NICK ROBINS
Çeviri: İnanç Özekmekçi h2o Kitap
Nick Robins, bir devleti değil bir tüccar birliği olarak Doğu Hindistan Kumpanyası'nı, incelemesinin odağına yerleştirmiş ve günümüz anonim şirketlerinin atasının nasıl oluştuğu ve şekillendiğinden hareketle günümüz şirketler dünyasının tarihinin yazımında bir girişe imza atmış.
Londra bulvarları, caddeleri hatta sokakları “Doğu"dan gelen bir turist için oldukça sıkıntı verici ve öfkelendirici bir güzergâh olabilir. Bunun başlıca sebebi heykeller, anıtlar ve hemen her bina duvarında rastlayabileceğiniz plaketlerin bir kısmıdır. Dikildiği günden beridir aynı hareketi bitmez tükenmez bir sabırla yineleyen bu taşlar, üstüne üstlük konuşurlar da. Çünkü onlar sizin ülkenizi, kasabanızı, hatta mahallenizi işgal etmiş bir İngiliz subayına ya da centilmenine aittirler ve geçmişte atalarınızın başına gelenleri hatırlatarak “ben yaptım" diye fısıldarlar. Çaresizsinizdir, sömürgeci bir geçmişin atlıları daima size eşlik eder Londra sokaklarında.
Ancak yazar Nick Robins'in yaptığı gibi Leadenhall ve Lime caddelerinin bitiştiği köşeye gittiğinizde “buranın bir zamanlar dünyanın en güçlü şirketinin merkezi olduğuna dair ne bir işaret ne de bir plaket" bulursunuz. Nasıl olur da fetihleri ve işgalleri ile sokak sokak heykeller dolusu böbürlenen bir ülke dünyanın en eski anonim şirketine, bugünkü şirketlerin büyüklük olarak yanına dahi yaklaşamayacağı İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası'na ait bir izi dahi bırakmaz. Tarihsiz bırakılmış bu köşede, eskiden Dünyayı Değiştiren Şirket'in merkezi olan devasa bina, Doğu Hindistan Evi bulunurdu. Karşısındaki Exchange Alley'de (Değiş Tokuş Geçidi) bu şirkete ait alınıp satılan hisse senetlerine her dokunanın eline kan bulaşırdı. Çünkü bu şirket basit bir tacirler topluluğu değildi. Kendi ordusu olan bir tüccar birliğiydi. Bu tacirler “Mc Douglas olmadan, Mc Donalds da olmaz" diyen günümüz New York Times yazarı, azılı liberal Thomas Friedman'dan tam 400 yıl önce, en büyük rakiplerinden olan Hollanda Doğu Hindistan Kumpanyası'nın yöneticisi Jan Pieterszoon Coen'in “Ne ticareti savaş olmadan ne de savaşı ticaret olmadan sürdürebiliriz” sözünün altına imzalarını atarlardı. Bir dönem 154.500 askerlik bir orduya sahip olan Şirket, Britanya devletini sürekli olarak askerî seferlere zorladı ve böylelikle savaş gücünün maliyetini giderek devletin üzerine yıktı.
Bu silahlı külahlı tacirler İngiliz kralından aldıkları imtiyaz beratı ile önce Endonezya'ya yelken açtılar orada Hollandalılar tarafından kovalanınca Hindistan'a demirlediler ve baharat yerine kumaş ticaretine giriştiler. Babür İmparatoru'ndan geniş hükümlü ticaret anlaşması ve ardından imtiyaz beratı kopardılar.
Bu ticarette çok kan döktüler, hile yaptılar, kıtlık tehlikesi baş gösterdiğinde gıda ürünlerini stoklayarak milyonların ölümüne neden oldular ama doymadılar; daha sonra ticaretin yönünü zorla tersine çevirdiler: İngiltere ve Batı'nın altın ve gümüşü Hindistan dokumaları karşılığında Doğu'ya akıyordu ancak Bengal'in yağmalanmasıyla beraber İngiltere'ye taşınan servetinin yanında buhar gücü, ip büküm ve ip eğirme makinelerinin keşfi bu durumu tam tersine çevirdi ve İngiltere zorla Hindistan'a kumaş satar oldu. Zorun bir kısmı Hindistanlı dokumacıların baş parmaklarını kesmek gibi acımasızlıkları içeriyordu.
Akabinde Kumpanya, ticaret uğruna Çin'e kaçak yollardan afyon satmaya başladı ve en az 10 milyon Çinliyi afyona alıştırdı. Bu kârlı ticaret için imparatorluğu Çin ile savaşa soktu, Britanya ordusuna silah, asker ve gemi desteği verdi. Bir devlet gibiydi: Egemenler (hissedarlar) dışında herkese karşı zorlayıcı ve sorumsuz. Fakat bir anonim şirketti: Hem uzak diyarlardaki uluslara hem de kendi ulusuna karşı devleti peşinden sürükledi, devletin de bir anonim şirket gibi yönetilmesini istedi.
