WILL BROOKER
Çev: Billur C. Yılmazyiğit Alfa Yayınları
Her ne kadar George Lucas kendisinin gücün karanlık tarafına daha yakın olduğunu düşünse de, onun macerasının Anakin’in Darth Vader’ınkinden aşağı kalır yanı olmadığı kesin!
Yıldız Savaşları (Star Wars), orijinal üçleme olarak kabul edilen serinin ilk filmi 1977 yılında vizyona girdiğinden bu yana büyük bir fenomene dönüştü. Yalnızca sinemada elde ettiği 5 milyar doların üzerindeki gişe hasılatıyla değil, kitaplar, oyunlar, oyuncaklar, başka hikayelerle büyüyen evreniyle ortaya çıkan ve 50 milyar doları bulan ekonomsiyle dev bir endüstri aynı zamanda. Ama Star Wars sevenler için bunlar teferruattan ibarettir. Orijinal üçlemenin mi, yoksa yaratıcısı George Lucas’ın milenyum çağında önümüze koyduğu ikicini üçlemenin de daha iyi olduğu tartışıladursun, hikaye giderek genişleyen bir evren yaratmaya devam ediyor.
Star Wars’un alametifarikası belki de ‘uzay’ dediğimiz boşluğun dinamikleriyle uyumlu olmasında yatıyor. Yani o da tıpkı evren gibi sürekli genişlemeye, keşfedildikçe merakı daha da artırmaya müsait. Ve geçen ay, Star Wars evreni yepyeni bir hikayeyle çıktı hayranlarının karşısına: Star Wars: The Force Awakens.
Filmin efsanenin evrenine yepyeni kapılar açtığını ve bu kapının ardında yeni dünyalar keşfedileceğini düşünenler de var, geçmişin tarihin üzerinde tepindiğini ve yeni olan hiçbir şey ortaya koyamadığını söyleyenler de. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca her yıl bir Star Wars hikayesi izleyeceğimize göre bu tartışma daha devam edecek gibi görünüyor. Net olan tek şey ise George Lucas’ın yarattığı evrenin bir sinema fenomeni olmaktan çıkıp sosyal bir vakaya çoktan dönüştüğü.
Alfa Yayınları kısa süre önce , British Film Institute tarafında konunun uzmanlarına hazırlatılmış özel sinema kitaplarını Türkçe’ye kazandırmaya başlamıştı. Bu kapsamda Baba, Yedi Samuray, Ucuz Roman, Ruhların Kaçışı, Saklı, Metropolis, Esaretin Bedeli ve Gözleri Tamamen Kapalı filmlerinin kapsamlı analizlerini ve arka planlarını ele alan kitaplar okurlarla buluştu. Yayınevi şimdi de Will Brooker imzalı Star Wars/ Yıldız Savaşları kitabını okurun dikkatine sundu.
İlk elden söyleyeyim, kitap bu adı taşısa da asıl olarak,1977 tarihli ilk film olan “Yeni Bir Umut”un yaratım sürecine odaklanıyor. Bunu yapmaktaki kasıt ise, Star Wars evrenini filmin görsel ve metin düzeyindeki karşılığıyla değil, doğrudan yaratıcısı George Lucas’ın dünyasına bir yolculuk yaparak anlama çabası. George Lucas’ın genç bir sinema öğrencisiyken çektiği deneysel filmlerin özelliklerini ortaya koyan yazar, bu filmlerle Star Wars arasındaki paralellikleri ve ayrılan noktalara dikkat çekiyor. Lucas’ın deneysel içeriğe sahip kısa filmleri ve ilk uzun metrajı THX 1138’in (1971) ayrıksılığı; ardından çektiği “American Graffiti/ Gençlik Yılları” (1973) ile ana akıma göz kırpışını, daha sonra da Yıldız Savaşları ile hikaye olarak masalsı ama estetik olarak ‘kolaj’ sayılabilecek bir efsanenin adım adım doğuşunu takip edebiliyorsunuz.
THX 1138 ve Gençlik Yılları’nın stüdyolar tarafından kısaltılmak istenmesi, Lucas’ın itirazının vizyona sokulmama tehdidiyle karşılanması belki de bu sürecin ateşleyici güçleri oluyor. Hayatı boyunca deneysel filmler yapmak istediğini söyleyen Lucas, geldiği noktayı şöyle tanımlıyor: “Olmaya kaçındığım şeyin ta kendisi oldum. Yani Darth Vader…” Zaten kitap da, “Yeni Bir Umut”un yaratım ve çekim süreci boyunca Lucas’ın dengeyi temsil eden bir Jedi yerine daha çok gücün karanlık tarafında dolaştığını, birlikte çalıştığı insanlarla kurduğu ilişkilerde, kötücül değilse bile ‘önce görev’ diye tutturan bir yanın olduğunu anlatmaya çalışıyor bir bakıma. Kitap, estetik tutarlılığı olmayan, disiplinsiz, başına buyruk ve dağınık asiler yerine; disiplinli, programlı ve makine düzeninde işleyen İmparatorluk evreninin Lucas’ın çalışma tarzına daha yatkın olduğunun altını çizmekten de geri kalmıyor: “Ölüm Yıldızı’nın hiyerarşisiyle, yapısıyla, harika parıltılarıyla ve verimliliğiyle mevcut düzenini gizliden gizliye bağrına basmıştır. Bu onun çalışmak istediği türden bir sistemdi. Öyle bir sistemdi ki bu, insanlara ne yapacaklarını söylemen kişisel bir durum değildi.”
Yazar Brooker ise bu konuda daha ‘dengeci’ bir tutum takınıyor ve şu yorumda bulunuyor: “Yıldız Savaşları’nı yönetmeninin bile fark etmediği kadar karmaşık bir film haline getiren şey şudur: İyi ile kötü arasında olduğu söylenen bu açık ve net çatışmada, Lucas, her iki tarafı da desteklemektedir.”
“Yıldız Savaşları evreni” kendi karakterleri içinde büyüyüp serpilirken, o karakterler de kendi başlarına hikayelerini yarattılar. Yoda’nın, Han Solo’nun Luke’un, R2D2’nun merkeze konulduğu kitaplar yazılabilir, filmler çekilebilir. Yazıldı ve çekildi de. Will Brooker, George Lucas’ı yarattığı evrenin bir parçası haline getirerek anlamaya çalışıyor. Lucas’ın tıpkı Yoda, tıpkı Luke gibi her hareketinin hikayenin evreninde bir karşılığının olduğunu görmek Yıldız Savaşları’nın hayranları için yepyeni bir deneyim olacaktır.
Her ne kadar George Lucas kendisinin gücün karanlık tarafına daha yakın olduğunu düşünse de, onun macerasının Anakin’in Darth Vader’ınkinden aşağı kalır yanı olmadığı kesin!