Kuzey-Ormanında-Bir-Gece

Kuzey Ormanında Bir Gece

ÖZGE AKKAYA

resimleyen: Mavisu Demirağ Paraşüt Kitap 2020 55 s.

İnsan türünün kendi kendine yaptığı kötülüklere, yaşattığı acılara, bencilliğine dair sayısız kitap yazılmış, konuya dair sayısız film çekilmiştir herhalde. Eline ufacık bir güç verildiğinde insanların nasıl da değişebildiğine, o büyük güç ve iktidar uğruna nasıl da çevresini hiçe sayabileceğine dair kitaba ya da filme de pek ihtiyacımız yok aslında. Bireysel istek ve ihtiyaçlara karşılık başkalarının hayatlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını görmezden gelmek birebir deneyimleyerek, gözlemleyerek ve yaşayarak şahit olduğumuz şeyler ne yazık ki.

AYNUR KOLBAY

Bu evrende tek olduğunu sanmak, özel olduğunu düşünmek, kendi dışındakilerin önemsizliğine inanmak en büyük yanılgısı insanoğlunun. İnsanların “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” ya da “Her koyun kendi bacağından asılır” inancıyla hareket etmesi, daha da fenası bunu bir hayat felsefesi haline getirmesi en büyük yanlışlardan biri sanırım.

Paraşüt Kitap’tan çıkan Kuzey Ormanında Bir Gece isimli kitap da, insanın karşısına çıkabilecek en büyük tehlikenin yine başka bir insan olduğuna dair çok güzel bir hikâye anlatıyor. Güneşli köyde, her şeyin sıradan olduğu bir günde, güneş gökyüzünde parlar, dere huzurla akmaya devam eder, ağaçlar hafif esintiyle sallanır, kuzular otlar, kuşlar öter, çocuklar neşeyle oynar, insanlar tarlada çalışır ve köyün delisi hayvan orkestrası ile neşeli neşeli şarkılar eşliğinde dans ederken olan olur ve köye gelen kötü bir haberle tüm bu manzara donup kalıverir. Yan köyden gelen bir çocuk, köy halkının uzun zamandan beri kulak asmadığı, daha doğrusu inanmak istemediği gerçeği köyün orta yerine bırakıverir.

Tüm köyleri sırayla ziyaret eden ve köydeki herkesi esrarengiz bir şekilde kayıplara karıştıran İnsan Hırsızları en yakındaki köye de ulaşmış ve o köydekileri de bir sır perdesi ile birlikte yok etmiştir. Sıra Güneşli köye gelmektedir. Ancak tüm uyarılara ve korkulara rağmen köyün muhtarı Ebro, İnsan Hırsızlarının kendi köylerine gelmeyeceğine inanmakta ve herkesi normal hayatlarına devam etmeleri için zorlamaktadır.

Diğer köydeki insanların kendileri gibi olmadığına, kendilerinin işe yarar onlarınsa işe yaramaz insanlar olduğuna inanan Ebro maalesef yanılır. Çok geçmeden İnsan Hırsızları, Güneşli köye de ulaşır ve tüm insanları bir otobüse bindirerek ormanın derinliklerine götürürler. Başlarına ne geleceğini bilmeyen, büyük bir korku ve merakla kıvranan insanları hayatta kalmalarına yarayacak birkaç basit ipucu ile birlikte, sonsuz gibi görünen bir koridorda kendi kendileri ile baş başa bırakıp giderler. 

Sonu belli olmayan uçsuz bucaksız bir koridorda çıkılan bu yolculuk, insanın kendisi ve diğer insanlarla olan sınavı gibidir de aynı zamanda. Bir köy halkı olarak birlikte başlayan yolculuk, git gide bir hayatta kalma mücadelesine ve bencilliğin pençesinde başkasının hayatını hiçe saymaya kadar varır. Bir yemek ya da uyku uğruna arkalarında bıraktıkları insanlara karşı bir süre sonra nasıl da duyarsızlaştıklarını büyük bir acı ile kavrayan, kitabın minik kahramanı ve aynı zamanda minik bilgesi Tormi, içinde bulundukları bu durumdan kurtulmanın yolunun insanın içindeki iblis düşüncelerden kurtulmakla başlayacağının bilincine varır.

