"Dünya romantikleştirilmelidir!"

Dünyayı-Yeniden-Büyülemek

Dünyayı Yeniden Büyülemek: Avrupa Romantizminden Portreler

HASAN AKSAKAL

Beyoğlu Kitabevi 2021 236 s.

"Romantizm bir anomalidir, evet ama akıllı uslu tarih anlatısı içindeki bir düşüncesizlik dönemi değildir, rastgele karalanmış dipnot dizilerine indirgenemez. Romantizmi ya içselleştirirsiniz ya da..."

ÖMER ALTAN

Romantizm hareketini tanımlamak romantik bir hareket olmayacağından dolayı, sözü kitabın yazarına bırakalım:

Romantizm ‘şiddetli aşk duyguları’, ‘hayal gücünden derinden etkilenmiş olmak’, ‘verili gerçekliğin ötesine geçme arzusu’, ‘imkânsızı isteyen hayaller kurmak’, ‘sarsıcı eleştirel fikirlere, devrimci ideallere sahip olmak’, ‘tutkularla hareket etmeyi makul olana yeğlemek’ gibi anlamlar içermektedir.

Türkçe dilinde romantizm üzerine kaynak nadirattan sayılır. Yerli bilgiçlerin gözleri klasisizm ile modernizm arasında yalpalayan, can sıkıcı bir detaymışçasına bakar bu ekole. Fikir tarihçiliği yapılan eserlerde romantizmin felsefi etkisini küçümseme çabasına pek sık rastlarız. Nedendir bilinmez, mini mini gösterilir kıta Avrupası’nın verimli arazilerine ekin çemberleri kazımış bu yıldırımlı cereyan. Romantizm bir anomalidir, evet ama akıllı uslu tarih anlatısı içindeki bir düşüncesizlik dönemi değildir, rastgele karalanmış dipnot dizilerine indirgenemez. Romantizmi ya içselleştirirsiniz ya da... Konuya Ludwig Wittgenstein’ın “hakkında konuşamayacağımız şeylerde sessiz kalmamız gerekir.” sözü kapsamında yaklaşmalısınız belki de.

Eldeki kitabın yazarı bu topraklardaki akademik geleneğin dar algısının aksi yönünde kulaçlıyor okyanusu. Daha önsözde “bununla beraber, az önce ifade ettiğim gibi, şayet başarabilirsem, Rousseau, Goethe ve Herder gibi öncüler etrafında Romantizmin ön-tarihini, Karşı-Aydınlanma ve Sturm und Drung hareketiyle beraber yorumlayan bir kitap daha yazmak istiyorum.” cümlesiyle projesinin genişliğinden haberdar ederken okuru, “İskandinav mitolojisi ve Romantizm”, “Gotik ve Romantik estetik” gibi başlıklara uzanan bir son halkayla tematik verimini üçleme haline getirme hedefi olduğunu da gizlemiyor. Bizim gibi konunun meraklılarına da “şimdilik çok az sayıda insanın yürüdüğü bu yolda, umarım böyle bir üçleme ülkemizdeki Romantizm çalışmaları için bir nebze olsun zemin oluşturur” temennisine katılmaktan başka seçenek bırakmıyor.

Romantizmin geniş etkisini onurlandırmak elbette kolay değil. Mantığın önüne coşkuyu yerleştirmiş, dağdağalı ve sanat odaklı bir felsefeden söz açıyoruz sonuçta. Bir akıl yürütme metodolojisinden çok, akılla elde ettiğini yaşamsallaştırmak zorunluluğunu hissedenlerin yolu bu. Dönemin önemli isimlerinin portreleriyle oluşturulmuş bu yapboz kitap size yolculuğa çıkmanız için gerekli mühimmatı sağlıyor. Uzak görünen siluetlerin zihniyetini kavradıkça farkında olmadan siz de romantikleşiyorsunuz.

Meşhur ozan Lord Byron hakkında ne denir bilirsiniz: “çılgın, fena ve tehlikeli." İşbu kalıbı neredeyse romantizmin tüm neferlerine iliştirmek mümkün. Yüksek duyarlıklı, üstün yetenekli, kültür membaını genç yaşta keşfetmiş ve birikimlerinin etkisiyle mevcudun ağır aksaklığına hamle eden figürler bunlar; aşk ile maddi âlemin ötesine geçme çabasını rehber edinmişler. Sanat enstrümanlarından tılsımlar zuhur ettirmeye yöneltmişler bakışı.

