MU TUNÇ
Karakarga Yayınları 2021 240 s.
"Oyunu kazanmanız engelleniyorsa, onların kurallarını değiştirin cümlesiyle heyecan veren kitap oldukça geniş skalada dolanıyor. Ele aldığı alanın genişliği okuma albenisine katkıda bulunuyor. Yazarın hayatından anekdotlar küresel piyasadaki izlenme hilelerine yatay geçişle bağlanırken, veri sanatçılarının kullandığı verinin telif hakkı sorunsalına da değiniliyor, her şeyi “içerik” kılan sistemin sinir uçlarındaki hırs hayaletlerine de."
Zihinlerimize hücum eden dijital çağ hakkında daha fazla kaynağa ihtiyaç var. Veri bataklığına sürüklenirken konulara fazlasıyla Fransızız. Küresel şirketlerin özgürlük platformlarında fiziki esaretin gölgelerini büyütmüyor muyuz? Teknolojik fayda söylemlerinin bölük pörçük uzantılarından sanal dünya avatarları doğrultmaya meyletmişiz. Gidişatın girdabındaki insan yapımı bilinmezlere üretim bandındaki iradesiz parçalar misali uygun adım ilerliyoruz.
Yüzümüze su çarpmamıza ne sebep olabilir? Belki de 1986 doğumlu bir video deneycisinin yaklaşan dönüşüme dair paylaşımlarına rast gelmek. Dijital içerik dünyasında sörf yapan bir figürün sektörel dökümlerini okumak. Metaverse şafağından bildiren bir “konvansiyonel medya” kaçağına kulak vermek. Yanlış anlamayın, kitap mükemmel değil, hatta potansiyelinin oldukça uzağında fakat yine de içindeki özgün birikimi pas geçmeye cesaret edebilir misiniz?
Reklamcılık, sinema, vloglar derken sanat, teknoloji, ticaret kesişiminde kendince turlayan birine benziyor Mu Tunç. Eskiyle yeninin arasına gerilen ipte ileri geri yürüyor gibi. Bu kitabı yaşadıklarından filizlendirdiği kulağa küpe değinilerle örmüş. Geleceği yok sayan memleketlilerine siberpunk tınılar sunmak yolunu seçmiş. Yine de akıttığı satırların kitaptakinden farklı sistematikle ele alınması okur açısından kesinlikle daha yararlı olurdu. Editoryal müdahale gerekli derinliğe ulaşabilseydi kitap kült seviyesine yükselirdi.
Kült demişken, Tunç’un 2018 tarihli Arada filmini anmamak olmaz. Memleketin ilk punk filmi sloganıyla dağıtıma çıkan Arada’nın kendine özgü bir ritmi vardı. Eksikleri ve eksik kalmayı arzulamaktaki punk yaklaşımı ayrıksıydı. Yetersiz noktalarına rağmen kesinlikle taklit değildi. Tek güne sıkıştırılmış İstanbul enerjisini hem yeraltından hem gençliğin gökyüzünden göstermekteki mahareti kusurlarını aşarak kırık bir kaleydoskop parlaklığı sunuyordu.
Arada’nın bile isteye yontulmamış hamlığı elimizdeki kitapta da mevcut, fakat bu sefer üretimin odağı sanat olmadığı için filmdeki güçlü aura ıskalanıyor. Anlatılanların anlatılma biçimi kimi zaman arzulanan etkinin güdükleşmesine sebebiyet verebiliyor.
“Oyunu kazanmanız engelleniyorsa, onların kurallarını değiştirin!” cümlesiyle heyecan veren kitap oldukça geniş skalada dolanıyor. Ele aldığı alanın genişliği okuma albenisine katkıda bulunuyor. Yazarın hayatından anekdotlar küresel piyasadaki izlenme hilelerine yatay geçişle bağlanırken, veri sanatçılarının kullandığı verinin telif hakkı sorunsalına da değiniliyor, her şeyi “içerik” kılan sistemin sinir uçlarındaki hırs hayaletlerine de.
Bir çeşit kör uçuşla katedilen günümüzün artırılmış gerçekliği mevcut dijital sistemin arka planındaki ekonomik çarkları fotoğraflamaya meylediyor, evet ama öte yandan üreticilere moral taşıma misyonunu da üstlenmiş görünüyor. Mu Tunç geçen yıllarda kamu önünde yaşadığı garip hukuksal kargaşanın darbelerini yapıcı bir kılavuza çevirmeyi amaçlamış. Yalnız bunu yaparken ağzında kalan paslı tadın sayfalara sirayet etmesine engel olamamış. O dönem yaşanan hayal kırıklığı kimi yerde iğnelemelere, kimi yerde siteme, kimi yerde kendini yerden kaldırmak yönündeki yüreklendirmelere dönüşmüş ki, bu duygusal alt metin dijital dünyaya dair teknik gelişmeleri akarsu misali sarmalamış. Ne yazık ki akarsu kimi yerlerde taşkınlaşarak anlatıyı sele katıyor.
Mu Tunç
Belli noksanlardan bahsettik, fakat ilk bakışta özensizlik zannedilebilecek dağınıklık hakkında ne diyeceğiz? Z kuşağını hedefleyen bir yaklaşım sergilenerek metinlerin konuşur gibi yazılması önemsenmiş. Dikkat dağınıklığının önüne geçmek için konudan konuya atlayan kısa metinlerden yararlanılmış. Video oynatma sitelerinin algoritmalarına benzer bir okuma akışı hedeflenmiş. Ana konu merkezinde çağrışımsal rotalar çizilmiş. Bu “sübliminal” strateji Z harici nesillere eğreti görünebilir. Oysa tüm bunlar günümüz gencinin zihnini aynaladığına göre, yeni bir okur kitlesinin yayıncılık topraklarına çekilmesine vesile olacaktır.
İyi de, Mu Tunç arka kapaktaki şu vaatlerin ne kadarını yerine getiriyor:
“Dijital film yaratıcıları, YouTuber’lar, TikTok fenomenleri… Instagram ve Twitter’da çevrimiçi kimliğimizin küratörlüğünü yapmak, hem gizliliğimize hem güvenliğimize hem de dijital her türlü eserimizin telifine karşı gelişebilecek tehditlere hazırlıklı olmak. Beklenmedik bir şekilde ve hızla oluşan, sınırları sürekli değişen dijital kast sisteminde yerimizi almak ve korumak.
Bu baş döndürücü dijital Rönesans Çağı’na sıkı şekilde hazırlanmak isteyen yaratıcılar için kafa açıcı bir yol gösterici:
GENÇ RÖNESANS dijital yaratıcıların hayatta kalma rehberi.”
Teknik ya da hukuki içerik bekleyenler şaşıracaktır. Arka kapaktan edinilen izlenime güvenmemeniz tavsiye edilir, çünkü bu kitap daha önce okuduklarınıza benzemiyor. Hakkında yazılmayı tam da bu nedenle hak ediyor zaten. Tam anlamıyla “arada”. Hatalara odaklıysanız mutlu etmeyecektir, fakat farklı sese kulak verip pürüzleri göz ardı etmeyi becerenlerdenseniz, frekansı Mu Tunç’a ayarlamaktan geri durmayın.
Genç Rönesans, gençliğin enerjisinden pay kapan, sürprizli bir kitap. Kusurlarını gereğinden fazla sahiplense de, eskimiş zihinlerin laf çikletleri arasında kolaylıkla ön plana çıkıyor.
•