Yayımlanmak için yazılmamış metinler

Einstein Seyahatnamesi

Einstein Seyahatnamesi: Uzakdoğu-Filistin-İspanya 1922-1923

ALBERT EINSTEIN

Yayına hazırlayan: Ze’ev Rosenkranz Çevirmen: Yusuf Selman İnanç Kronik Kitap

Şanghay'dan Kudüs'e, Albert Einstein'ın Ekim 1922’den Mart 1923’e kadar süren seyahat günlüklerinin tamamına yer verilen kitapta her sayfanın tıpkıbasım tercümesinin yanı sıra günlüklerde bahsedilen kurum, kuruluş, haber, kişi, yer gibi önemli noktalar notlarla okuyucuya sunuluyor...

ADALET ÇAVDAR

Albert Einstein’in adını duyduğunuzda aklınıza neler geliyor elbette bilemem ama benim aklıma dâhi ve deli kelimeleri peş peşe geliyor. Bu iki kelime bir cümle içerisinde aynı anda kullanılınca da ister istemez, cümleye konu olan kişinin hayatına dair derin bir merak duygusu uyanıyor. Albert Einstein’ı bilmeyenimiz var mı sahi? 1879’da doğdu, Almanya’da eğitim gördü. Fizik teorisine yaptığı katkılar dolayısıyla 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. 1933’te, Almanya’nın, dünyayı II. Dünya Savaşı’na sürükleyen hal-i pür melali nedeniyle verdiği beyin göçünün en önemli temsilcisi oldu. 1955 yılında hayata veda etti. Öyküsünün kısa özeti bu.  

Kronik Kitap’ın Eylül ayında yayınladığı Einstein Seyahatnamesi Uzakdoğu, Filistin, İspanya 1922-1923 adlı kitap, Einstein’in ilk defa 2018 yılında Princeton’da yayımlanan seyahat günlüklerinin çevirisi. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’ndeki Einstein Metinleri Projesi’nde kıdemli editör ve müdür yardımcısı olan Ze’ev Rosenkranz’ın yayına hazırladığı bu kitap Türkçe’ye Yusuf Selman İnanç tarafından çevrildi. 

Kitap, Ze’ev Rosenkranz’ın önsözüyle başlıyor, çocukluğundan bu yana yaptığı çeşitli seyahatlerden kısaca bahsediyor ve “Einstein’in seyahat günlükleri, yazdıkları arasında en sevdiğim metinlerdir” diye yaptığı kısa girizgâhın ardından metinler hakkında bilgi veriyor. Ve kitabı okuyan herkesin aklına gelecek olan bir meseleye önsözde yer veriyor Rosenkraz. Einstein’in yabancı düşmanlığı olarak nitelendirilebilecek bazı yorumlarının kendisinin de aklını karıştırdığını anlatıyor ve “Bu denli hümanist olan biri nasıl bu satırların yazarı olabilir?” sorusunu tekrarlıyor. Bu çağın “Öteki” nefretini bir şekilde anlamlandıramazken, Einstein’ı anlamlandırmak mümkün mü? Ya da bunu kim yapabilir? 

Seyahatname metinlerine ulaşmadan önce uzun uzun seyahatnamenin mazisi ve içeriği anlatılıyor. Aynı zamanda Einstein’ı bu seyahate çıkaran nedenler, Almanya’nın, özellikle Berlin’in o dönemde sosyal ve politik manzarası tasvir ediliyor. Ekim 1922’den Mart 1923’e kadar süren seyahat günlüklerinin tamamına yer verilen kitapta her sayfanın tıpkıbasım tercümesinin yanı sıra günlüklerde bahsedilen kurum, kuruluş, haber, kişi, yer gibi önemli noktalar notlar ile okuyucuya sunuluyor. Bu kitap Einstein’ın altı seyahat günlüğünden sadece biri, bu seyahatlerin ise birden çok nedeni var; Almanya’nın politik durumu, sosyal, siyasal ve bilimsel meraklar ve ayrıca verdiği eğitimler ve aldığı davetler... Bu uzun anlatımın ardından nihayet günlükleri okumaya başlıyoruz. Orijinal el yazması günlüklerin görselleri ile çeviri metinler yan yana dizilmiş kitapta. Bunun yanı sıra kendi çektiği fotoğraflar ve çizimlere de yer veriliyor. Bütün bu sayfalar ve Einstein’ın el yazısı insanın aklına tahayyül fersa iki soru düşürüyor. Bu kitabın yayına hazırlanması ve çevirisi esnasında kim bilir ne zorlanmıştır insanlar? Bu türü bir emeğe nasıl paha biçilir? 