“Korku korktuğunu fark edince yok olur. Korktuğunu fark etmene ancak bir dost yardımcı olur. Dostuna elini uzat ki yalnızlıktan çekip çıkarsın seni. İhtiyacın olan tek şey cesaret. Yalnızlığın ve korkunun bittiği yerdir cesaretin ülkesi. Ve o ülkede birimiz olmazsak diğerimiz de var olamaz.”

Tormi keşfettiği bu gerçekle, herkesi sonsuz gibi gözüken bu yolculuktan kurtarabileceğini anlar ve köyün bilgesinin de kendisine destek vermesi ile birlikte köylüler –muhtar Ebro hariç–tekrar birlik ve beraberlik duygularını geri kazanırlar. Yolculuk boyunca geride bıraktıkları insanlar için sonunda vicdan azabı çekmeye başlarlar ve kurtuluşun sadece kendilerini düşünerek hareket etmekten geçmediğini kavrarlar. Bir köyün köy olması için hepsine ayrı ayrı ihtiyaç olduğunu ve birinin bile eksikliğinin o köyü ve hayatlarını eksik kılacağını çok geçmeden anlarlar.

“Marangozsuz, postacısız, öğretmensiz, delisiz bir köyde yaşanır mı? Tek bir hayatın var, onu da eksik mi yaşamak istersin?”

Köylülerin bu sonsuz koridordan kurtulup kurtulamadığı, İnsan Hırsızları’nın gerçek amaçları, muhtar Ebro’nun ve o zamana kadar ortadan kaybolan diğer insanların başına neler geldiği ise kitabın sonunda saklı olarak kalsın.

Kitapta yer alan pek çok farklı karakter sayısız temsiliyet de demek aynı zamanda. Muhtar Ebro her zaman, her yerde karşımıza çıkabilecek ve kendini çevresindeki herkesten üstün gören karakterlerin, köyün bilgesi Garzu sağduyulu ve iyi düşünceli insanların, muhtara boyun eğen/eğmek zorunda kalan köylüler ise –asıl emek ve güç sarf edenler kendileri olmalarına rağmen– her daim ezilmek zorunda kalanların bir simgesi gibi... Küçük kahramanımız Tormi ise bize zorlu durumlar karşısında sadece çocukların cesur ve iyi olabildiğini kanıtlıyor. Marangoz Fuli, çoban Suri, şifacı Nali, ebe Kila, terzi Lavon, kasap Barlu, öğretmen Yila, tarladaki işçiler ve daha nicesi. Meslekleri ile birlikte anılan tüm bu insanlar birlikte ve tam olmanın önemini, değerini ve gerekliliğini kavramamız için bir fırsat oluyor adeta.

Kitabın hikâyeyi tamamlayan ve ruhunu yansıtan çizimleri, pek çok farklı çocuk kitabından da tanıdığımız Mavisu Demirağ’a ait. Yazar Özge Akkaya ise, Paraşüt Kitap’ın bizzat ortaklarından da biri aynı zamanda. Uzun yıllar editörlük yaptıktan sonra, yayıncı ortağı Eda Doğançay ile birlikte kurdukları yayınevinin temelinde kendi tabirleri ile barış, adalet, eşitlik, hoşgörü ve sevgi var. Doğaya, hayvanlara ve birbirimize duyduğumuz saygıyı ve sevgiyi edebiyatla çoğaltabileceklerine inanıyorlar ve bu yaklaşımlarını destekleyen yerli ve yabancı yazarların kitaplarını yayınlıyorlar. Umarım kalıcı ve uzun soluklu olmayı başarabilirler.

8 yaş ve üstü tüm okuyucular için uygun olan kitap, çocukların dayanışma, iyilik ve kötülük, özgürlük, cesaret gibi kavramları daha derinlemesine düşünmeleri için güzel bir fırsat sunarken yetişkinler için de bir durup düşünme, çevremizle olan bağlarımızı sorgulama ve birlikte bir yaşam kurmanın gerekliliğini ve değerini kavramamız için imkân yaratıyor. Keyifli okumalar.