Dünyayı Değiştiren Şirket, Doğu Hindistan Kumpanyası'nın Modern Çokulusluluğu Şekillendirmesi sadece Britanya İmparatorluğunun sömürgeci geçmişini ve geçmişte Hindistan bölümünü anlatan bir kitap değil. Nick Robins, bir devleti değil bir tüccar birliği olarak Doğu Hindistan Kumpanyası'nı, incelemesinin odağına yerleştirmiş ve günümüz anonim şirketlerinin atasının nasıl oluştuğu ve şekillendiğinden hareketle günümüz şirketler dünyasının tarihinin yazımında bir girişe imza atmış. Robins, Kumpanya'nın toplumsal kayıtlarını bir şirket olarak ele alırken bu şirketin toplum üzerinde etkisini belirleyen dört temel gücünü –mali sermaye modeli, teknoloji kullanımı, boyut ve ölçeği, yurtiçi ve yurtdışında kurala bağlanması– çözümlüyor.
Ancak hemen bunun ötesine geçerek şirketleri hesap verebilir kılmaya yönelik mücadeleye yoğunlaşarak günümüz şirketleri hakkında bizi uyarıyor.
Doğu Hindistan Kumpanyası’na bakarak kuramsal bir yaklaşım geliştiren tek kişi Nick Robins değil: Edmund Burke bu şirketi, Kumpanya'yı dizginlemeye yönelik hamlelerde bulundu ama bunu sadece ekonomik durumu iyi olduğunda ve şirketin hisselerine muhtaç olmadığı dönemlerde yaptı. Adam Smith ise baş yapıtı Milletlerin Zenginliği'nin baskısını bu şirketin yaptıkları yüzünden erteledi ve hatta kitabına yeni bir son bölümü bu şirket dolayısıyla ekledi. Jonathan Swift Alçakgönüllü Bir Öneri'sini bu şirkette çalıştığı dönem deneyimleri sayesinde kaleme aldı. Karl Marx diğerleri gibi Kumpanya'yı vicdansızlığı, kötülüğü, hainliği, katilliği ve çıkarlarına olan düşkünlüğü üzerinden değil kapitalizmin atlısı olmasından, daha doğrusu kapitalizm dâhilinde yani ahlakî değil bilimsel bakış geliştirerek ele alan tek kişiydi.
Nick Robins bu yazarları ve daha nicelerinin şirketle kurduğu hem maddî hem de fikrî ilişkilerini çarpıcı bir biçimde vermekte. Üstelik bunu Kumpanya'nın zamandizinsel geçmişi içinde gerçekleşen bir gelişme, dolayısıyla bu aktörleri, vuku bulana verdikleri tepki ve değerlendirmeleri üzerinden konuya ve kitaba dâhil ederek yapmakta. Böylelikle bir tarihsel sürecin ayrıntılarını değil Kumpanya'nın dâhil olduğu gerçekliğin, nesnel gelişmenin dünyayı ve düşünceleri şekillendirmesi bağlamında gerçekleştirmekte. Örneğin yukarıda anmadığımız isimlerden James Mill ve oğlu John Stuart Mill'in liberal fikirlerinin şekillenmesinde Kumpanya'nın katkısı kitapta açıkça gözler önüne serilmiş.
Kumpanya akıl almaz bir korkunçlukta bir geçmişi biçimlendirmiş ve aslında yerli halkın (belki de daha binlerce yıl) hiç ihtiyaç duymadığı bir şekilde bir ülkeyi, bir bölgeyi hatta bir kıtayı ve kendi anayurdu ile dünyayı değiştirmiştir.
Bu korkunçluk bizzat Kumpanya'nın ve onun devleti Britanya İmparatorluğu'nun dahi görmek ve hatırlamak istemeyeceği kadar utanç verici ve insanlık dışıdır. Bu yüzdendir ki bugün Leadenhall ve Lime caddelerinin bitiştiği köşeye gittiğinizde eskiden burada koskoca bir yönetim binası olan Doğu Hindistan Evi bulunan Kumpanya'dan bir iz bulamazsınız. Çünkü kahramanlarıyla övünen Britanya, işlediği tüm günahların mümessili olarak bu centilmenlerin anılmasını tercih eder. Çünkü bu, şirketlerin kötülüklerini gizlemenin, asıl sorumlu olan kapitalizmi göz önünden çekmenin en dâhiyane yoludur ve bu, o işgalci "kahramanlara" ait anıtlar ve heykeller kadar taş gibi gerçektir.