Bu kitapta cevvaliyet dolu sanat insanlarıyla tanışacaksınız, 1789-1848 yılları arasına “Romantik Çağ” dendiğini öğrendikten kısa süre sonra şöyle bir cümleyle karşılaşacaksınız mesela:

Bu tarihlerden itibaren William Blake, ‘acı çeken romantik deha’nın Britanya’daki en kıymetli temsilcilerinden biriydi. Yüz yıl sonraysa, Soğuk Savaş’ın kasvetli dünyasında, beat jenerasyonunun ve hippie’lerin, Bob Dylan ve Jim Morrison hayranlarının sisli, dumanlı kafalarında şimşekler çaktıran kültürel bir fenomene dönüştü.

Bu gibi pasajlarla o dönemki isyankâr hissedişin günümüzün hazırlayıcısı olduğunu daha net kavrayacaksınız.

Şair Percy Bysshe Shelley gibi toplumsal kabullerle savaşan karakterleri tanıdıkça meraklanacaksınız: Trajediler mi romantikleri bulmuş yoksa romantikler mi çağırmış trajedilerini? Bu metafizik bilginin peşinde hudutları aşa aşa devam ederken onlar maceraya, siz de ardı ardına çevireceksiniz sayfaları kana kana yaşanmış hayatların pınarından yudumlama insiyakıyla. “Uçurumun kenarındaki ressam” denince Caspar David Friedrich’ten bahsedildiğini bileceksiniz artık, unutamayacaksınız şu bilgileri:

Burada hoca olmak istese de, beklediği fırsatı bulamaz ve mutsuz, içedönük biri olarak tekrar dağlara, nehirlere, göl kıyılarına yönelir. Buralarda melankoli ve yücelik hissiyle donanarak ‘hiçliğin eşiğinde’ dolaşır.

Acılar, koşullarla savaşım, çözümleme arzusu, gündeliği şiirselleştirme sevdası, ayrıksılık, terk edilmişlik ama en çok da sanatlı mevcûdiyet emsallarinden günümüzün sıradanlığına akan can suyu bulacaksınız bu sayfalarda. Tabiatın sağaltıcı hâlesinden feyz devşiren entelektüeller aklınıza düşecek bir sonraki park yürüyüşünüzde. Varoluşa değğin kozmolojik çıkarımları duygusal meddücezir kayıtlarıyla fragman dedikleri minik parçalarda hemhâl etmeleri yeniden günlük tutmanıza sebep olacak belki. Romantiklere yaklaştıkça sınırlamalarınızı sıyırıp atmak kaçınılmazlaşacak, daha fazlasını arayanların taşkın taarruzuna şâhit kılındığınızda cüret edeceksiniz, “Hölderlin’in de dediği gibi, insanın olduğu yerden öteye geçebilmesi ancak düşleyebilme becerisiyle mümkündür.

Unutmayın, romantizm hem duyulara dokunur hem düşünceye; ayırmaz bedenle duyuşu, hepsini ister. Felsefesini ateşe attığı arzularından damıtır. Paragraf paragraf kaleme döker yaşanmışlık tortusunu ama bir paragraf diğerini takip etmez, fragman fragmandan ayrışır, bir anda olan diğer anda düşünülene hem yakındır hem mesafeli, “Fragman, Alman İdealizminin halis temsilcileri kabul edilen filozofların yaptığı gibi kategorik düşünmek ve kavramsal analiz yapmak ya da felsefi bir sistem inşa etmek yerine şair/filozofa ya da şair-filozofa, sonsuzluk içinde dilediğince salınma özgürlüğünü vermiştir.

Kitap “büyük bir sonsuzluk içine küçük sonsuzluklar bırakmak” diye tanımlandığı fragmanter yazım biçiminin romantizmin en kalıcı icatlarından biri olduğunu vurguluyor. Neden böyle dersek, elcevap romantiklerin tarihsel bir kırılma çizgisi üzerinde yürüyüşüne işâret işaret eder: Her şeyi akıl yürütmesine katma hedefindeki iddialı sistem felsefeleri, aklî bilgi düşünürün deneyimine mahkûmdur vurgusu yapan mütevazı yaklaşımlara evrilmektedir. Nitekim, bilme iştihaları itibariyle romantik görünen Hegel ve Schopenhauer sistem kuran son iki büyük feylesof olacak; aynı dönemin çocuğu Kierkegaard ise romantik bir refleksle sistemleşmeyi olumsuzlayan felsefenin yolunu açacaktır.

Konu romantizm olunca lakırdı bitmez, fragman fragman kurulur köprü sıkışmışlıktan sonsuzluğa doğru. İyisi mi Beyoğlu Kitabevi’nin bu ilk kitabı nice insana dokunsun deyip yineleyelim doğa felsefecisi Novalis’in çağrısını: “Bütün dünya romantikleştirilmelidir!”

 

NOT:

İtalik alıntılar kitaptandır.