Jacqueline Raoul-Duval
Çeviri: İnci Malak Uysal Can Yayınları
Franz Kafka 1912 ile ölüm yılı olan 1924 arasında dört kez nişanlandı fakat hiç evlenmedi. Nişanlıları Felice, Julie, Milena ve Dora ile aşk mektupları aracılığıyla süren ilişkileri oldu. Bu edebiyat dahisi adam; Prag, Berlin ve Viyana arasında, kusurlu, ürkek, eğlenceli, ironik ve acımasızca kendi sınırlarının farkında olan biri haline gelmişti. Baştan çıkarıcıydı, aşık da olabiliyordu ama kadınların onu ele geçirmelerinden de korkuyordu. Kadınları baştan çıkarmadaki aracı da edebiyat oldu. Yüzlerce mektup yazdı Kafka… İşte, ölümünden yaklaşık yüzyıl sonra, Raoul-Duval bu mektupları, dünyanın en etkileyici modern yazarlarından birinin özel hayatını ve tutkularını aydınlatmak için gün yüzüne çıkararak Ebedi Nişanlı Kafka’yı yazdı. Kitabı okurken Kafka’nın sevgililerinin onun her şeyden öte sevdiği tek şeyle rekabet etmeyi istemediğini göreceksiniz: Yazmak! Aslında galiba Kafka’nın hiçbir zaman vazgeçmediği tek sevgilisi yazmak oldu. Sonra ise Milena… Kafka, bir gün Milena’ya şöyle der: "Mektup yazmak hayaletlerle düşüp kalkmak gibidir; yalnız mektubu yazdığınız kişinin değil, kendi hayaletinizle de düşüp kalkarsınız. (…) Uzaktaki birini düşünebilirsiniz yalnızca, yakınınızdaki birinin de elini tutabilirsiniz, bundan ötesine de gücü elvermez insanın. Oysa mektup yazmak, hayaletlerin aç gözlülükle beklediği bir eylemi gerçekleştirmek; onların önünde çırılçıplak soyunmak demektir…"
Ebedi Nişanlı Kafka ise işte bu mektuplarla dolu bir roman. Kafka aşık, Kafka tutkulu, Kafka kararsız, Kafka kederli, bazen terk eden bazen de terk edilen… Yani aslında aşkın tüm hallerini bir şekilde görebiliyorsunuz Jacqueline Raoul-Duval’in kitabında… “Ebediyen edebiyat” diyor sanki Kafka… (K24)