YAVUZ YÖRÜKOĞLU
Hayy Kitap 2020 200 s.
Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu’nun Hayy Kitap’tan çıkan kitabı Doktor Mutfakta, sağlık ve beslenmeyle ilgili farkındalık yaratıyor. Hastalıkların beslenmeyle ilişkisinin yer aldığı kitapta, nüfus artışıyla birlikte artan et yeme isteğimizin dünyayı ne hale getirdiği üzerine de düşünmemizi sağlıyor
Son yıllarda en popüler hale gelen konular arasında kuşkusuz; beslenme ve sağlıklı yaşam geliyor. Konu hakkında her kafadan bir ses çıkınca işler bir hayli karışıyor. Bir de şunu unutmamak gerekiyor ki; herkese iyi gelen gıdayı yerken ya da popüler hale gelen sporu yaparken işin uzmanından yardım almak gerekiyor. Günümüzde sağlıklı yaşamla ilgili kitaplar da raflarda hayli fazlalaştı. Herkesin daha sağlıklı, daha fit, daha enerjik ve daha yaşsız görünme isteğiyle ilgi gösterdiği bu furyada Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu’nun yazdığı Doktor Mutfakta isimli kitap da Hayy Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Kitabın yazarı Yavuz Yörükoğlu, kalp ve damar cerrahı. İngiltere’de 1 yıl Cambridge Üniversitesi, Papworth Hospital’da, 2 yıl da Londra St. Thomas Hastanesi’nde çalışmış bir isim. Türkiye’ye döndükten sonra ise SSK Ankara Hastanesi’nde şef muavini ve şef olarak çalışmış. Daha sonra da başhekimlik, üniversitelerde öğretim üyeliği yapmış ve mesleğinden hiç kopmamış bir doktor. Kitapta anlattıkları da benim için bu nedenle değerli… Üç bölümden oluşan kitapta Yörükoğlu; önce yediklerimizin sadece bizim sağlığımızı değil, dünyanın sağlığını da nasıl belirlediğini anlatıyor ki, buna ayrıca değineceğim. Yine bu bölümde karbonhidratlar başlığı altında mısır şurubunu da anlatıyor, kısa zincirli yağ asitlerini de… Yağlar, proteinler, vitaminler, antioksidanlar, süper gıdalar bu bölümde ne ararsanız var.
İkinci bölümde ise hastalıklara göre beslenme şekilleri anlatılıyor. Hipertansiyon, şeker hastalığı, koroner arter hastalığında beslenme ayrıntılarıyla anlatılıyor. Son bölüm ise yemek tarifleri bölümü ki, sağlıklı köftelerden yalancı pudinge, erişteli mercimek yemeğinden karnabahar pilavına ilginç tarifler yer alıyor.
Ne yerseniz osunuz!
Kitap Hipokrat’ın “Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun” sözüyle başlıyor (s. 5). Anglo Sakson literatüründeki “You are what you eat” yani ne yerseniz osunuz sözüyle devam ediyor. Evet, ne yersek oyuz, evet gıdalar ilacımız da bunu yanlış anlayıp, sağlıklı olacağım diye işin suyunu çıkaran insanoğlu bu kitabı da yanlış anlar mı diye düşünmeye başlamışken Yörükoğlu, hemen konuyu dünyadaki değişime getiriyor ve şöyle diyor: “Dünyamızın bugün geldiği nokta iç açıcı değil. İklim değişikliği hayatımız belirgin şekilde etkilemeye başladı. Her gün dünyanın değişik bölgelerinden kuraklık, orman yangınları, sel haberleri alıyoruz. Tropikal fırtınalar daha sık ve şiddetli olmaya başladı. Eskiden sadece Amerika ve tropikal bölgelerde olduğunu bildiğimiz ‘hortumlar’ artık Akdeniz sahillerinde de görülmeye başlandı. Denizlerimizde balık kalmadı. Belki de en kötüsü, son yıllarda giderek artan salgın hastalıklar. Bu satırları tüm dünyada ve ülkemizde bütün hızıyla hüküm süren ‘COVID 19’ salgını sırasında evde yazıyorum. Bütün bu gelişmelerin en önemli nedeni ise nüfus artışı' (s. 21).
Artan talep nelere mal oluyor?
