Tarih ve mutfak birleştiğinde

Lezzetli-Fransa-Tarihi

Lezzetli Fransa Tarihi: Devrim, Savaş ve Aydınlanma Üzerine Gastronomi Hikâyeleri

STÉPHANE HÉNAUT, JENI MITCHELL

çev. Gül Tonak Say Yayınları 2020 432 s.

Her şey Stephanie Henaut’nun yemek yemeyi en az karısı Jeni Mitchell kadar sevmesiyle başlamış. Jeni’yle evlenmişler evlenmesine ama bir Fransızla Amerikalının aynı evde yaşamaya başlaması, akşamları büyük sorunlar çıkmasına gebe. Stephanie de bunun farkında. Ağır kokan peynirleri yemeye devam etmek istiyor, şarabı, sosları dolaptan eksik etmemek; bir isteği de fast-food ya da hazır yemek batağına saplanmamak...

BİLGEHAN UÇAK

Ne yardan ne serden vazgeçebilen Stephanie çözümü Fransız mutfağını Amerikalı eşine sevdirmekte bulmuş. İyi de, en basitinden insana koyunla öpüşüyormuş hissi veren bazı peynirleri eve nasıl sokacak? Jeni’nin bunları bırakın sevmeyi, yemeyi dahi kategorik olarak reddedeceğinden emin.

Böyle de oluyor ama kolay pes eden bir yapısı yok anlaşılan Stephanie’nin. Ne yapıp edip Jeni’ye Fransız mutfağını sevdirmesi gerektiğinin farkında. İşte bu esnada bu mutfağın hikâyelerinin gücünü fark ediyor. Kimi yemeği hikâyesiyle anlattığında “kategorik hayırcılık”, yerini “bir deneyelim bakalım”a bırakabiliyor, hatta, Stephanie yazmıyor ama, eminim ki “hadi bitir hikâyeni de bir an önce yiyelim,” sözü duyuluyordur sofrada.

Say Yayınlarından çıkan Lezzetli Fransa Tarihi (çev. Gül Tonak) kitabının çıkış hikâyesi bu. Kitabı Stephanie Henaut ile Jeni Mitchell beraber yazmışlar ama işin büyüğü Stephanie’nin. Yemek yemeyi seven biri olarak her ikisinin azmi karşısında da ayrı ayrı şapka çıkarıyorum.

Kitabın iştah açıcı bir kapağı var: Bir üçgen dilim camembert peyniri, baget ekmek, bir kadeh şarap, kruvasan… Bir de altbaşlık: “Devrim, Savaş ve Aydınlanma Üzerine Gastronomi Hikâyeleri”. Kitap bize Fransa tarihini alabildiğine eğlenceli ve acıktırıcı şekilde anlatıyor. Ve insanı etkiliyor: Mesela, Benedictine likörünü ya da “chabichou” peynirini bulamamış olmaktan ötürü çok üzgünüm ama Guerande’ın fleur de sel denen meşhur tuzundan buldum…

Kitap, Galyalılardan başlıyor anlatmaya. Kronolojik bir yöntem kullanarak her bölümde bugüne biraz daha yaklaşıyoruz. Tarihi ve gastronomi hikâyelerini çok güzel harmanlamışlar. Ayrıca, yeri geldiğinde bugüne bağlamaktan da kaçınmıyorlar. Mesela, Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğunu kuran Şarlman’ın dedesi Charles Martel’in, Müslüman ordularını Poitiers’de durdurduğu bilinir. Ama Fransız faşizminin kalesi Le Pen ailesinin seçimlere katılırken “Charles Martel 732, Le Pen 2002” sloganını kullandığını bilmiyordum – kitaptan öğrendiğim onlarca şeyden biri. Biraz daha yakın tarihe gelelim: Charlie Hebdo’ya 2015’te bir saldırı yapılmış ve ondan fazla insan öldürülmüştü. Bu olay üstüne milyonlarca insan, Madam Bovary’yi yazdıktan sonra mahkemeye çıkarılan Flaubert’i de hatırlayarak “Je suis Charlie” (“Charlie benden başkası değildir”) demişti. Meğer Le Pen, bu fırsatı da kaçırmamış ve “Je suis Charlie Martel” demiş...

Stephanie bu konuyu anlatmaya “dalgalı şirin bir yüzeye sahip, silindir şekilli, lezzetli bir Fransız keçi peyniri” olan “chabichou”yu anlatarak başlıyor. “Chebli”, Arapçada “keçi manasına geliyormuş ve efsaneye göre bu peynir, savaşta yenilen İslam ordularının geride bıraktıkları keçiler sayesinde keşfedilip öyle girmiş Fransız mutfağına.

Lezzetli Fransa Tarihi, bunun gibi onlarca öyküyle dolu. Kâh sizi savaş meydanlarına, kah Fransa’da Protestanlarla Katolikler arasındaki iç savaşa sürüklüyor, oradan alıp XIV. Louis’nin portakal bahçelerine, sosların keşfine, mantarların özelliklerine, 1789 Devrimine götürüyor, manastırlarda likör yaparken kendinizi Rokfor peynirinin üretildiği mağaralarda buluyorsunuz…

Neşeli, bilgilendirici, eğlendirici ve dahası acıktırıcı bir kitap Lezzetli Fransa Tarihi. Şu salgın günlerinde insanın içini ısıtıyor – masanızda bir parça Fransız peyniri, şarap ya da konyak olması şart değil.