Fay hattının üzerinde

Buradayım

Buradayım

JONATHAN SAFRAN FOER

Çeviri: Begüm Kovulmaz Siren Yayınları

Jonathan Safran Foer, Buradayım’da, ikiye bölünmüş bir ev üzerinden ebeveyn olmayı, aile olmayı, âşık olmayı, yuva kavramını sorgulatıyor bizlere.

Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi.
"İbrahim!" diye seslendi.
İbrahim, "Buradayım!" dedi.
Yaratılış, 22:1

CEM TUNÇER

Buradayım. Tevrat’tan bir alıntı. Sınanan İbrahim, Tanrı’dan gelen nidayı duyduğunda, “Buradayım” der. Efendim ya da buyurun değil. Buradayım. Jonathan Safran Foer üçüncü romanı için bu adı uygun görüyor. Hâl böyle olunca, akıllarda daha kitabı okumadan bir sürü soru dolaşmaya başlıyor. Ortada kutsal bir ses olmalı ve bir de cevap veren. Bu cevap veren, her şeye hazır olduğunu, o kutsal sesin boyunduruğu altında koşulsuz bulunduğunu belli edecek kadar inanmalı karşısındakine. Peki, "Buradayım" diyen kim, Foer mi, kitabın kahramanı Jacob mı?

İbrahim'in İshak’ı feda edebilecek olmasının ardında, en çok sevdiği kişinin o olması yatar. Foer'in –ya da Jacob’ın- feda edeceği kim, o kimi ya da neyi, İbrahim'in İshak’ı sevdiği kadar sevdi? Cesurca, korkmadan, sesi titremeden "Buradayım" diyen İbrahim, kudretini Tanrı'ya imanından alıyordu. Peki, "Buradayım" diyen, bu kudreti nereden alıyor? Tanrı'dan değilse, etik olarak doğru olmayan, ancak iman edilen bir Tanrı tarafından meşru kılınacak bir cinai eylemi -Tanrı varsa her şey mubahtır- gerçekleştirecek cesarete nasıl vakıf oldu? "Buradayım" diyen İbrahim'e Tanrı bir koç sundu, peki seslenene sunulan bir şey var mı? Ya da “Buradayım” diyen kişi en baştan beri tereddütlüydü de, "Buradayım”daki referansını Tevrat’tan, tam da çok güçsüz olduğundan ötürü, güçlü görünmek için mi aldı?

Bu kadarla da kalmıyor. Kitapta da açıklandığı gibi, Tevrat’ta “Buradayım” kelimesi bir kez daha geçiyor: İbrahim’in kurban etmek üzere dağa götürdüğü İshak, babasına “Babam” diye seslendiğinde, İbrahim oğluna da “Buradayım” diyor. İbrahim aynı anda hem oğlunu kurban etmesini isteyen Tanrı için, hem oğlu için, orada olabilir mi? Bu bir çelişki mi, aynı anda birbirine zıt iki eylem için “orada” olabilmenin sırrı nedir?

İki zıt kutbu temsil etme, akla hem üst sınıfa (“aşırı zengin Yahudiler”), hem alt sınıfa (“pasaklı Yahudiler”) ait olmakla suçlanan Yahudileri getiriyor. Aynı şekilde, hem tembel hem işkolik olmakla, ya da hem tek bir yere ait olmakla (İsrail) hem de hiçbir yere ait olmamakla suçlanmaları gibi, çokça unsur, antisemitizm yolunu döşeyen taşları oluşturdu. Yahudiler soykırıma doğru giderken, hem bir şey olmakla, hem hiçbir şey olmakla suçlandı. Soykırımdan sonraysa, ikilik farklı bir biçimde devam etti: ölenler ve sağ kalanlar. Sağ kalanlardan kimisi İsrail’de kaldı, kimisi ABD’de. Bu ikili yaşam, Yahudiler için önemli bir yer tutuyor ve kitabın iki ana ekseninden birini oluşturuyor.

