ÖMER F. OYAL
YKY 2019 208 s.
Evde geçirilen uzun, upuzun günler, dışarı çıkarken yaşanan çekinceler, yiyecek stokları yapmak, hijyen malzemeleri stoklamak, suyun, elektriğin, internetin öneminin artması, sağlık merkezlerine giderken iki kez düşünmek, sosyal hayatın bitmesi… Bir yıldır yaşadığımız salgın sürecinden değil, Ömer F. Oyal’ın 2019’da Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan Gemide Yer Yok isimli kitabından söz ediyorum…
Geçtiğimiz aylarda Yunus Nadi Roman Ödülü’ne layık görülen Gemide Yer Yok’ta, ülkede gerilimi hızla artan iç çatışma karşısında eve kapanan, değişen koşullara uyum sağlayarak yaşamını devam ettirmeye çalışan bir adamın ve onun çevresinde gelişen olayların hikâyesi konu ediniliyor. Konusu yaşadığımız salgın döneminden çok farklı görülse de, sıradan bir adamın olağanüstü bir durum karşısındaki düşünce ve davranışları, duruma adapte olmak için yaptıkları günümüz koşullarıyla bağdaşan noktalar barındırıyor. Salgından önce kaleme alınan romanın yayınlanmasının hemen ardından böyle olağanüstü bir durum yaşıyor olmamız ise, trajikomik bir tesadüf.
Nuh’un Gemisi arketipinden esinlenip roman boyunca Nuh’un yaşadıklarına atıflarla kurguyu ören Oyal, bir felaket karşısında yaşanan duygu durumuna, o felaket için yapılan hazırlıklara ve hayatta kalma güdüsüyle koşulları mevcut koşullara uydurarak süreci atlatabilme inancına dikkat çekiyor. Romanda hiçbir kişi, şehir ya da grup ismi bulunmaması, ilgiyi çatışmanın sebep-sonucundan ayırarak sıradan insanın psikolojisinde topluyor. Tek karakterin bakış açısından ilerleyen hikâyede hiçbir diyalog bulunmuyor ve kahramanın yaşamına dahil olan kişiler hakkındaki görüşler de bu tek karakter üzerinden veriliyor. Böylelikle Oyal; durumu, koşulları ve olayları bütünsellikle okura ileterek hikâye akışındaki empati duygusunu okuru isim ve sıfatlarla yönlendirerek değil, sıradan insanın hal ve hareketlerini tasvir ederek yoğunlaştırıyor. Oyal odağına çatışmanın sebebini, taraflarını, kültürel ve sosyolojik etkilerini değil; “içimizden biri”nin böyle bir durum karşısında neler yaptığını alıyor. Özellikle herhangi bir çağrışım yapacak tanımlama kullanmaması, karakterin psikolojik yolculuğunu güçlendiriyor.
Konu hayatta kalmaya çalışmak olunca ruh durumlarındaki değişkenler, alışkanlıkların yerini hızla yeni gerçekliğe bırakması, olağandışı durumda bile insanın kendine rutinler belirlemesi ve kurulan ilişkilerin fayda odaklı olması da önem kazanıyor. Bu noktada yazarın hikâyeye temel aldığı temalardan en keskin olanı olan ahlak algısı ile karşılaşılıyor, çünkü ahlak, sabit bir düzlemde değil, değişkenler karşısında eğilip bükülerek devamlılığını sağlayabiliyor. Güç, her zaman fiziki ya da maddi gücü değil, duruma göre envanter, silah, yiyecek, hijyen malzemesi ya da sağlık malzemesi gibi şeylere sahip olmayı da kapsayabiliyor. Koşullar değiştikçe güç dengeleri de değişiyor. Yapılmaz sanılanlar yapılıyor, gereksiz görülenler ihtiyaç haline geliyor.
Gemide Yer Yok hem psikolojik hem de fiziki sınırların minimuma indiği bir yerden, kişinin tüm şartlarının zorlandığı durumda dahi, hayata devam ettiği, o durumun içinde kalmayı sürdürdüğü yerden okura ulaşan bir roman. Oyal’ın dili ve hikâyesinin akışındaki tempo da bu en aza indirgenmiş yerdeki yüksek gerilimi merceğine alan bir incelikte ilerliyor. Hayattaki değerlerin bütünüyle bambaşka bir hal alması ve geleceğe dair hissedilen belirsizlik, geçmişin önemini arttırıyor. Bu noktada yazar, belirsizliğe rağmen umudun tükenmemesine dikkat çekiyor; bugünü geçirmenin yolu gelecek umudundan değil, bir geçmişe sahip olmaktan bulunabilir belki de. Geçmiş, gelecek belirsiz olduğunda yeniden anlam kazanıyor, çünkü hayaller ileri doğru kurulamadığından, hafıza geriye doğru ilerleyip ihtiyaç duyduğu umudu o güzel günlerde arıyor.
•