AHMET ALTAN
Everest Yayınları Kasım 2021 220 s.
Bir erkeğin belki de en fazla zorlanacağı şey, iki kadın arasında kalmaktır. Hele bir de her ikisinden de hoşlanıyorsa durum daha da çekilmez bir hal alabilir. Kalbini ikiye bölmek zorunda kalan ve her iki kadına da gönlünde yer açan erkek, birinden diğerine savrulabilir; bazen aklıyla mantığı arasında kalıp bu iki kadından birini tercih etmek durumunda kalabilir. Tercih etmek neyse de, asıl zor olan, erkeğin tercihini yaptıktan sonra iki kadını da kaybetmesidir. Kararını vermişken, yeni bir yaşama hazırlanıyorken kendisini seven kadınların hayatından (ya erkeğin kendisinden ya da başka bir neden dolayı) çıkması asıl ıstırap verici olandır. Ancak eğer bu iki kadın, onun yaşamına olumlu anlamda etkide bulunuyorsa, onu olgunlaştırıp büyütüyorsa sonuç çok da olumsuz değildir. Ahmet Altan’ın son romanı Hayat Hanım’ın başkahramanı Fazıl tam da böyle bir durum yaşar, iki kadın arasında kaldıktan sonra yeni bir yaşam kurar kendisine.
Avrupa’da iki ayrı ödül almış, Türkiye’den önce Fransa’da yayımlanmış olan Hayat Hanım’ın başkahramanı Fazıl, kendisinden yaşça epeyce büyük olan Hayat Hanım ile genç ve güzel bir kız olan Sıla arasında kalmış, bu iki kadını da seven bir erkektir. Roman, Fazıl’ın özne olarak merkezinde yer aldığı bu aşk ilişkisini, birtakım sosyal ve politik olayları da konu edinerek anlatır. Babası yanlış bir yatırım yaptıktan sonra iflas eden Fazıl bir televizyonda figüran olarak çalışırken, önce kendisinden büyük olan Hayat Hanım’la, sonra da Sıla’yla tanışır ve her ikisiyle de aşk yaşamaya başlar. Sıla’nın babası Muammer Bey, %2-3 hisseye sahip küçük ortağının “hükümete komplo kurmak” suçuyla tutuklanmasının ardından mallarına el konan bir işadamıdır. Bu yüzden genç kız ülkeden ayrılıp üniversite öğrenimini Kanada’da sürdürmek ister ve Fazıl’a da bu konuda telkinlerde bulunur. Hayat Hanım’la fırtınalı bir aşk ilişkisi yaşayan, bir yandan da Sıla’dan da kopamayan Fazıl’ın şahit olduğu birtakım olaylar bu fikre sıcak bakmasını sağlar. Eli sopalı adamların faşist ve gerici saldırıları, onunla aynı handa yaşayan trans birey Gülsüm’ün camiye yakın bir noktada gördüğü şiddet, yine handan komşusu Şair’in polis baskınına uğradığında intihar etmesi, hocaları Nermin Hanım ile Kaan Bey’in Barış Bildirisi’ne imza atmalarından dolayı tutuklanması Fazıl’ın yurtdışına gitme kararını vermesinde etkili olur. Kendisini yurtdışına gitme konusunda yüreklendiren ve arabasını satarak parasını kendisine veren Hayat Hanım’ın bir mektup bırakarak çekip gitmesi Fazıl’ı iki kadın ve aslında iki hayat arasında seçim yapmaya zorlar. Bütün muameleler tamamlanmışken, gidecekleri gün belliyken Fazıl gitmekten vazgeçer. Bir bakıma seçimini Hayat Hanım’dan yana koyar, ancak Hayat Hanım da bir Orta Anadolu kentine göçmüştür. İki kadınla fırtınalı bir aşk ilişkisi yaşayan Fazıl, seçiminin sonucunda yalnız başına kalır. Yaşamına yeni bir bilinçle devam eder.
Hayat Hanım ve Sıla belli özellikleriyle Fazıl’ı tamamlayan kişilerdir. Zaten Fazıl da onları kendisini tamamlayan iki ayrı kadın olmasından dolayı sever. Hayat Hanım hayat dolu, enerjik, ânı yaşayan, geçmişi kurcalamayı sevmeyen, mutlu olmayı önceleyen bir kadındır. Fazıl’a göre yaşlı olmasına rağmen hayatla daha barışıktır. Aslında Fazıl’ın, babasının yaşadıklarından sonra kendi içine kapanmayıp hayatla dolmasını da sağlayan kişidir. Hayat Hanım orta sınıfa mensupken Sıla burjuva bir aileden gelir. Babasının yaşadığı talihsiz olaylardan sonra televizyonda çalışıp para kazanmaya çalışan genç kız kültürlüdür. Fazıl gibi edebiyat bölümünde okuduğu için felsefi ve edebi farklı kitapları okumuştur, zaman zaman Fazıl’la edebiyat üzerine konuşur. Sıla aklı temsil eder. Hayat Hanım kadar yaşamla dolu değildir, yaşadıklarından dolayı kırgındır. Ancak mantıklı tercihler yaparak geleceğini belli bir düzen çerçevesinde inşa etmeyi de düşünür. Yurtdışına çıkmak ve eğitimine yurtdışında devam etmek istemesi onun usu kararlarının merkezine koyduğunu da gösterir. Karamsar değildir, ancak Hayat Hanım kadar da pozitif bir kadın olarak çıkmaz karşımıza.
