CAESAR
çev. Samet Özgüler Kronik Kitap 2022, 208 s.
“Caesar’ın özelliklerinden biri de yazar olmasıdır. Antik dünyanın önde gelen biyografi yazarlarından Plutarkhos (46-119?), İskender ve Sezar adlı eserinde Caesar’ın her yerde yanında iki muhafız bulundurduğunu ve birisinin daima yanında durup söylediği her şeyi yazdığını ifade eder. Ancak Caesar sadece söylediklerini kayda geçirilmesiyle yetinen biri değildir. Ayrıca gördüklerini, yaşadıklarını bizzat kendi yazar ve ardında yüzyıllardır tarihçilerin, meraklıların ilgiyle okudukları Galya Savaşı Üzerine, İç Savaş Üzerine gibi eserler bırakır. Okuduğumuz kitap, İskenderiye, Afrika ve İspanya Savaşları, Caesar’ın MÖ 49-MÖ 45 yıllarındaki iç savaşta rakiplerine karşı gerçekleştirdiği askerî etkinlikleri anlatıyor. Fakat bu kitap Caesar’ın öteki eserlerinin aksine, yazarı konusunda pek çok tartışma barındırıyor.”
MÖ 49-MÖ 45 yılları arasında İskenderiye, Afrika ve İspanya cephelerinde sürdürülen iç savaşa dair Caesar’ın askerî başarılarının konu edildiği İskenderiye, Afrika ve İspanya Savaşları, Türkçe olarak ilk kez yayınlanıyor.
Roma Cumhuriyeti’nde MÖ 49 yılında başlayan iç savaş, imparator olma yolunda emin adımlarla ilerleyerek amacına ulaşan Julius Caesar ile Komutan Gnaeus Pompeius arasında süregelmiş ve kıyasıya bir mücadelenin sonunda MÖ 45’te Caesar’ın zaferiyle sona ermişti.
MÖ 49-MÖ 45 yılları arasında İskenderiye, Afrika ve İspanya cephelerinde sürdürülen iç savaşa dair Caesar’ın askerî başarılarının konu edildiği İskenderiye, Afrika ve İspanya Savaşları, Türkçe olarak ilk kez yayınlanıyor.
Tarihin tanınmış şahsiyetlerinden Sezar (Caius İulius Caesar – MÖ 101-MÖ 44) Roma’da patrisyen bir ailenin çocuğu olarak doğar. İyi bir eğitim alır, özellikle hitabet ve yazma konularındaki yeteneklerini geliştirir. Kısa zamanda kendini siyaset dünyasında kabul ettirir. İnişli çıkışlı, maceralı geçen yıllardan sonra MÖ 69’da Quasestor (Roma ve eyaletlerinde maliye ve ceza işlerine bakan üst düzey yönetici) olur. Bu dönemde hızla yükselen, kendine karşı kurulan komploları başarıyla savuşturup kendi kurduklarında başarılı olan Caesar önemli bir askerî kumandanlık yapmayınca Roma’da siyasi hayatta yükselebileceğini bildiği için kendisini İspanya propraetor’u (Eski Roma’da yargıç ve yönetici) tayin ettirir. Artık İspanya eyaletinin valisidir ve eyaleti başarı ile yönetir.
Julius Caesar’in büstü, Andrea Ferrucci, Metropolitan Sanat Müzesi, New York
Caesar siyasette propagandanın önemini kavramış bir yöneticidir. Bu nedenle İspanya’daki küçük bir zaferi bile Roma’ya büyük bir başarıymış gibi gösterir. Fazladan gösterilen yaptıkları sayesinde İspanya’dan dönüşünde büyük törenlerle karşılanır ve Roma’da Ön Asya’daki görevini tamamlayıp başkente dönmüş olan Pompeius’a (MÖ 106-MÖ 48) mevki ve gelirleri paylaşmak üzere siyasi bir ortaklık önerir. Bu Caesar’ın MÖ 59’da konsüllüğe (Roma Cumhuriyeti’nde en yüksek iki devlet görevlisinden biri) seçilmesini sağlar. Arka arkaya çıkardığı kanunlarla emekli askerlere ve işsizlere toprak dağıtır. Valilerin gelirlerinin denetimini ve senatonun tutanaklarının yayınlanmasını sağlar. Kamuoyundaki prestiji giderek artar. Dönem sonunda Galya’ya konsül vekili olarak atanır ve Galya’nın Roma egemenliğine girmesi için derhal faaliyetlere başlar. Alp Dağları’nın kuzeyinde yer alan bölgelerin fethi zaman aldığı için konsül vekilliğini uzatır. Roma’nın eski ve zorlu düşmanı Galyalıları yenerek boyun eğdirir. Hatta İngiltere’nin güneyindeki bölgelerine bile bir çıkarma yapmayı dener.
