ÇİĞDEM ALDATMAZ
Amorf Kitap 2022 96 s.
Çiğdem Aldatmaz, son kitabı Sessiz Bahçelerde Ben Varım’daki öyküleriyle, okurla birlikte geçmişi acı tatlı anarken, ‘ölümün nefesi’ni satırlarından gözümüze üfletiyor. Sade dili, bazen okura soru işareti verdiği sonlarıyla, okunmayı hak eden on bir öyküyle baş başa bırakıyor bizi.
Trakya Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği mezunu olan Çiğdem Aldatmaz, üniversite yıllarında fotoğrafçılık kursuna giderek yerel haber ajanslarında bir süre stajyer muhabir olarak görev yapmış. Okul bitince başta İnkılâp Yayınları, Doğan Egmont, Alfa Yayınları gibi kurumlarda, yayıncılığın mutfağında epey bir pişmiş. Kalemi elden düşürmeyen Aldatmaz’ın yazıları Notos, Varlık, Can Öykü Gazetesi, Özgür Edebiyat, Trip Dergi, Son İstasyon, Berfin Bahar, İzafi, Rağmen gibi mecralarda çıkmış. 2010 yılında ilk öykü kitabı Aynada Yeni Bir Kadın yayınlanmış. Daha sonra Adnan Menderes’in en yakınlarındaki kişilerden biri olan Celal Yardımcı ve eşi Harika Yardımcı’nın 27 Mayıs hatıralarından oluşan Elli Kelime çıkmış. Gençler için bir Yusuf Atılgan biyografisi yazmış ve ikinci kitabı Sem’le de öyküye devam etmiş. Çiğdem Aldatmaz şimdi de Amorf Kitap’tan çıkan son kitabı Sessiz Bahçelerde Ben Varım ile okuyucunun huzurunda.
On bir öyküden oluşan kitaptaki öykülerin toplamından bir bütünlük çıkarmak mümkün. Ölümün başı çektiği bu başlıkta geçmişi, hatıraları, hesaplaşmaları bir adisyon gibi okurun önüne koyuyor Çiğdem Aldatmaz. Ama derdi en çok ölümle. Bazen bir mezarlığa götürüyor bizi. Bazen gülünmesi kati suretle yasak olan, “karbonhidrat” kokulu cenaze evlerine taziyeye. Ölümden sonra geride kalanlara, yaralılara uzatıyor elini.“Bir Tuhaf Yanık İzi” öyküsündeki “Dünya, cenaze evimizin on beş gün sonraki hali gibi bomboş” belki de yazarın ölümle alışverişini en iyi anlatan ‘üstü kalan’ kısmı kitaptaki. Kitaba ismini veren “Sessiz Bahçelerde Ben Varım”da dramatize etmeden eski günleri yâd ederek plaza ‘müdavimleri’ne ve ‘sınıfın’ en ‘ortasında’ yer alanları konuk edip günümüze de ufak bir yer açıyor misal:
“İçlerinden biri bizim mahalle için ‘Seksenleri çağrıştırıyor, çok tatlı’ demişti. ‘Evde bira yapmayı öğrendim ve vizemi geçenlerde yeniledim. On yıllık vizeyi zar zor aldım, anbilivibıl! Kulüple on güne yola çıkıyoruz.’
Işıltılı kıyafetlerinin içine iliştirdiği eti heyecanla kabarıyor. Bir diğeri plaza hayatının zorluklarından dert yanar gibi görünerek kendi dünyasında değer biçtiği mevkiyi güzelliyor. Onlarla birlikte olsam da aramızda bizi ayıran görünmez çizgiler bize kim olduğumuzu hatırlatıyor. Ama benim uzaklığım bunlarla sınırlı değil. Bir anda yalnız kalan biri olarak ben kimsenin dünyasında kimseyle bağ kuramıyorum. İstemiyorum. İlgimi çekmiyor. Zaman geçtikçe birbirlerinden uzaklaştıklarını itiraf etmekten korkan eski okul arkadaşları olmak yorucu. Okul arkadaşları, eski mahalleler gibi.”
Çiğdem Aldatmaz’la telefonda konuştuğumda, “Edebiyat kaygısı olan öykülerden oluşuyor” demişti yeni çıkan kitabı Sessiz Bahçelerde Ben Varım için. Bir yazarın kendi kitabıyla ilgili “Hele bismillah” demeden böyle bir yorumda bulunması hayli iddialı gelmişti bana. Ama kitabı bitirdiğimde o “kaygıyı” fazlasıyla gideren on bir öykü okumuştum. Kısa cümleleri, o cümlelere sığdırdığı, göz önünde ânında canlanıveren betimlemeleri ama en çok da karakterlerin duygu yoğunluğu… Yazarın ‘sessiz bahçeler’ine konuk olmak için öykülere dalmanız yeterli.
•