1955 yılında doğduğunu ve o yıl dünya nüfusunun 2.73 milyar olduğunu söyleyen Yavuz Yörükoğlu, bugün ise dünya nüfusunun 7.78 milyara ulaştığını, her türlü sorunun da (ekolojik denge, salgın hastalıklar, küresel ısınma vs…) bu nüfusu beslemeye çalışırken ortaya çıktığını belirtiyor ki, pek de haksız sayılmaz. Özellikle dünyada yaşam standardının yükselmesi ile başlayan hayvansal protein (sığır, domuz ve tavuk) talebi bildiğimiz anlamda tarım ve hayvancılığı zor durumda bırakıyor. Artan talebi karşılamak için yüzbinlerce hayvanın kısıtlı alanlarda beslenmesi, o ortamlarda hayvanları bulaşıcı hastalıklardan korumak için verilen antibiyotikler ve sonuç olarak insanlara da bulaşabilen antibiyotiklere dirençli ölümcül bakterilere de değiniliyor. Kuş gribi, domuz gribi ve şimdi de COVİD 19 doğal yaşam ile insan dengesinin bozulmasını akıllara getiriyor. ‘Peki ne yapmalıyım?’ diyecek olursanız bu noktada et, tavuk ve yumurta tüketimini azaltmanın, iyi tarım ürünlerini tercih etmenin ve atık gıdaları kompost yaparak toprağa gömmeyi öneriyor Yörükoğlu.
Peki ya hastalıklar?
Herkesin rahatsızlığı farklı ve tabii ki tedavisi de kendine özel ama Yavuz Yörükoğlu Doktor Mutfakta kitabında hastalıkları ve oluşum nedenlerini okuyucuya basit bir dille anlatıp, farkındalık yaratıyor. Mesela; şekerin glukoz kısmında sorun olmuyor. Çünkü glukoz hücrelerin enerji kaynağı. Ancak şekerin fruktoz molekülü çok farklı, metabolizmamız onu enerji olarak kullanamıyor. Karaciğerimiz çok komplike kimyasal işlem ile fruktozu yağ olarak depoluyor. Bu da karaciğer yağlanmasına ve insülin direncine neden oluyor. Bir süre sonra karaciğerdeki yağların fazlası kana kötü kolesterol, trigliserit ve ürik asit olarak geçiyor. Bu da kalp-damar hastalıkları için risk teşkil ediyor (s. 33). Bu arada fruktoz meyve şekeri anlamına geliyor ama meyvelerin aşırıya kaçmadıktan sonra (günde bir porsiyon) zararı da olmuyor.
Otofaji nedir ve yararı ne?
Beslenme hayatında sık sık duymaya başladığımız aralıklı oruç yöntemi de kitapta yer buluyor. Mesela; ben ‘otofaji’ kelimesini yeni öğrendim. Kelime anlamı kendi kendini yemek… 14 saati geçen kalori almama durumunda hücrelerde bir koruma mekanizması devreye giriyor ve hücrelerimizin çöpçüleri, yani lizozomlar hücre içinde eskimiş proteinleri, DNA’sı bozulmuş yapıları yiyor. Yani otofaji bir çeşit bahar temizliği ve geri dönüşüm hareketi sayılıyor (s. 89). En kolay yöntem akşam 20.00 ile ertesi gün 12.00 arasında yemek yememek olarak özetlenebilir. Prof. Dr. Yörükoğlu, 8 saati uykuda geçen bu süreçte sabah 08.00 ile öğlen 12.00 sadece 4 saat aç kalacağınızı, bu süre içinde de su ve şekersiz çay-kahve içebileceğiniz söylüyor. Bu yöntem haftada bir gün uygulanabiliyor.
Kiatbın verdiği mesaja dikkat!
Doktor Mutfakta’nın mesajı aslında basit; kitabın alt başlığında yazdığı gibi beslenme felsefesini öğretmek ve farkındalığı artırmak… Kitapta yerken ölçülü olmak, çeşitli ve dengeli beslenmek, kırmızı et tüketimini azaltıp, her gün salata yemek, lifli gıdaları, kuruyemiş ve yulaf ezmesini, baharatları ön plana almanın önemine dikkat çekiliyor. Mutlaka ve mutlaka hareket ve sporun yararları, 40 yaşından sonra yılda bir check up da öneriliyor.
•