“Benim yerimde vasat bir erkek olsa ne yapardı?”

Pauline-Harmange

Erkeklerden Nefret Ediyorum

PAULINE HARMANGE

çev. Neslihan Elagöz Mundi Kitap 2021 104 s.

1994 doğumlu Fransız yazar Pauline Harmange erkeklerden nefret ediyor ve bunu söylemekten çekinmiyor; zira ona göre feminist devrime ivme kazandıracak ve erkekleri eylemlerinden sorumluluk duymaya itecek tek şey bu öfke. Öfkesini bir manifestoya çevirip kâğıda döktüğü Erkeklerden Nefret Ediyorum isimli kitabı birçok dilin ardından Mundi Kitap tarafından Türkçeye de kazandırıldı.

HAZAL BAYAT

Harmange’un kitapta anlattıkları kitabın ismi kadar net: Söz konusu erkekler, erkek olma ayrıcalığını nüfusun geri kalanının zararı pahasına, bilerek ya da bilmeyerek kullanan herkes. Nefretiniyse şöyle tanımlıyor yazar: “Bahsi geçen negatif duygu basit bir güvensizlikten düşmanlığa varan ölçekte seyredebilir ve çoğu zaman erkeklere yönelik bir tahammülsüzlük ya da onların kadın çevrelerindeki varlıklarının reddi olarak dışavurulur.”

Harmange’un nefretinin haklılığını keşfedişi, anlattığına göre blog’una yapılan bir yorum sayesinde olmuş. Anonim bir hesabın, feministlerin kadın-erkek ilişkisini olması gerektiği gibi değerlendirmediğine, erkeklerin yardım etme ihtimalini tehlikeye soktuğundan, bu durumun feminist davaya zarar verdiğine ve feministleri “hayattan istediğini alamamış bıyıklı kadınlar” olarak değerlendirilmeye mecbur bıraktığına dair yazdığı bu yorum, yazarı yeniden düşündürmüş: Erkeklerden nefret etmemiz için yeterince sebep yok mu? Ayrıca, erkeklerin feminist devrime destek vermesini neden isteyelim? Sorgulamaların sonundaysa şunu keşfetmiş Harmange: Kadınların erkeklerden nefret etmesine dair geçerli bir sebep olmadığını düşünmek en iyi ihtimalle yersiz kuşku, daha karamsar bakılırsa küçümseme ya da düşmanlıktan başka bir şey olamaz.

Elbette tüm erkekleri tek bir kefeye koymak doğru değil; bunun ironi olduğunu “Aslında iyi kızlarız” diyerek açıklıyor yazar. Kimi erkekler ev süpürüyor, yemek yapıyor, kadınların sorunlarını dinliyor; üstelik bazıları günümüzde erkek olmanın çok zor olduğunu iddia etmiyor bile. Peki, normal olanı yapmaları yeterli mi; özellikle kadınlar devamlı bir değişim ve kendini iyileştirme halindeyken? “Binlerce senedir egemen konumlarının sefasını sürmelerine rağmen, onların zorbalıklarını hak edecek ne yapmış olabiliriz?” diye soruyor Harmange, neden hâlâ iyileşmesi gereken bizmişiz gibi hissediyoruz? Aslında bu düşünceleri bir kenara bıraksak ve hepimiz erkek düşmanı olsak, onların beklentilerini ve gözlerindeki yerimizi boş versek daha yukarılara yükselmez miyiz?

Belki bütün erkeklerden durmaksızın nefret etmiyoruz; ancak bizi susturmak için kendilerini her şeyin farkında bir kurtarıcı konumunda göstermelerinden, kadınların dinlenmediği ortamlarda örnek olabilecekken üzerlerine düşeni yarım yamalak yapmalarından, kötü bir gün geçirdiklerinde yeniden kadın düşmanı kesilmelerinden hoşlanmıyoruz ve bu yeterli. Yaşadıklarımızın sistematik bir yanı ve politik bir boyutu olduğunun farkındayız; hoş görülmeyen dişil öfkeyi yeniden saygı duyulacak bir konuma yükseltmenin vakti geldi. Bıkkınız, ama bıkkınlığımız Harmange’un dediği gibi ne narin omuzlarımızdan kaynaklanıyor ne de aksi karakterimizden… Hepimizin kurbanı olduğu adaletsizlikten bıktık.

“Toplumsal bir grup ve çoğunlukla da bireyler olarak erkeklerden nefret etmek bana neşe veriyor” diyor Harmange; erkeklerin bu tarz bir düşmanlıktan korkmalarının sebebinin sempatimizi hak etmek için kıllarını kıpırdatmaları gerekmesinden çekinmeleri olduğunu da ekliyor. Zamanımızı ve enerjimizi bize öğretildiği gibi uysal ve sempatik görünmeye değil, öfkemizi göstermeye ve diğer kadınlar için güvenilir bir figür çizmeye harcamalıyız. “Kadın dayanışması hiçbir zaman uçarı değil ve her daim politiktir” diyen yazar iyileşmek için diğer kadınları ve kendimizi sevmeye, aşka, kız kardeşliğe ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Öfkeyi göstermek zor; “sonuçta binlerce kadın bundan çok daha azı yüzünden ateşe gönderildi”; ancak zamanı geldi:

“Dişil öfke nihayet varolmakta.”