Galya’yı yenmesi Caesar’a büyük bir güç kazandırır. Pompeius bu sıralarda Roma’da güçlenmesine, başkentteki tek konsül olmasına güvenerek Caesar’a karşı açıkça düşmanca bir siyaset izlemektedir. Onun Galya’dan sıradan bir yurttaş gibi dönmesini ister. Buna karşılık Caesar ona komutanlıktan aynı zamanda ayrılmayı teklif eder ama o kabul etmez. Karşısındakiler onu savunmasız bir şekilde getirip geçmişte işlediğini söyledikleri bazı suçlardan dolayı yargılamak istemektedirler. Roma’daki halk kitlelerinin ve ordusundaki subayların desteğini alan Caesar, ordusuyla beraber Roma’ya doğru yola çıkar ve İtalya ile Cisalpina arasında sınır teşkil eden Rubico Nehri’ni aşarak Roma’ya doğru ilerler. (17 Aralık MÖ 50) Geleneklere göre Rubico Nehri’nin silahlı olarak geçilmesi Roma’ya savaş ilanıdır ve MÖ 45 yılına kadar sürecek olan iç savaş başlar.
Caesar, Rubico Nehri’ni geçerken, Paolo Giudici, 1930, Özel koleksiyon.
Caesar’ın Roma’ya yürümesi üzerine Pompeius aceleyle Yunanistan’a kaçar. İtalya’yı işgal eden Caesar, önce Pompeius’a bağlı kalan İspanya ordusunu yener ve zaferden sonra rakibinin peşine düşüp Balkanlar’a geçer, Pompeius’un ordusunu MÖ 48 yılında Yunanistan sınırları içinde bulunan Pharsalus’da yapılan muhaberede yener.
Caesar’ın özelliklerinden biri de yazar olmasıdır. Antik dünyanın önde gelen biyografi yazarlarından Plutarkhos (46-119?), İskender ve Sezar adlı eserinde Caesar’ın her yerde yanında iki muhafız bulundurduğunu ve birisinin daima yanında durup söylediği her şeyi yazdığını ifade eder. Ancak Caesar sadece söylediklerini kayda geçirilmesiyle yetinen biri değildir. Ayrıca gördüklerini, yaşadıklarını bizzat kendi yazar ve ardında yüzyıllardır tarihçilerin, meraklıların ilgiyle okudukları Galya Savaşı Üzerine, İç Savaş Üzerine gibi eserler bırakır.
“Pharsalus Savaşı ve Pompeius’un Ölümü”, Apollonio di Giovanni, 1455-1460, Chicago Sanat Enstitüsü.
Okuduğumuz kitap, İskenderiye, Afrika ve İspanya Savaşları, Caesar’ın MÖ 49-MÖ 45 yıllarındaki iç savaşta rakiplerine karşı gerçekleştirdiği askerî etkinlikleri anlatıyor. Fakat bu kitap Caesar’ın öteki eserlerinin aksine, yazarı konusunda pek çok tartışma barındırıyor. Kitabı Türkçeye çeviren Samet Özgüler bu konuda şunları yazıyor:
“Elyazmalarında geleneksel olarak Caesar’a atfedilen bu üç kitabı günümüzde, kimin yazdığının tam olarak bilinmediği düşünülür! (Bu husus antik çağdan bu yana tartışmalıdır.) Her ne kadar kitapların içerik bakımından Caesar’ın daha önceki kitaplarının devamı olduğu düşünülürse de, üslup bakımından birçok farklılık içirmesi şüpheleri artırmıştır. (…) Daha çok her üç kitabı da farklı yazarların yazdığı kabul edilir.”