Çoğu zaman tek bir sayfada birden fazla gününü anlatıyor Einstein. Kimi cümleleri telgraf metinlerini andırıyor. Kısa cümlelerle gördüklerini anlatıyor. Bu günlükleri kızlarının okuması için yazdığı yolunda kimi tahminler yok değil. Ama işte bunlar sadece romantik tahminler. Uzun gemi seyahatlerinde sohbet ettiği kişilerin sadece isimlerini, nereli olduklarını belirtirken okuduğu kitaplar hakkındaki düşüncelerini uzun uzun kaleme döktüğü anlaşılıyor. 

6 Ekim’de Elsa (karısı Mileva Mariç ile evliyken birlikte yaşadığı teyzesinin kızı) ile beraber Zürih’ten Marsilya’ya gitmek üzere ayrılıyorlar ve günlük yazılmaya başlıyor. Seyahatin ayrıntılı zaman çizelgesine kitabın sonunda ayrıca yer veriliyor. 1921 senesinde verilen Nobel Fizik Ödülü’nü almak için 9 Kasım 1922’de Hong Kong’a varıyor. 6 Ekim’den 9 Kasım’a kadar Marsilya, Mısır, Sri Lanka, Singapur duraklarına uğruyor. 9 Kasım günü Yahudi cemaatinin resepsiyon davetini reddediyor, iki Yahudi iş adamı bütün günü onlarla geçiriyor, bilim, ülke ve dünyevi zevkler üzerine uzun uzun sohbet ediyorlar. Çin’in ekonomisi, çalışma şartları, yaşam koşulları ve insanları hakkında kendi fikirlerini kaleme alıyor. Bu yazılanlar ile kısmen Ze’ev Rosenkranz’in önsözde bahsettiği üzere Einstein’ın kabalığı devreye giriyor. Einstein’ın bu metinleri yayımlamak üzere yazmadığı hemen anlaşılıyor. 9 Kasım’ın ne öncesinde ne de sonrasında aldığı ödülle ilgili tek bir not düşmüyor. Onun yerine Çinliler hakkındaki ilk izlenimlerini çoğunluğu nahoş bir tat bırakan sözcüklerle kaydediyor. 

“Bu sabah Elsa ile birlikte anakaradaki Çin mahallesini ziyaret ettim. Çalışkan, pis, aptal insanlar. Evler basmakalıp. Balkonlar arı kovanlarının içini andırıyor. Bütün binalar birbirine o kadar yakın ve benzer ki. Limanın arkasındaki lokantalarda yemek yiyen Çinliler masalara oturmuyorlar. Avrupalıların ormanda hacet giderirken yaptıkları gibi yere çömeliyorlar. Çocuklar bile ruhsuz ve boş gözlerle bakıyorlar. Bu Çinliler diğer ırklar üzerinde tahakküm kurarlarsa çok yazık olur. Bizim gibiler için bu durumun sebep olacağı keder kelimelerle tarif edilemez.” (Sayfa 155)

Çin’den sonra Japonya’yı da ziyaret ediyor ve Japonlara duyduğu saygıya ve övgülere günlüklerinde yer veriyor. Tokyo’da çeşitli üniversitelerde dersler veriyor, resepsiyonlara katılıyor, Elsa ile kavgalar ediyor. Tokyo’da uzun sayılabilecek bir süreyi geçirdikten sonra Şanghay’a dönen Einstein’in memnuniyetsizliği satırlarına yansıyor. Şubat 1923 itibariyle vardığı Kudüs’te ise zaman zaman hayranlığını anlatıyor. Lakin Ağlama Duvarı’nı gördüğünde yine sansürlemeden kaleme aldıkları hayli ağır. Kudüs’te İbrani Üniversitesi’nin kurulacağı alanda açılış mahiyetinde bir ders veriyor. 

Einstein’in bu seyahat boyunca tuttuğu notlarla onun uluslararası alanda ne kadar saygın bir insan olduğunu defaatle görüyoruz. Pek çok önemli bilim ve siyaset insanıyla tanışıyor. Gittiği her yerde insanlar onu ellerinden geldiğince iyi koşullarda ağırlamaya çalışıyor. Olumsuz söylemlerinin yanı sıra hayranlıklarını da kısmen belirtiyor, kendi yaptığı araştırmalara kısaca, okuduklarına ise sıklıkla değiniyor. Bütün bunlar bize Einstein’le ilgili ne söylüyor? Hem çok fazla şey, hem de aslında hiçbir şey. İnsanların sanatsal ve bilimsel üretimlerinin iyiliği ya da dâhiyaneliği onların kusursuzluklarının elbette bir kanıtı değil.