Fazıl, Hayat Hanım ile Sıla’yı, bu karakter itibariyle birbirine çok da benzemeyen iki farklı kadını kendisini tamamladığı için sever. Hayat Hanım yaşamın kendisidir. Mutluluk kaynağıdır. Belli ki Hayat Hanım’ın ismi yazar tarafından tesadüfi seçilmemiştir. Enerji verir, arzu nesnesi olarak işlev görür. Dinamizmi hayran bırakır, kendisinden yaşça küçük bir erkeği bu kadar kolayca kendisine çekebilmesi onun pozitif enerjiye sahip olduğunu gösterir. Sıla da özlenen, kendisinden uzaklaşılsa bile daima yanına gidilmek istenen bir kadındır. O da isminin anlamıyla ilişkili bir temsiliyete sahiptir. Fazıl, Hayat Hanım’la sık sık buluşup onun evinde kalsa da, yaşı yaşına uygun Sıla’dan vazgeçemez; döner dolaşır, onunla da birlikte olur. Bir bakıma Sıla akıl ve mantığın karşılığı olan bir toprak parçasıdır, hayatın içinde sürüklenip dursa da Fazıl’ın bir biçimde uğramak zorunda olduğu kucaktır.
Fazıl İstanbul’dan ayrılırken Hayat Hanım’ı seçer. Ancak bir taraftan da muhasebe yaparak bu seçimini sorgular. Yaptığı seçimin onu Hayat Hanım’a götürmeyeceğinin farkında olacaktır ki, Sıla’ya Kanada’ya gitmekten vazgeçtiğini söylediğinde şöyle düşünür:
“Yüzüme baktı, bir daha belki hiç rastlayamayacağım kadar güzeldi. Onunla daha önce, babam sağken, ikimiz de zenginken karşılaşsaydık herhalde her şey daha başka türlü gelişirdi. O, benim bütün çocukluğum boyunca hayalini kurduğum kadındı. Belki de evlenirdik. Bu ilişkiden de birisi vazgeçecekse herhalde vazgeçen o olurdu. Ama anlayamadığım bir nedenden dolayı öyle olmamıştı. İnsan, kendisini ve yaptıklarını her zaman anlayamıyor.” (s. 214).
Şartlar eskisi gibi olsa aklını ve mantığını kullanarak bir seçim yapacağını ifade eden Fazıl, nedenini bilmeden Sıla’yla Kanada’ya gitmekten ve yeni bir hayat kurmaktan vazgeçmiştir. Nedenini çok da kavrayamadığını söylese de ortada olan bir şey vardır. O da Fazıl’ın sınıf değiştirmesi, eskisi kadar zengin, dilediği gibi yaşayan bir insan olmamasıdır. Eğer burjuvazi içinde yaşamını sürdürse, yine kendisi gibi yaşayan güzel kadın Sıla’yı tercih edecektir ve bu onun için daha rasyonel olacaktır. Oysa Fazıl, emeğiyle yaşayan toplum kesimlerine daha yakın olan Hayat Hanım’ı, belki de kavuşamayacağını bildiği halde tercih eder. Zaten Sıla, sevgilisi Kanada’ya gelmeyeceğini açıkladığında “O kadın yüzünden mi?” (s. 213) diyerek Fazıl’ın yaptığı tercihin arkasındaki etkeni de açıklamış olur.
Hayat Hanım’ın başkahramanı Fazıl iki kadın arasında kalsa da, bu kadınlardan hiçbiriyle arzu ettiği bir yaşamı kuramaz. Romanın sonunda, yaşadığı değişimle birlikte artık farklı bir dünya yaratır kendisine. Bu dünyada ne Hayat Hanım vardır ne de Sıla. Bu iki kadın da Fazıl’ın yaşamından uçup gider. Ortada yalnız, çırılçıplak bir erkek kalır. Yalnız, trajik bir varoluşa sahip, kendini iki kadınla yaşadığı ilişkiyle yeniden kuran bir Fazıl çıkar karşımıza. Fazıl, Şair’in muhalif dergisinde yazmaya başlar. Hayat Hanım ve Sıla onun olgunlaşmasını, kendisini bulmasını, yeni sınıfı içerisinde mücadeleye başlamasını sağlamıştır.
•