Ancak bu akademik konuyu daha fazla uzatmayan Özgüler, kitabın yine de bilhassa Caesar’a özgü birçok retorik ve edebi üslup kullanımı barındırdığını belirtiyor. Kitabın ilk bölümünde İskenderiye Savaşı anlatılıyor. Savaşta yenildikten sonra daha fazla asker bulup yeni bir ordu kurmak için Pompeius, Mısır’a kaçar. Caesar peşini bırakmaz ve ülkesinin işgal edileceğinden korkan Mısır Kralı XIV. Ptolemaius’un (MÖ 61-MÖ 47) askerleri tarafından öldürülüp başı Caesar’a gönderilir. Ancak Roma’nın yeni liderinin sonu gelmeyen hanedan içi mücadelelerinin yaşandığı Mısır ile ilgili başka projeleri vardır! Güçlü bir donanma ile İskenderiye önlerine gelir ve şehri denizden kuşatır. Nil Nehri’nin deltasını kontrol altına alır ve zaman zaman yaptığı kara harekâtlarıyla İskenderiye direnişini kırar. Sonunda şehre giren Caesar bir süre sonra Kral Ptolemaius’u ortadan kaldırır. Ve tahta Kraliçe VII. Kleopatra’yı (MÖ 69-MÖ 30) geçirir. Kitapta Caesar’ın Kleopatra ile ilişkisi hiç anlatılmamakta, kraliçeye dair çok az bilgi verilmektedir. Yine antik dünyanın en önemli kütüphanelerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesi’nin yanması hakkında tek bir satır okumuyoruz.
İskenderiye’yi işgal edip oradaki Roma hâkimiyetini güvence altına alan Caesar, bu kez yüzünü kuzeye çevirir. Ön Asya ve Anadolu’daki küçük krallıkların çıkardığı sorunları bitirmek niyetindedir. Ancak bu sırada İtalya’dan kötü haberler gelmeye ve Roma’dan bir an önce dönmesi için çağrılar almaya başlar. Fakat dönmek için acele etmez. Suriye ve Anadolu’daki yerel krallıklardan Roma egemenliğine karşı gelenleri arka arkaya tekrardan Roma’ya bağlayarak, isyancı kralları yok ederek, bölgede tek güç olduğunu gösterdikten sonra İtalya’ya döner.
Caesar her ne kadar ülkesinde törenlerle karşılanmışsa da iç savaş henüz bitmemiştir. Pompeius’un oğulları İskenderiye Savaşı’ndan sonra geride kalan askerleriyle Tunus/Cezayir bölgesine çekilir ve babalarının dostu kralların yardımıyla yeni bir harekât ordusu düzenlerler. Gelişmelerden haberdar olan Caesar ordusunu derhal toplayarak Tunus’a gider. Yapılan savaşlardan galip çıkarak Afrika’nın kuzeyinde de isyancıları ortadan kaldırır.
Pompeiusçuların son hamlesi İspanya’da olur. Afrika’dan kaçanlar bu kez İspanya’ya sığınırlar ve Caesar’a karşı harekete geçerler. Bir kez daha o günlerde İtalya’da oyunlar düzenlemekle meşgul olan Caesar’a acil yardım talebi çağrıları gelmeye başlar. Caesar hemen bazı generallerini bölgede görevlendirir ve kendisi de isyancıların başkentleri olarak duyurdukları Corduba’ya doğru yürür. Yerel çarpışmalar birbirini izler ve sonunda Corduba yakınlarında iki ordu karşılaşır. Kanlı bir savaştan sonra Pompeius’un oğlunun ordusu dağılır, kendisi de kaçarken yakalanıp öldürülür.
Pek çok iç savaşa nazaran kısa sürmüş olan iç savaştan sonra Caesar ülkenin tartışma götürmez hükümdarı olur. Yaptığı reformlarla geniş kitlelerin sevgisini kazanır ama sevmeyeni de vardır ve düzenledikleri bir suikast ile MÖ 44’te hayatına son verirler.
•