Sen ve Kendin, yaralardan ve yanılgılardan mürekkepsin!

Necati-Tosuner-Sen-ve-Kendin

Sen ve Kendin

NECATİ TOSUNER

İş Bankası Kültür Yayınları 2020 248 s.

Necati Tosuner 60 yıla yaklaşan edebiyat hayatında belki de en benzersiz eserini üretmiş. Sen ve Kendin uzun ve çetrefilli bir yol gibi tarif ediyor hayatı. Bir dolu yaşanmışlık ve bir dolu dersle bizi baş başa bırakıyor.

ADALET ÇAVDAR

Bir insanın sahip olabileceği en büyük erdemlerden biri kendisiyle barışık olmasıdır herhalde. O da ancak hataları ve kabahatleriyle yüzleşip bunlardan ders çıkartabilmekle, kusurlu taraflarını törpülemekle mümkün. Yetişkin olmak da bu olsa gerek. Necati Tosuner’in Sen ve Kendin’de dikkatimizi çektiği süreç de bu. Nasıl yüzleşir bir insan evladı kendisiyle? Yüzleşmek nasıl yetişkin kılar insanı? Peki biter mi bir kerede böyle bir mesele?

Necati Tosuner, 1944 Ankara doğumlu. İstanbul Pertevniyal Lisesi mezunu. Bir süre Basın İlan Kurumu’nda çalışmış. 1977 yılında Derinlik Yayınları'nı kurmuş ve biryandan da reklam yazarlığı yapmış. İlk öykü kitabı olan Özgürlük Masalı 1965 yılında yayınlanan Tosuner’in ilk romanı olan Sancı... Sancı... ise 1977 yılında yayınlanmış. Sayısız ödül kazanan yazarın yayınlanmış çocuk kitapları ve bir de tiyatro oyunu var. Sen ve Kendin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle basılmış.

Sen ve Kendin sırlı bir kitap. Bir tür hayat atlası. Yazarın kendisine seslendiği, hayatının muhasebesini kendi sesiyle yaptığı ve bunu büyük bir cömertlikle paylaştığı bir anlatı. Okura düşen sayfaların kenarlarına usulca yerleşip bu derin iç çekişe ortak olmak. Bir hayatın kat edilmiş yollarında, şu ya da bu durakta soluk alırken, artık o an, o hal tercümesine hangisi en uygun olursa o yordamla kaleme alınmış metinler, her iki-üç sayfada benliğin bir başka duvarının tasviriyle meşgul oluyor.

"Böyle gelir, geçer böyle!

Yine de anmak güzeldir geçmiş o günleri. Güzeldir elbet anılacak birinin yaşanılmış olan o varlığı, – seninle.

Güzeldir yine de, koşmayı düşünmek bile şimdi soluk soluğa bırakırken seni."

Geçmişin hesaplaşmak istediği anlarını hatırlıyor Tosuner. Kendi geçmişine sitem ederken kah kızıyor kah babacan bir tavırla teselli ediyor. Anılacak biriyle yaşanmış zamanın güzelliğini, unutulmamış olanın kıymetini hatırlıyor ve hatırlatıyor. Gençliğe pek çok atıfta bulunurken kimi yerlerde zaman ve mekândan bağımsız insanlık hallerinin hepimize pay edildiği yaşam tecrübeleri buluyoruz.

"Oysa senin günden güne azalan…azaldıkça azalan günlerinde durup durup yazık demekten de kendini hiç alamadığın. Kendinden saklaya saklaya sormaya korkar olduğun. Sanki sormayı aklından geçirmeye bile çekindiğin. Ama güçlükle de olsa, sormazdan gelmeyi başardığın..."

Yüzleşmek dile kolay. Tıkanmış damarları açmak gibi. Tazelenmek için yarayı tazelemek lazım. Kabuğu kaldırmalı ki ten kendi ilacını yapsın. Ne kadar gecikilirse o kadar zor olacak. Boşluklar kalacak ya da başka şeylerle dolacak. Ama yeterince zaman da geçmiş olmalı. Yara sıcakken acısı anlaşılmaz ki. Hataların kefareti yaş aldıkça form değiştirir, belki bir yerlerden çeşitli kabuller ve rızalar bile edinilir. Ama kolay değil ki bildiğini unutmak. O yüzden Tosuner artık kemikleşmiş anlara ve yanlış kararlara saldırmayı hiç sıkıntı etmiyor. Çoktan kabuk bağlamış, kendisi hatırlamasa kimsenin aklına gelmeyebilecek yaraları kalemiyle kanatmaktan hiç kaçınmıyor.

"Bir anlam: Yanılmışlık:

Yanılmışlık: Yıkıntı.

Gerçekte, yenilginlik de bunun yanında bir şey değil. Çünkü, yanılmışıktı kötü olan.  Gerçek olsa da olmasa da öyle inanılmıştı: Yanılmışlıktı kötü olan. Aldatılmışlık bile kaldırılabilirdi öyle pek kolaylıkla olmasa da. Ama yoktu yanılmışlık gibisi!"

Yanılgının tarifini yıkımla ilişkilendiriyor Tosuner. Kitabın tamamına bu yıkıntının molozlarını serpiştiriyor. İstikrarlı bir şekilde sürüp giden bu duygu ve eşeleme hali insanda ister istemez zehirli sorular uyandırıyor.

Acaba ben de mi?

Ya peki ben de böyle mi davrandım?

Her sayfasında farklı tonlarda, kimi yerlerde serbest çağrışımla ve nasıl denk geliyorsa, bazen coşkun akan bir suyun bizim üzerinde oturduğumuz kayanın da altını oyduğunu hissettirerek, içimizde bir yerleri tetikleyerek yavaşça sindirmemizi sağlıyor. Yaşlıadam Çeşmesi’nin başında oturup suya konuşur gibi anlatıyor kitap.

''Yüreğinde saklı tuttuğunu kendinden gizliyorsun.

Güzel oluyor bu.

Güzelliği şurada: Çünkü, yüreğinde saklı tutulanı kimse bilmiyor''

Necati Tosuner 60 yıla yaklaşan edebiyat hayatında belki de en benzersiz eserini üretmiş. Sen ve Kendin uzun ve çetrefilli bir yol gibi tarif ediyor hayatı. Bir dolu yaşanmışlık ve bir dolu dersle bizi baş başa bırakıyor.