Yahudilik dipsiz bir kuyu. Üstüne çokça söz söylenebilir, çokça sayfa yazılabilir. Kitapta Yahudiliğin, yuva kavramının ne olduğunu sorgulamak için ve bu ikiye bölünmüşlüğü belirtmek için bir araç olduğunu söylemeliyiz. Gündelik hayat içinde bir yerlerde dinî ritüeller devam ederken, Foer iki ayrı kutupta yer almayı, hem ebeveyn olma, hem karı koca olma üzerinden veriyor. Kitaptaki iki kahramanımız, Jacob ve Julia, mutsuz bir evliliğe sahip. Jacob, tıpkı Foer gibi televizyona diziler yazıyor. Tıpkı Foer gibi o da National Jewish Book Award sahibi. Benzerlikler tesadüfi olabilir. Fakat Foer’in de evliliğini sonlandırdığını düşündüğümüzde, kitabın bir yerlerinde, kendimizi belki de hiç bulunmayan bir bulmacayı çözmeye çalışırken buluyoruz: Tüm bunlar gerçekten yaşandı mı? Foer ne yapmaya çalışıyor?

Birbirinden usanmış evli çiftten kadın olan, Julia, kendine ait bir alanın hayalini kurarken, adam o alanı kendine ayrı bir cep telefonu alarak sağlamış görünüyor. İbrahim’in aynı anda hem İshak hem Tanrı için orada olması ne kadar mümkünse, kendine ait bir odanın hayalini kuran Julia’nın da evliliğin içinde var olması o kadar mümkün. Aynı şekilde, evliliğin dışında bir ilişki sürdürmeye çalışan Jacob’ın hem koca olması, hem de iş arkadaşıyla “dirtytalk” yapmaya devam etmesi de makul görünmüyor. Birbirinden soğumuş çiftin yardımına, Jacob’ın mesajlarının yer aldığı telefonun Julia tarafından bulunması yetişiyor.

Aslında Julia ve Jacob birbirine benzeyen karakterler. Bir evliliğe maruz kalmış, aynı eve hapsolmuş iki kişi. Evliliklerini belli bir rutinde sürdürmeyi başarsalar da, içlerinde fırtına kopuyor. Kaybolan telefonu Jacob’dan önce Julia’nın bulması, hatta telefonun en başta kaybolmuş olması dahi, ayrılmaya gücü yetmeyen ve sahip oldukları ritüellerle aynı eve mahkûm olmuş iki kişinin, birbirlerine başka bir maruz kalma hediye etmesi gibi görülebilir.

Aynı anda hem ebeveyn hem âşık olma arasında gidip gelen çift bir de çok büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalıyor: İsrail bir depremle yerle bir oluyor ve Jacob bu kez baba olmakla Yahudi olmak arasında bir yerlerde buluyor kendini. Bu noktada Eski Ahit’e geri dönüyoruz: Jacob hem ABD'deki ailesi için, hem İsrail için burada olmak zorunda.

Foer, on bir yıl aradan sonra yazdığı Buradayım’da büyük ve zorlu bir işe girişiyor. Kitabın orta yerinde kendimizi yazarın ne yapmaya çalıştığını sorgularken buluyoruz. Romanı ister istemez diğer romanlarıyla kıyaslıyoruz; bu kitap on bir yılın yükünü üstünde taşıyor gibi. Diğerlerinden daha az süslü, daha içe dönük. Hâl böyle olunca bizi de kendi çelişkilerimizle ve kimliklerimizle yüzleştiriyor. İkiye bölünmüş bir ev üzerinden evde olmayı, ebeveyn olmayı, aile olmayı, âşık olmayı sorgulatıyor bizlere. Kapağını kapattığımızda hissettiklerimiz, kitap boyunca kafamızda dolanan en büyük soruya da anlam kazandırıyor: İbrahim, hem İshak hem Tanrı için mevcut olabilir mi? Julia ve Jacob’ın tartışmalarında, hem kendi kimlikleriyle, hem birbirleriyle çelişen çokça nokta var. Yine de ne Julia’ya kendine ait bir yerin hayalini kurduğu için kızıyor, ne Jacob’a ilişkisini bir ayrılığa sürüklediği için sinirleniyoruz. Boşanma sonrası, kimin yanında olacağına karar veremeyen arkadaşlar gibiyiz. İkiye bölünmüş bir evde tarafımız belli değil. Hem Julia hem Jacob için oradayız. Bu mümkün.