Gençlik denen o garip yük

Bu, Şimdiki Zaman Kipinde Yazılmalıydı

Bu, Şimdiki Zaman Kipinde Yazılmalıydı

HELLE HELLE

Çeviri: Sadi Tekelioğlu Pinhan Yayıncılık

Bu, Şimdiki Zaman Kipinde Yazılmalıydı ne yapacağını bilememenin verdiği sıkıntıyla çoğunlukla “yapmaması gereken” şeyler yapan Dorte'nin hikâyesini anlatıyor. Helle Helle, romanda çağının insanına ayna tutuyor...

ECE KARAAĞAÇ

Genç olmak kendine has bir kimyaya sahip. Onu elden kaçırmış olanların çoğu kere deli gibi geri kazanmayı arzuladığı, ona sahip olanların ise bir an evvel başından savmak istediği bir garip yük sanki. Danimarkalı minimalist yazar Helle Helle’nin Bu Şimdiki Zaman Kipinde Yazılmalıydı romanı da tam olarak bu yükü sırtlanan omuzların romanı.

Helle’nin kahramanı Dorte ne istediğini bilememenin yarattığı zihin bulanıklığından mustarip genç bir kadın. Aslına bakarsanız, Dorte adında bir Danimarkalı olması dışında, hemen hemen tanıdığımız biri. Zira belli bir yaş aralığında bulunan herkesin bir ölçüde parçası olduğu, bir tür alt-benlik o. Ne yapacağını, ne yapması gerektiğini bilememenin, yapması gereken şeylerle doğrudan bir bağ kuramamanın verdiği sıkıntıyla çoğunlukla “yapmaması gereken” şeyler yapıyor Dorte. Kopenhag’da üniversitede olması gerekirken tümüyle başka bir yerde, esasen pek de arzulamadığı erkeklerle yatıp duruyor ve asıl yapması gereken şeyden, hayatına bir amaç isnat etmekten itina ile kaçınıyor. Bu manada yazarın çağının insanına bir ölçüde ayna tuttuğunu söylemek mümkün.

Gerçekten de bizler, yani bu çağın insanları hayatımıza umutsuzca bir anlam arıyoruz. Bulabildiğimiz anlamlarsa çoğu kez kof ve geçici. Bir okula girmek, bir okulu bitirmek, bir iş bulmak, işte yükselmek, âşık olmak, aşkı tüketmek ve günün sonunda hayatımızın anlamı ilan edeceğimiz ve eninde sonunda bizi bırakıp gidecek bir çocuk doğurmak. Demem o ki, günün sonunda hepimiz tutunacak bir şeyler arıyoruz. Dorte de bu genellemeden azade değil. O da tutunacak bir şeyler arıyor, kaybettiklerinin yerine yenilerini koyuyor, bazen vazgeçiyor. Helle de bütün bunları öyle küçük anlara bölerek anlatıyor ki kendinizi bir tür Truman Show efektine maruz kalmış olarak buluyorsunuz. Bu durum bir ikilemi de beraberinde getiriyor: Bir yandan Dorte’yle ortak bir duygudurumu kurarken bir yandan da onu gözetleyen bir pozisyonda buluyorsunuz kendinizi. Bu iki duygu birleştiğinde kendi kendinizi gözetler hâle geliyorsunuz.

Yazar, hikâyesini birden çok mekânda, birden çok zamanda geçiriyor. Öyle ki, kimi zaman hangi olay önce cereyan etmiş, hangisi sonra pek kestiremiyorsunuz. Anlar sanki havada uçuşan tüyler gibi Helle Helle’nin romanında, bizler de okur olarak uzanıp her seferinde birini yakalıyoruz. Düz bir çizgi üzerinde ilerleyen değil, sanki bir şema içinde toplanan bir roman bu. Bununla beraber yazarın kahramanı Dorte’nin peşine itina ile düşüşü ve hadiselerin yalnızca onun da dâhil olduğu kısımlarının anlatılması hikâyeyi yan karakterler açısından biraz yavanlaştırmış. Yan karakterler Dorte’nin hayatına dâhil oldukları ölçüde varlık gösteriyor ve bu durum, sanki biz Dorte ile beraber yaşamın başka bir ânına geçerken, onların bulundukları yerde ve bulundukları konumda donup kaldıkları hissiyatı yaratıyor. Kahramanının yolculuğuna odaklanan Helle, yan karakterlerini birer prototip olarak tutmayı tercih etmiş görünüyor.

Bu, Şimdiki Zaman Kipinde Yazılmalıydı küçük dokunuşuyla çoğumuzun etrafını saran o sabun köpüğünden balonu patlatan bir roman. Öyle ya da böyle, sizi kendinizle yüzleşmeye ve dahası kendinizi aşmaya davet ediyor.