Korkutucu masallar gibi…

Kaçan Şehir

Kaçan Şehir

HOVHANNES TEKGÖZYAN

Çeviri: Sevan Deirmendjan Ayrıntı Yayınları

“Hovhannes Tekgyozyan, Kaçan Şehir’de, karakterini mekânların hafızaya oynadığı oyunlar üzerinden kendi toplumunun travmalarıyla yüzleştiriyor.” 

AYSEL SAĞIR

“Kaçan kelimesi daha şimdi garip geldi. Yanıldım mı? Harfler şehrimi kaçıracak kadar birbirlerine yapışamazlar. Kelimeyi birkaç kez tekrar ettim, kâğıda karaladım ve anladım ki Yerevan’ı tarif etmek için ‘kaçan’ kelimesi de kaçmakta…”

Bir kent düşünün ki, her sabah güne başlayanları yabancı bir yüzle karşılıyor; mekânlara yazılmış anıları anında silerek yaşamları savunmasız bırakıyor. Ermenistanlı yazar Hovhannes Tekgyozyan Kaçan Şehir'de karakterlerini böyle bir kentin peşine takıyor. Böylelikle de metin, kayganlaşan mekânların benlik ve hafızaya oynadığı oyunlar üzerinden gelişiyor. Olaylar ise “ben anlatıcı” üzerinden hareket ediyor. Bünyesinde barındırdıklarını sürekli dışlayan kent yaşamını karşımıza çıkaran yazar, okuyucunun- hiç de yabancısı olmadığı- temel yitiklik duygusunu sürekli canlı tutuyor. Zira Yerevan, -Ermenistan’ın başkenti- sokaklarıyla, caddeleriyle, dükkânlarıyla çehresini değiştirirken, en büyük etkiyi de içinde yaşayanlar üzerinde yapıyor. “Şehir alışılmıştan hızlı kaçıyor, mezar taşını hatırlatan, tüf taşından yapılmış ‘Yerevan’ arabamı rahatsız ediyordu. Şehrim burada nihayetlendi. Frenledim.”

Kokular, nesneler, sesler…

Aslında Yerevan’la İstanbul ve diğer kentler arasında –mekânların kayganlığı anlamında- pek de bir fark bulunmuyor. ‘Kentsel dönüşüm’ darbeleriyle yaşayanların anılarından, belleğinden koparılıp alınan mekânlar haline gelen şehirlerde yaşayanlar, tıpkı metindeki ben anlatıcı ve karakterler gibi benzer durumlar yaşıyor. Kent her gün yüzüne yeni bir çehre eklerken, diplere, kenarlara doğru çekilenler ise giderek fazlalaşıyor. Romandaki ben anlatıcı da bunlardan biri. Kokular, nesneler, tozlu bir kapı eşiği, bir sokak, duyulan herhangi bir ses yıllar öncesinde yaşananları tetiklerken, şimdiyle dünü iç içe geçiriyor. Anlamın yetmediği durumlara fantastik dokunuşlar yardım ediyor zaman zaman. Böylelikle de, betimlemeler metaforlarla yapboz misali yerli yerine oturuyor. Ama başka bir zamandan gelen yarım kalmış bir diyalogun tamamlanması gerekiyor. Nasıl mı?

“Büyükanne, ne zaman ve nerede doğduğunuzu hatırlıyor musunuz? Bin dokuz yüz yirmi yedi tarihinde bizim köyde doğmuşum. Hayatımın en önemli tarihi. Diğer tarihleri evlatlarım gibi kaybettim. Tarihlerin yerlerini değiştirdiğinde bir şey değişmez… Babam, annem, sonra kızım ölü doğdu, ikizler üç yaşındayken zehirlenip öldüler. Oğlum otuz bahar görmedi, torunum onun adına sahip, büyük de kurşuna kurban ‘ya şükür, oğul, iki torun var. Dağın üzerinde İsa var…”

 

Ben anlatıcı benliğinin derinliklerinde dolaştıkça, üste çıkmaya çalışan birkaç kuşak öncesi yaşantıları da bastırmaya çalıştığı gözden kaçmıyor. Yerevan’ın değişmeye koşulmuş çehresi bu kez de başka bir hafızayı harekete geçiriyor. Ancak kente vurulan darbeyle daha önceki yaşamları parçalayan darbe arasında nasıl bir ilişki bulunuyor? Aslında mesele biraz da ben anlatıcının korkutucu masallara dönüşmüş geçmişle ilgili bildiklerinde düğümleniyor. Geçmiş büyükannenin suretinde canlandıkça, yaşadığı yitiklik de boyutlarını ölçemeyeceği genişlikte büyüyor.

“Vagonda üç kişi yatıyordu: baba, anne ve çocuk. Bütün gün güneş, ateş altında olan balıkçılardı. Onları gördükten sonra garip bir his kapladı içimi. Beş yaşımdan beri ulusumuzu koruma acısı beni mahvetmiştir. Başta savaş, anne babamın boşanması, daha sonra kıtlık, dış göç ve parti yemeklerinde babamın nutukları olarak tezahür buluyordu bu duygu…”

Yitime uğratılan kent kurgusuyla –bir soykırımın uzantısında- toplumsal tarihin satır aralarını doldurduğu metinde, ben anlatıcı da başka bir gerçekliği inşa ediyor diyebiliriz. Bu gerçeklik ise yüzleşme olarak çıkıyor karşımıza. Böylelikle, gerilere doğru sondaj yapan hafıza bugüne doğru ilerledikçe bastırılmış olan ne varsa fantastik bir dünyanın içinde özgürleşiyor. Tıpkı yok sayılan, unutturulan tüm gerçekler gibi.