
Lise’in dünyasını, aklından geçenleri tüm açıklığıyla öğrenmemiz mümkün değil. Sadece onun bıraktığı izleri takip edebiliyoruz. Bu izleri bize, insanlara davranış şekli ya da onlara söyledikleriyle veriyor. Belirgin ve takip etmesi kolay izler değil bunlar. Lise, öyle kolay kolay dünyasına ya da aklına girebileceğimiz bir karakter değil. Bir sonraki hamlesini tahmin etmek kolay değil, bu da her sayfayı tedirginlikle çevirdiğimiz bir hikâye çıkarıyor ortaya. Lise, iki boyutlu kadın karakterlerin dünyasında kendi kaderini kendi elinde tutma azmiyle, bugün bile eşi görülmemiş bir farklılık yaratıyor. Sürücü Koltuğu, adı üstünde gidilecek yönü kimin belirlediğini, direksiyonun kimin ellerinde olduğunu işaret eden bir kitap adı. Lise’in sadece karşılaştığı birçok kişinin aklına kazınmayacağını, okur için de bildiği en ilginç karakterlerden birine dönüşeceğinin işaretini kitabın adıyla beraber ilk sayfalardan görüyoruz.
Muriel Spark’ın hem anlatıyı bir giriş, gelişme, sonuç düzleminden çıkarması, hem hikâyenin merkezini hatta ta kendisini oluşturan karakterini bir kadın olarak seçmesi, onu bugün döneminin ilerisinde bir yazar olarak tanımlamamızın en önemli sebeplerinden biri. Bu eğilimi Spark’ın Türkçedeki bir diğer kitabı Bayan Jean Brodie'nin Baharı’nda da görmek mümkün. Hatta yazarın özellikle '70 sonrası tüm kitaplarına yayılan sarkazm ve kara mizahla birlikte anlatılarının en belirgin özelliklerinden bir diğeri de kalıpların dışında kadın karakterler yaratmaktaki gücü.
İskoçya'nın Edinburgh kentinde doğan Muriel Spark, 1918 yılında doğmuş birçok hemcinsinin aksine, hayatı boyunca editörlükten yayın yönetmenliğine birçok farklı işte çalıştı. Londra, New York ve Roma gibi farklı şehirlerde yaşadı. Dönemindeki kadınlar için sekreterlik dışında bir iş bulmanın pek mümkün olmadığı, kamusal alanda bulunmanın koşulunun evlenmek ve bir eş olarak sosyal hayata karışmak olduğu bir dönem için oldukça ileride bir hayat yaşıyor Spark. Bu da elbette onun dünyayı evinin içinden, yaşadığı aile evinden ya da kocasıyla ve çocuklarıyla paylaştığı evinden görmek zorunda kalan yazarlardan farklı bir üretim yapmasına yol açıyor. Bayan Jean Brodie’nin Baharı’nda da bunu görmüş olsak da, Sürücü Koltuğu 70’ler sonrası kara mizah ve ironinin daha da belirginleştiği, yazarın metinlerinde daha da güçlü bir şekilde bunun hissedildiği yılların bir ürünü. Muriel Spark, arabanın sürücü koltuğuna “kurbanı” oturtarak klasik kadın-erkek anlatısını tersine çeviriyor. Otuzlu yaşlarında, çalıştığı iş yerinde biraz “kendini dinlemesi” için tatile gönderilen, tek gidişlik bir biletle yola çıkan, yolda karşılaştığı herkesin zihninde bir iz bırakan Lise karakterinin peşinden giderken, bir yandan da fona giren olaylar ve insanlar ile dönemin politik arka planını da görmüş oluyoruz. Tabii bunun farkına varmak için biraz dikkatimizi o arka plana da kaydırmamız gerekiyor zira Lise öyle kolay kolay kafanızı başka tarafa çevirmenize izin vermeyen, kıyafetlerinden, konuşma şekline, sesine ve kahkahasına kadar dikkati sürekli kendisinde isteyen bir karakter.