Yİ CH'ONGJUN
çev. Sevgi Tamgüç İletişim Yayınları 1993 114 s.
Yi Ch'ongjun bir bar mekânındaki karakterlerden bir mikrokozmos yaratarak iktidarı ve itaati sorguluyor. Kâhin, iktidar olmanın tadını almış Bayan Hong'un her türlü kötülüğü işleyebileceğine inanır ama...
Bu sorunun cevabını, 1991 yılında yazılan ve 1993 yılında İletişim Yayınları tarafından basılan Yi Chongjun'un Kâhin adlı öyküsünde buluruz. Yi Ch'ongjun bu öyküsüyle, bar ortamı ve yarattığı karakterler üzerinden bir mikro kozmos oluşturmuştur. Sosyal entropiyi, kimlikleri dejenere eden bir diktatör üzerinden sorgulatan Yi Chongjun, öyküsüyle eleştirel bilincin getirdiği toplumdışı konumlanmaya da değinir. Bu toplum dışı konumlanma, iktidara ve bu iktidara itaat edenlere tehdit oluşturacak ve kişi, hedef haline getirilecektir. Öykünün Kâhin üzerinden anlatılması, düşman oluşturan tarafın, bu “düşman öteki” üzerinden kimliğini tanımlar hale gelmesindendir. Artık bar müdavimleri ve çalışanları, “kâhin öldüren”, “kâhin olmayan”dırlar.
Öykü, Arılar Kraliçesi adlı barın müdavimi olan Na Uhyon adlı bir kâhin ve barın yeni patronu Bayan Hong üzerinden, diktatörü ve baskıyı reddeden, “Kral çıplak!” diyerek vatandaşları uyaran kişinin ilişkiselliğini, iktidar olanın meşruiyet kazandığı atmosferi sorgulatır. Bar müşterileri üzerinde gün geçtikçe baskı kuran, onlara dilediğini yaptıran ve gerektiğinde şiddet uygulayan Bayan Hong'un tavırları, barın müdavimlerini hipnotize eder. Bara gittikçe daha fazla insan gelmeye başlar; bar müdavimleri, Bayan Hong'un tavırlarından tedirgin oldukları ve bir şeylerin yanlış gittiğini sezinledikleri halde seslerini çıkaramazlar. Onun iktidarına hayranlık duyanlar, içten içe onun yerinde olmak isterler ve ne tesadüftür ki ona en çok hayran olanlar, elinden iktidarını almak için onu yok edecek olanların başında geleceklerdir. Bayan Hong, barın patronu olduktan sonra birçok yasak koyar. Getirdiği yasaklardan biri, gece 10'dan sonra herkesin maske ile dolaşması gerektiği yönündedir; böylelikle garsonlar ve müşteriler, var olan kurallar çerçevesinde kendi kimliklerini gizleyerek, Bayan Hong'un seçtiği ve kendilerinin taktıkları maskenin karakterine uygun olarak davranabileceklerdir. Zamanla bu insanlar, maske takmadan evvelki karakterlerini unutacaklar ve patronun belirlediği ahlâki normlar yolunda hareket edeceklerdir.
Kendi iradelerini Bayan Hong'a teslim etmiş bu kişiler, itaat etmekten ve emir almaktan haz duyarlar. İradenin iflas ettiği, karar verici ve kendi kaderini tayin edici vasıftan çıkıldığında, tamamen ilkel hazlara, korkulara yerini bırakan yaşamak eylemi, diktatörün çokça işine gelir. Fakat etrafındakiler ona ne kadar itaatkâr davranırsa, Bayan Hong'un endişeleri de o denli artmaktadır. Kendini bir türlü güvende hissetmemeye, arkasından iş çevrildiğine ve tehlikede olduğuna inanmaya başlar. Paranoyaklığı, barın müdavimi olan kâhinin varlığını merkeze alır. Başından beri olanları izleyen ve mecbur kaldığı şeyleri istemeden yapan kâhin, diken üstündedir. Yeni kehaneti, barda bir cinayet işleneceği yönündedir. Kâhin, iktidarını kanıtlamak isteyen Bayan Hong'un Arılar Kraliçesi olabilmesi için cinayet işlemesi gerektiğini söyler; zira cinayet, iktidarın mührüdür. İşlenecek cinayet sayesinde, paranoyaklığını geçici de olsa susturabilecektir. Cinayet, bar müdavimlerinin ve çalışanlarının iradelerinin, patronun kendi eline teslim edilişinin somut olarak vuku bulmuş hali olacaktır.
Kâhin, iktidar olmanın tadını almış Bayan Hong'un her türlü kötülüğü işleyebileceğine inanır; artık her şey mümkündür. Önü alınamaz bu paranoyak şizofren diktatöre itaatini sürdüren ve onun büyüsünden çıkamayanlar, kâhinin “cinayet işlenecek” sözlerine kulak asmazlar. Onlara göre her şey mükemmeldir. Bayan Hong, kâhinin öngörüleriyle daha çok şiddet kullanmaya, adeta delirmeye başlar. Evet! O cinayet işlenmelidir. Artık barda da Bayan Hong'a karşı laubali tavırlar, sataşmalar, görevine müdahaleler boy gösterir. Anlaşılan, cinayetin işlenmesi geciktikçe şiddet yüklü iktidar, dizginleri elinde tutmakta zorlanacaktır. Bu, anlaşılabilen bir durumdur. Paranoyak tavırlarının gittikçe tükettiği Bayan Hong'a alışanlar, onun tükenmekte olduğunu görür görmez alışkanlıklarını bozmamak adına, Hong'un yerini almak için yarışacaklardır. Peki cinayeti kim işleyecektir? Anlaşılan cinayetin grup içerisinde, yani itaat ettiren ve itaat edenler arasında boy göstermesi, “iktidar”ı sorgulatacak, iktidar bozucu bir kaos yaratacak ve ipin ucu kaçacaktır.
Dolayısıyla, mağdur grup dışından olmalıdır. Bu şekilde cinayetin faili eylemini haklı çıkartacak, iktidar algısı daha da sağlamlaşacak ve grubun dağılması imkânsız hale gelecektir. Çünkü grup üyelerinin hepsi tanıktır; hepsi de potansiyel olarak birer faildirler. Bu durumu anlayan kâhin, mağdur olarak kendini ortaya atar. Bir nevi Sokrates tavrıyla gerçekleri dile getirmiş ve kimseyi inancından döndürememiş olan kâhin, topluluk dışı kalıp kendini öldürtmeyi tercih eder. Kendini kurban olarak sunmadan evvel, dünyayı dolaşarak topladığı özel taşları bar müdavimleri ve çalışanlarına dağıtır. Bu taşlar, sonsuzluğu sembolize eder. Sonsuzluk ile sıkışmışlık arasındaki gerilimi hissetmeleri umuduyla yapılan bu eylemin sonuç verip vermeyeceği belirsizdir. Sonunda kâhin kendini kurban olarak sunar. Bayan Hong, Arılar Kraliçesi olmuş mudur olmamış mıdır? Yi Chongjun bize söylemez. Fakat grup dinamiklerinin bu denli şiddet yüklü hale geldiği ortamlarda, eli kanlı olanların iktidar olmaları daha olasıdır. Cinayeti Bayan Hong'un kendine köle kıldığı bir adam işler. Bu adam, Bayan Hong'un öldüresiye vurduğu kırbaçlardan sıyrılmış ve ona baş kaldırarak kan revan içinde kâhinin üzerine yürümüştür. Nefret, grup dışında kalmayı tercih edene, itaatsize akıtılmıştır; boşalma gerçekleşmiştir. Geçici rahatlığın rehavetinin üzerlerinden kalkmasıyla, şiddet artarak devam edecektir; ta ki grup kendi kendini yok edene kadar.
•